İsmail ASIL : Aleviler için yeni elbise

İsmail ASIL : Aleviler için 'yeni elbise'     Hayat bizleri bazen ne kadar da şaşırtıyor. Bugüne kadar hep alttan...

İsmail ASIL : Aleviler için 'yeni elbise'   
 
Hayat bizleri bazen ne kadar da şaşırtıyor. Bugüne kadar hep alttan alta söylenen ama bir türlü açıkça itiraf edilmeyen bir sözü, bugün AKP'nin bir devlet bakanı, Yazıcıoğlu itiraf etti: "Alevilere bugüne dek dikilen elbiselerin hiçbirini beceremedik, oysaki biz Allah'ın izniyle yeni bir elbise dikip uyduracağız"

Anlaşılan İslam'ın katı kurallarını kabul etmeyen, inancı ve hayat algılaması farklı olan Alevileri yüzyıllardır kendilerine benzetmeye çalışan, bunun için her türde kıyımdan geri durmayan zihniyet, hâlâ hırsını alamamış. Onları bir kez daha tilkinin tavuk civcivlerini sevdiği gibi ince yöntemlerle halletmek, gerçek kimliklerinden ve toplumsal temellerinden uzaklaştırıp, yeniden asimile etme yöntemlerini devreye sokmuş gözüküyor AKP.

İşte bunun içindir ki, onları düne kadar Müslüman saymayan, onları yok sayıp aşağılayan, 'sapkın' olarak tanımlayıp, katli vacip ilan ederek kefen biçenler, bugün yeni bir elbise dikme ihtiyacı hissediyor.

Bugünkü elbisenin provasını da, egemen siyasetin günahlarından beslenen ve oldukça güç kazanıp tüm köşe başlarını tutmuş olan, siyasal İslam'ın her tonunu içinde taşıyan AKP yapmak istiyor. Bu kez AKP sahte gönül alma taktikleriyle kendi Alevisini yaratmak istiyor. Hem de uzunca bir süredir Alevi geleneğini soldan ayrıştırma hevesi içinde olan güçler ve "yol düşkünleriyle" beraber kol kola. Hani yıllar önce İranlı devlet yetkilisinin Diyanet yetkilisine söylediği, "şu Alevileri ya sizler Sünnileştirin, ya da bizlere olanak tanıyıp bizler Şiileştirelim" cümlesindeki, Sünnileştirme boyutuyla uygulamaya geçmiş görünüyor.

AKP'NİN PLANI

İşte bu zihniyetten feyz alan AKP projesinin iki temel ayağı var: İlki Alevileri kendi köklerinden koparıp kendilerine yabancılaştırmakla işe koyulmak. Nasıl olacak bu? Elbette ki "Türk-İs-lam" kazanına atıp kendi renklerine boyamakla! Onların dün Türklüğünü keşfedenler bir de İslam elbisesini giydirmeyi benimsetti mi, al sana "ılımlı Alevi -İslam sentezi"!

İkinci adım da onları temel dayanaklarından yani soldan koparmak olacak. Resmin bütününe baktığımızda asıl murat ettikleri, Aleviliği siyasal İslam'ın yedek gücü haline getirmektir.

Bu bağlamda önce Aleviliği sadece Ali ve Ehlibeytle sınırlamakla başlayacaksın, her türden toplumsal sorunların tartışılıp konuşulduğu, kadın erkek ayrımsız 'halk' olunan cemevlerinde güzel Kuran okuma yarışmaları düzenleyeceksin, muharrem günlerinde şaşalı iftarlar verdireceksin, sadece cemevlerine maaşlı birer 'resmi hizmete mahsustur' özel plakalı dedeler ve hocalar atayıp devletin resmi birer hizmetli memuru haline getireceksin, oldu mu sana Türk- İslam Aleviliği.

İşte dikilmesi hesaplanan yeni elbiseden beklenti, onları kendilerine yabancılaştırıp, sistemin eklentisi haline getirmek, kendisini, adı Alevilik olan İslam'ın Ali bulamaçlı bir haline çevirip bin yıllık varolma direnişini sona erdirmek.

Geçmişte despotik devletlere karşı Türk'ü, Kürt'ü, Arap'ı, Arnavut'u ile halkların bir kurtuluş umudu olarak şekillenmiş olan Aleviliğe dikeceğiniz böylesi bir elbise yine de uymayacaktır. İslam'ın içine sığmaz, onun bir mezhebine indirgenemez olan Alevilik; İslamiyet kadar diğer inançlardan da almış, mevcut diğer inançların ötesinde kendine özgü bir sentezdir.

