İsmail Cem ÖZKAN : Yaz görünümlü bir kış gününden

(...) Bülent Ersoy savaş karşısında bir annenin duygusunu seslendirdi. Bu sese olumlu olduğu kadar olumsuz da sesler çıktı. En ilginci ve en aşağıdan...

(...) Bülent Ersoy savaş karşısında bir annenin duygusunu seslendirdi. Bu sese olumlu olduğu kadar olumsuz da sesler çıktı. En ilginci ve en aşağıdan vuran tepki bir milletin vekilinden çıktı.  Ben sakalımı keserim, başka yerimi kestirmem derken, güya eleştiri yaptığını sanıyor. Milletin vekili bu olunca millet ne düşünmez ki? Elbette kendi kendine söylendi, tek başına kaldığında savaşa çocuğunu göndermek istemeyen annenin duygusu ile yaklaştı, fakat toplum içine girince evlatları savaşa gitmeyenlerin duygularına kapılıp düşünceleri ve duyguları dışında da sesler çıkarmıştır...

İsmail Cem ÖZKAN : Yaz görünümlü bir kış gününden…

Hava yazı aratmıyor, kış gününde yazı yaşamak ne kadar normal bilemiyorum, fakat artık kışı uzun zamandır yaşamadığımızı düşünüyorum.

Yaşamın içinde değişiklikleri hemen kabul eder olduk, sorgulamadan. Soru sormak yerine kanıksamak yerini aldı. Biz günlük koşturmacamız içinde bireysel sorunlar altında ezilirken, toplumsal sorunlardan da nasibimizi alırken dahi bireysel kaldığımızı düşündüm.  Bireysellik normaldir, fakat toplumun içinde yaşarken yalnız olmak duygusu gün geçtikçe sırtımıza bir kambur gibi oturmuş durumdadır. Bireysel hastalıklar gün geçtikçe artmaktadır, toplumsal bir hastalık olan panik atak, bireysel ve normal görünüyor. Panik içinde nefes almaya çalışanlar, kalabalık içinde kendi kendine konuşanlar, gülenler her an karşımıza çıkmaya başladı. Bireysel çıkışların en ilginci geçenlerde ekran önünde bir toplumsal acıya parmak basarak oldu. Bülent Ersoy savaş karşısında bir annenin duygusunu seslendirdi. Bu sese olumlu olduğu kadar olumsuz da sesler çıktı. En ilginci ve en aşağıdan vuran tepki bir milletin vekilinden çıktı.  Ben sakalımı keserim, başka yerimi kestirmem derken, güya eleştiri yaptığını sanıyor. Milletin vekili bu olunca millet ne düşünmez ki? Elbette kendi kendine söylendi, tek başına kaldığında savaşa çocuğunu göndermek istemeyen annenin duygusu ile yaklaştı, fakat toplum içine girince evlatları savaşa gitmeyenlerin duygularına kapılıp düşünceleri ve duyguları dışında da sesler çıkarmıştır. Vatan millet söylevleri eşliğinde duygularının dışında sesler çıkaranların az olmadığını söylemekte abartı olmasa gerek. Bir futbol karşılaşması sırasında taraftar gibidir ölümler karşısında insanlar. Daha çok ölüm daha büyük zafer olarak algılayanlar normalleşmiştir. Ölümlerin ne yenilgi ne de zafer olmadığını, birer meta haline geldiğini düşünüyorum. Ölümler üzerinden geçinenler ve politikalarını belirleyenler her ölümde zafer atar gibi naralar attığını düşünüyorum. Her ölüm bir yerde bir kasanın dolması anlamındadır. Ölümden geçinenler az değildir ve bir metanın sermaye olarak piyasası olduğunu kanıksadık.

Ölümler olmazsa, büyük silah sanayi nasıl ayakta duracak? Ölümler olmazsa masa başında savaş yapanlar akşamları çocuklarına nasıl ekmek götürecekler? Ölümler olmazsa savunma sanayisi nasıl olacak? Ölümler birer sanayiyi besleyen meta oldu ve kanıksadık! Ölümlere karşı çıkanları ise çılgın olarak değerlendirdik, nasıl karşı olunur ölümlere karşı?

Ölümler sadece sınırlarda ve sınır ötesinde değil, sınırlar içinde de, bir fabrikanın içinde de, sokakta da olmaktadır. Ölüm yaşamın vazgeçilmezidir. Yaşam varsa ölümde vardır. Ölümü ticari birer araca döndürenler de vardır. Sadece cenaze firmaları değil, cenaze firmaları için torba üretenden, mezar yerlerine kadar, mezar yerlerinden taşlarına ve üzerine yazılacak yazılarına kadar birbiri içinde girmiş birer zincirleme sanayi ve onun çalışanları vardır. Ölüm iyi para getiren birer sermaye olmuştur. Ve bu durum bizim kanıksadığımızı bir durumdur. Buna karşı oldun mu, bu kadar kişinin ekmeğine hayır demek mi oluyor?

"Hayat bu, ne yapalım...
Belki de, hayat bu değil ama, yine de ne yapalım...
" demekte bugün Çetin Altan yazısında.

Yaz görünümlü bir kış gününde insanın aklına aslında başka şeyler gelmeli, fakat ne yaparsın ki, sokakta sadece gölgeler dolaşıyor, beynimde başka şeyler…

İsmail Cem Özkan
www.cemoezkan.de
Alevi Haber - 29 Şubat 2008

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku