İsmail Cem ÖZKAN : Benim Kabem sevidir

İsmail Cem ÖZKAN : Benim Kabem sevidirAnkara’daydım, Pir Sultan Abdal Dernekleri Genel Merkezindeydim. Bir iş hanının en üst katındaydı. Kapıyı...

İsmail Cem ÖZKAN : Benim Kabem sevidir

Ankara’daydım, Pir Sultan Abdal Dernekleri Genel Merkezindeydim. Bir iş hanının en üst katındaydı. Kapıyı bir alevi vatandaş açtı, eskiden CHP’de çalışmış bir dünya tatlısı alevi evladı.
 
Ankara’daydım, tartışmalardan uzak. Ankara’nın suyunun Kızılırmak’tan geldiğini biliyordum, arsenik yüklü olan ırmak suyunu habersiz Ankaralılara içirmiş büyükşehir belediye başkanı ve bunu büyük bir başarı gibi anlatıyordu. Bütün Ankara kobay olarak kullanmıştı ve kendisince etik davrandığını sanıyordu. On beş günde kimse kanser olmamıştı! Tıpkı Çernobil sonrası içilen çaylar gibi. Kanser yıllar sonra etkisini gösteriyor ve arka arkaya nice güzel insanları toprağa veriyorduk. Ankara’daydım, Kazım Koyuncu orada yoktu, kansere yenik düşmüştü. Ekran önünde çay içen bakanda yoktu. Gerçekten o bakanın adını kim anımsıyor şimdi? Büyük şehir başkanı da şovmenlik yapıyordu, arsenikli suyu içerken. Bakın kanser oldum mu diyerek!  Siyaset bir anlamda şovmenlik değil midir? Görevini yapıyor, şov kandırmacadır!

Ankara’daydım, Pir Sultan Derneği genel merkezindeydim. Kapının hemen sağ tarafında açılan bir kapı vardır. O kapıya doğru gönlüm aktı ve açtım kapısını. Madımak’ta dumanların arasında yaşamlarını kaybedenler için bir müze oluşturulmuş. Kendi imkanları içinde ve olanaklar dahilinde küçük bir odada, yangın yeri durmaktadır. Yangın yerinde müze yok, yangının en çok yaktığı Ankara’da müze var. Bir oda, içinde duman tütmektedir. Ölenlerin özel eşyaları, el azma mektupları, ozanlar, şairler. Daktilolar, semah dönerken giyilen elbiseler… Bir oda, odanın içinde madımak yangını hala tütmektedir.  Yangın yeridir, dumanların arasındayız, duman göz yaşlarını gizler, göstermez kimseye. Göz yaşları o odanın zemininde durur, kimse basamaz o yaşlara. Duman içindedir, dumanın içinde gülümseyen semah dönenler. Onlar ateş ile semaha dönmüşlerdir, Maraş, Çorum, Sivas…
 
Ama bu yürek
o, bu dilden anlamaz pek.
O, ‘hey gidi kambur fele’k,
hey gidi kahbe devran hey’

 
İçimden geçer Nazım’ın Şeyh Bedreddin destanın dizeleri. Söz olur, yüreğim ateş olur, gözüm pınardır. O küçük oda cem olur, ölenlerin yüzleri semah döner, ben dönerim. El alırım, el veririm. Pirler aşkına, Hacıbektaş yüzüne, Baba İshak’tır yüreğim.
 
“Dedim ki bak,
burda insan toprak gibi, güneş gibi, deniz gibi
bereketli.”

 
Oda küçüktü, yaşananlar büyüktü. O büyük an orada asılı duruyordu.
 
“Sıcaktı.
Sıcak.
Sapı kanlı, demiri kor bir bıçaktı
sıcak.

Sıcaktı.
Bulutlar doluydular,
Bulutlar boşanacak
boşanacaktı.
O, kımıldamadan baktı,
kayalardan
iki gözü iki kartal gibi indi ovaya.
Orda en yumuşak, en sert,
en tutumlu, en cömert,
en
seven,
en büyük, en güzel kadın:
TOPRAK
nerdeyse doğuracak
doğuracaktı.”

 
Semaha durmuştu her şey, Ruhi Su sesi doldurmuştu sanki odayı, o söylüyor, onlar semah dönüyordu!
 
“Benim Kabem sevidir
Kuran da kurtaran da
Sevili insanlardır”

 
Ankara’daydım, 2 Temmuz öncesi. Tıpkı 15 yıl öncesi gibi. O gün ben İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesindeydim, bugün Pir Sultan Abdal Derneğindeydim. O gün Asaf’ın son dakikaya kadar yaşadıklarını haber olarak gazeteye geçtiğini ve hala yaşadığını duyuyordum. Çaresizlik içinde yaşadıklarını Ankara’ya duyurmaya çalışıyordu. O günden beri kulağımda Asaf’ın sesi, gülen yüzü kaldı. Çünkü gitmeden önce Sivas’a gel demişti. Gitmemiştim. O gitti, ateş ile semaha durdu. Tıpkı diğerleri gibi… Giden ve semah duranlara bin selam olsun! Onlar unutulmayacak, unutturulmayacaklar… Baba İshak isyanı bahane edilerek öldürülen binlerce can, Pir Sultan, Şeyh Bedreddin ve yoldaşları, Maraş, Çorum, Sivas unutulamamışsa, bu 2 Temmuz’da unutulmayacak…
 
2 Temmuz günü Madımak önüne gidemeyeceğim, giden canlar bir de benim için mum yaksınlar, karanfil atsınlar.
 
Ateşten semah dönenler, tarihin sayfalarında dönmeye devam ediyorlar. Bugün dönülen her semah o dönenlerden bir şeyleri günümüze getiriyordur. Semah dönenlere bin selam olsun!

İsmail Cem ÖZKAN
ALEVİ HABER AJANSI - 1 Temmuz 2008

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku