İnsanın cemali sözünün güzelliğidir.
Hacıbektaş kasabası her yıl 16 – 18 Ağustos aylarında konuklarını ağırlar. Aslında bu tarihte dergahın müze olarak açılmasıdır. Tekke ve tarikatların kapatılması sonucu Aleviler için kutsal olarak kabul edilen mekan kapatılmış (30 Kasım 1925) ve 16 Ağustos 1964 yılında müze açılmasından sonra Hacıbektaş kasabasında bir şenlik günü belirlenmiş oldu.
Şenlikler başlangıçta ulusal, sonra uluslar arası olmuştur. Bu şenlikler nedeniyle Anadolu'nun her yöresinden aleviler buraya gelir ve inkar edilenler o gün hem bir arada olmanın getirmiş olduğu özgüveni tazeliyorlar hem de gelenekleri birbirlerine aktarıyorlar. Alevilik o günlerde gün yüzüne çıkar ve bütün siyasilerin (eskiden) katılımı ile şenlik havasında kutlanırdı. Yok sayılan Alevilik inancının yılda bir kaç günde olsa özgürce kendisini ifade edebildiği günlerdir. Cem'ler düzenlenir, aşureler pişer, lokmalar dağıtılır, değişler söylenir, semahlar dönülür. Alevilik inancının özgürce ifade günleridir. Yasaklı olduğu dönemlerde bugün fiili olarak serbest olduğu ama hala devlet nazarında yok sayılan Alevilik Hacıbektaş dergahı çevresinde özgürdür.
Bir inanç merkezi olan dergah, müzedir. O gün müze giriş kartını alanlar müzeye girer ve hünkarın huzurunda dualarını ederler. O günleri aleviler özgürlük günü olarak şenlik içinde kutlarlar. Aleviler yıllardan beri var olan inançlarının önyargılardan uzak özgürce yaşamak beklentilerini o gün bütün dünyaya duyururlar. 16 Ağustos sadece müzenin açılış günü değil, alevi inancının dünyaya açılan günüdür.
Alevi inancı Anadolu'ya özgüdür. Yapılan propagandaların dışında özgürlükçüdür, insana değer verir. Tarih içinde soykırıma, katliama uğramıştır. İnanan insanların yaşamı homojen değildir, bulundukları coğrafyaya ve geldikleri kültürlere göre değişiklik gösterirler, fakat hepsinin ortak noktası Hünkar'ın bulunduğu mekan ve onun öğretisidir. Alevi olarak doğmayanlar içinde Bektaşilik Kurumu oluşmuş zaman içinde, hünkar'ın dergahı yanında Bektaşiliği kuran Balım Sultan bulunmaktadır. Birbirlerinden ayıran en büyük fark birinde Baba, diğerinde Dede olmasıdır. Onun dışında tüm öğretiler birbirinin içindedir. Alevilik ve Bektaşilik Anadolu yaşamı içinde önemli etkileri olan iki yaşam biçimi ve inançtır. Devlet hep bu inancı yok saydığından ve asılsız olarak uydurulan hikayelerin dışında kapalı olarak şehir yaşamından uzak yerlerde kendisini koruyarak yaşamıştır. Cumhuriyet rejimi ile birlikte şehirleşen Alevilik 1980'li yıllarda yeniden kendisini örgütlemiş ve bugünkü duruma gelmiştir. Alevilik artık gizli kapaklı ve sırları ile yaşamak değil, açık ve özgür olarak gerçek laik bir rejim altında yaşamak istemektedir. Alevilik inancı üzerine uydurulan hurafelerden arınmış, öğretileri doğru anlatılan bir eğitim sistemini savunmaktadır. Şehir yaşamına uyum sağlayan 'Cem Ev'leri camiler gibi ibadethane olarak kabul edilmesini istemekteler. Şehir Aleviliği geçmişin hetorejen yaşam biçimini içinde barındırmaktadır, elbette homojen bir yapı gösteremez, çünkü her gelen kendi yaşam biçiminin daha asıl olduğuna inanır. Fakat geçici bir durum özelliğini gösterir. Bugün aleviler içinde yaşanan tartışmalar ve çok başlı görünüm bir geçiş sürecinin tüm özelliklerini gösterir. Yüzyıllardır kapalı ve sırları ile yaşamaya zorlanmış olan Alevilik açılım göstermektedir.
Alevilik yeni görünümüne bürünürken bundan nemalanan insanların olması doğaldır. Alevi insanı nerede olursa olsun, hangi kültürün izini taşırsa taşısın 'Eline, Diline, Beline Sahip Ol' öğretisini yaşatır. Bütün insanları anlamak için onları okumayı öne alır. Okunacak en büyük kitap insandır Alevilikte. İnsanı anlamak ve onu sevmek zorundadır. O yüzden alevi inancını savunanlar, katliamlarda ya da soykırımlarda saldıranlara karşı direnmiş ama saldırmamıştır. Alevilerin katıldığı bir katliamdan söz edilmez tarihte. Çünkü Allahın verdiğini ancak Allah alır inancı vardır ve yetmiş iki millete aynı gözle bakar, dosttur.
Alevi inancını savunan ama alevi öğretisini yerine getirmeyen bir çok çıkarcı insanında bu çevre içinde olması şaşırtıcı olmasa gerek, çünkü toplumlar homojen olamaz, her toplum içinde çürük olacaktır, önemli olan o toplum için o çürükleri içinden temizlemesidir. Alevi inancı bugüne kadar kendisini yaşatarak getirdiğine göre, çürüklerini temizleyerek gelmiştir.
Bugün bu inanç üzerinden nemalanlar kısa bir süre sonra toplum dışında yerlerini alacağını düşünüyorum, çünkü alevi gibi yaşamayan, yaşam biçimini kendi çıkarına göre dönüştürmek isteyenler düşkün ilan edilir ve toplum dışına çıkarılır, bugünkü konumları ne olursa olsun. Cem'ler bu gibi çıkarcıların toplum ile yüzleştikleri yerlerdir ve orada gerekli cevaplarını alacaklardır.
Söz söylenir, söylendiğinde yerine getirilir. Çünkü alevi inancı bugüne kadar söz ile taşımıştır bütün değerlerini ve birikimlerini. Söz verenler sözünün arkasında ve zamanında durmasını bilmeliler. Aksi halde alevi inancının gereği olan sevgi yoluna gölge düşer.
16 Ağustos Hacıbektaş kasabası için önemli gün olduğu gibi, Alevi inancı içinde önemlidir. Alevileri yakından tanımak için, öğretilerine ve inançların nasıl yaşadığını görmek için o tarihlerde Hacıbektaş kasabasına gitmenizde fayda vardır, çünkü o gün tüm Anadolu'dan her yöreden aleviler oraya gelir, tüm renkleri ile kendilerini ifade ederler. Sözünün eri olanların meydanıdır, sevgiyi, hoşgörüyü ve savaşlara karşı duruşu görmek için uygun olduğunuzda o tarafa doğru yolunuzu dönderin. Bozkırın ortasında açan bir gül bahçesidir, Kapadokya'nın renkliliğini birikiminin bir parçasıdır. Düşünce çöllüğünde bir vahadır. Savaşın bu kadar sarmaladığı, katliamların ölümlerin bu kadar etrafımıza sardığı günlerde başka bir yaşamın olabileceğini gösterir.
Dünyayı güzellik kurtaracaktır, bir insanı sevmekle başlar her şey! (L. Aragon) Şairi çok uzaklardandır, kaynağı Anadolu'nun bozkırın ortasındadır!
İsmail Cem Özkan
ALEVİ HABER AJANSI - 11 Ağustos 2008