"Biz mezhep bilmeyiz, yolumuz vardır" diyenlerin, arka planda tarih-selliğin bir ürünü ve inancı olan Aleviliği, İslam öncesi ve dışı köklerinden koparıp sadece İslam inancı ve Şii mezhebiyle tanımlayamazsınız. Zalimlere karşı mazlumun yanında olan, kırklar cemine peygamberi bile "fakirlerin hizmetkârıyım" dedirtene kadar içeri almayan, "Tuttum aynayı yüzüme/Ali göründü gözüme" diyerek kendine özgü Ali'sini vurgulayan, "Dervişlik hırkada taçta değildir/Işık oddadır sacda değildir/Hak'kı istersen âdemde iste/Kudüs'te, Mekke'de Hacda değildir" diyen, "benim kâbem insan, kıblem dost yüzüdür" diyen, "günah yok pişmemiş çiğ lokma vardır" diyen bir inançtır Alevilik.

"Daha Allah ile cihan yoğiken/Biz onu var edip ilan eyledik/Hakka layık hiçbir mekan yoğiken/ Hanemize aldık, mihman eyledik" deyip "sırrı haki-1 kat" anlayışında yaratanın da yaratılanın da kendisi olduğu sevgi tanrısı yerine, kıldan köprüler yapan, katran kazanlarına atıp kaynatan, elde terazi günah ve sevap ölçen kendi yaratanlarını dayatmaya kalkıyorlar.

Oysa Alevilik onların inancından temel ayrımla, "bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır" diyen, çağın gereklerine göre davranıp sorgulayan, yeri geldiğinde itiraz edebilen, "72 millete bir nazarda" bakan, "soy evlatlığı değil yol evlatlığını" esas alan, "gök kubbe altında bütün canlar eşittir" diyen bir anlayıştır ve işte bu özgün inanca yeni kılıflarla "Türk İslam" kimliği bi-çilmeye çalışılmaktadır.

Burada toplumu tekleştiren, Sünnileştirme çabalarının son halkası olan AKP'nin bilmezden geldiği gerçek: ibadetlerinde olsun, insan, evren ve tanrı algılamasında olsun farklılıkları olan Aleviliğin, Şiiler ve Sünnilerden yapısal farkının sadece kural ayrılıkları değil, tüm temel noktalan kapsadığı gerçeğidir. Bugüne kadar Alevileri iteleyen, ezen, yok saymayı bir çözüm olarak gören anlayışa, şimdi de AKP eliyle onu siyasal İslam'ın potasında eritme ve her türden otorite karşısında kulluk ve biat ettirme çalışmalarına verilecek tavizimiz olmadığı bilinmelidir.

İNANÇLARA EŞİT MESAFE

Cemevlerini önce yasaklayan, bunu sürdüremeyince camileştiren, dedeliği yasaklayan, onların "telli kuran" dedikleri sazın ruhuna uygun olmayan, saz çalan imamlar haline getirmeye çalışan, dinlerini sadece vicdanlarında yaşayanları İslam'ın şekli ibadet kültürüne çekmeye çalışanların Aleviliğe bir katkıları olamaz.

Kaldı ki Ortodoks inançlar karşısındaki kendine özgü 'batini' yorumlarının 'sırrına' ermeden, o batiniliğin yorumunu görmezden gelip inançlarından soyutlarsan Alevilikten geriye hiçbir şey kalmaz.

Onlara saygılarını göstermenin yolu Aleviliği tanımlamaya ve bazı dedeleri satın almaya çalışmak değil, inançlar karşısında eşit mesafeye geri çekilme, zorunlu din derslerini kaldırma, Diyanet'i sadece bir din hizmetleri denetleme kurumuna indirgeyip bütçesini eğitim ve sağlık alanına kaydırma, Madımak'ı müze yapma ve bugüne kadar Alevilere yapılanlar adına özür dilemek olmalıdır.

Bunun ötesinde devlet görevlilerine inanç alanına müdahale etmek yakışmaz. İnanç inananların özel alanıdır ve zaten laiklik de bunu gerektirir. Esasen Aleviler, kendi inançsal kimliklerinden kaynaklanan temel sorunlarının çözümünün, gerçek laik bir devlette ve demokrasi içinde karşılık bulacağını bilirler. Alevilerin devletten ve hükümetten beklentisi laik, demokratik ve sosyal hukuk devletinden beklenen evrensel normlardan ibarettir. Bunun dışında söylenmesi gereken son söz, bize gölge etmesinler, başka ihsan istemiyoruz olabilir ancak.

İSMAİL ASIL
28 Aralık 2007 - BİRGÜN

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku