Sivas kıyımından 15 yıl sonra ‘unutmak’ mı ‘yüzleşmek’ mi tartışılıyor
Aradan on beş yıl geçmesine karşın, İslamcı kesim, Sivas olayını çarpıtmak için hâlâ yeni senaryolar üretmekten geri durmuyor. Dincilerin bu topluöldürümü haklı göstermek için en sık kullandıkları argüman, “Başbağlar katliamı”dır. Bu kanlı olay, Sıvas kıyımından üç gün sonra, 5 Temmuz 1993 tarihinde, Erzincan’ın Eğin ilçesine bağlı bir Türkmen köyü olan Başbağlar’da, PKK örgütünce gerçekleştirilmiş ve saldırıda 33 masum yurttaşımız yaşamını yitirmiştir. Sıvas cankırımının acısını yüreklerinde taşıyan insanların “Başbağlar katliamı”nı onaylamaları düşünülebilir mi? Öldürümler arasında yan tutmak, ölenlerin kimliğine bakarak ayırımcılık yapmak, insanlık dışı bir yaklaşımdır. Cana kıymanın mazereti ve gerekçesi olamaz! Böyleyken, Sıvas olayının karşısına ikide bir “Başbağlar”ın çıkarılması ve devrimcilerin, kıyımlar arasında tercih yapıyormuş gibi gösterilmesi iyi niyetli bir tutum değildir.
Köktendinci basının son yıllardaki boy hedeflerinden biri de, Sıvas cankırımından şans eseri kurtulan halk müziği sanatçısı ve bağlama virtüözü Arif Sağ’dır. Aziz Nesin’in ölümünden sonra, hedef tahtasına şimdi bu kişi oturtulmuştur. Madımak Oteli’nde, aralarında Muhlis Akarsu’nun da bulunduğu en az iki kişinin Arif Sağ’ın tabancasından çıkan kurşunlarla öldüğü savı, özellikle internet ortamında el altından yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Amaç bellidir: Kafalarda soru imi yaratarak olayı karartmak! Ne var ki, 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan “Sıvas cankırımı”nın şeriatçı bir ayaklanma girişimi olduğu gerçeğini bu tür düzmece haberlerle değiştirmek olanaklı değil... Güneşi balçıkla sıvama ve mızrağı çuvala sığdırma çabaları, bugüne değin olduğu gibi bundan sonra da sonuç vermeyecektir.
Kanlı Sıvas kıyımından on beş yıl sonra bile “2 Temmuz”u hâlâ “bayram” ilan edebilecek tıynette insanlar var bu ülkede!
Sıvas kıyımını “Şanlı Sıvas kıyamı!” diye alkışlayanlar ise bu topluöldürümün hesabını bir gün mutlaka vereceklerdir. Çünkü, insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı yoktur...
Arif Sağ: ‘Madımak, devlet senaryosuydu’
Bağlama sanatçısı Arif Sağ’a göre, Madımak Oteli’nin yakılması, “Türkiye’deki irticanın boyutunu görmek isteyenlerce tezgâhlanmış bir devlet senaryosu”. İş Bankası Kültür Yayınları arasında çıkan “Muhalif Bağlama” adlı kitapta Sıvas olayları konusunda önemli açıklamalarda bulunan Sağ, Madımak olayında tek suçlunun hüküm giyen 33 sanık olmadığını belirterek şunları söylüyor:
“Onlar sadece saptanan, yargılanan ve mahkûm olanlar... Gerçek suçlular nerede? Bu olaya göz yumanlar, yangına körükle gidenler, müdahale etmeyenler nerede? En az yargılanıp idama mahkûm olanlar kadar suçlular onlar da. Belki devleti yönetenler o gün olaya ciddi baksalardı, bugün 37 insanın acısı yaşanmayacaktı.” (1)
Devleti yönetenlerin Sıvas olaylarına seyirci kaldıklarının altını çizen Arif Sağ, yaşananları şöyle değerlendiriyor: “Diyorum ki, devlet, irtica diye bir yapıdan giderek rahatsızlanmaya başladı. Ama buna rağmen irtica diye bir gelişme vardı Türkiye’de. İrticacıların işi nereye kadar götüreceğini görmek isteyenler bu senaryoyu hayata geçirdiler; ama fatura çok ağır ve acı oldu.” (2)
İktidar, ‘Madımak Müzesi’ne karşı!
Sıvas’taki Madımak Oteli, yangından sonra onarılarak yeniden açıldı. Otelin giriş katı ise kebapçı salonu yapıldı! İnsanların cayır cayır yanarak can verdiği bir mekânda kebap yenebilir mi? Madımak’ta on beş yıl önce yaşananları bile gölgede bırakacak bir barbarlık bu!
İnsanlık, bu ayıba seyirci kalamazdı. Nitekim, Madımak Oteli’nin “Barış ve Dostluk Müzesi”ne dönüştürülmesi için, Alevi kuruluşları ve çeşitli demokratik kitle örgütleri ortak bir kampanya başlattı. “Madımak Oteli’nin, barış ve kardeşlik adına kültür merkezi ve müze olmasını istiyoruz” çağrısı her yere ulaştı. Bu amaçla yurtiçinde ve Avrupa ülkelerinde on binlerce imza toplandı. Sanat ve yazın insanları da bu girişime güçlü destek veriyor. Son dönemde, değişik siyasal partilere mensup milletvekillerinin de Madımak’ın müzeye dönüştürülmesi tasarımına sıcak baktıklarını gözlüyoruz. Ne var ki, CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek’in bu konuda Meclis Başkanlığı’na sunduğu yasa önerisi, geçen dönem AKP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. AKP hükümeti, kamuoyunda güçlenen uzlaşma arayışına karşın, “halk arasında kin ve nefret duygularını körükler” diyerek bu isteğe karşı çıkıyor. Konuyla doğrudan ilgili Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da gülünç gerekçeler ileri sürerek işi yokuşa sürüyor. Günay’a göre, Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı’nın, Madımak Oteli’ni kamulaştırmaya yetecek parası yokmuş! “Sosyal demokrat” kökenli bir bakanın içtenlikten yoksun bu tutumu, sanat çevrelerinde tepkiyle karşılanıyor.
Oysa 1993 yılında Almanya’nın Solingen kasabasında ırkçıların ateşe verdikleri ev, olaydan hemen sonra yerel yönetimce müze yapılmıştı. Dahası var: Kundaklama sonucu aynı aileden beş yurttaşımızın yanarak öldüğü üzücü olayın yıldönümlerinde Türk ve Almanlar bir araya gelerek bu ortak acıyı paylaşıyorlar. Törenlere her yıl Solingen Belediyesi yöneticilerinin yanı sıra Alman devlet adamları da katılarak topluma dostluk ve barış iletileri veriyorlar. Artık gelenekselleşen bu törenler, Almanya’da ırkçılığa, yabancı düşmanlığına karşı ortak savaşımın simgesi durumuna gelmiş bulunuyor. Yabancı bir ülkenin yurttaşlarımıza ve onların acısına gösterdiği saygıyı, kendi hükümetimizin ve Kültür Bakanı’mızın göstermemesi gerçekten düşündürücüdür.
Sıvas’ta suçüstü yakalandılar
Bugün ateşli ‘demokrasi’ savunuculuğu yapan kimi yazar ve kurumların, 15 yıl önce Sıvas kıyımı konusunda sergiledikleri acınası tutum geçekten ibret vericidir. Bellek unutsa da arşivler unutmadı
* “Aziz Nesin’in aylardır süregelen konuşmaları, ‘Şeytan Ayetleri’ ve gazetesinin yayın politikası, halkta birikime neden olmuştur. Bu tahrikler sonucunda, cuma namazından sonra başlayan eylemler, aslında planlı olmayan ve halkın organize edilmemiş genel bir tepkisidir.” (Mazlum-Der, 3 Temmuz 1993)
* “Olayın abartılarak Batı basınına yansıtılacağından eminiz. Sıvas’taki katliamın münferit ve kendine özgü şartlar içinde geliştiği unutularak, köktendinci akımlarda bir tırmanış olarak gösterilmesi de mümkündür.” (Nazlı Ilıcak, Tercüman, 4 Temmuz 1993)
* “Sıvas’ta halk, ‘Din elden gidiyor’ diye ayaklanmamıştır. Türkiye’de dinin bir yere gittiği yok ki. Gündemde kalmak için çırpınan, gazetesini okuyan olmadığından orada burada şova girişen, Salman Rüşdi’nin bile ‘hırsızlama yayın yapmak’la suçladığı bir eskimiş şöhret var...” (Metin Toker, Milliyet, 4 Temmuz 1993)
* “Halkta bir ‘hazırlanmışlık’ olmasa, Aziz Nesin’in Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nde söylediği birkaç münasebetsiz cümle, bu kadar tepkiye yol açmazdı. Nihayet ‘beyin damarlarının kireçlendiği’ izlenimini veren, öte yandan da bir ‘hırs-ı piri’ ile yanıp tutuşan birinin hezeyanları olarak değerlendirilir biterdi.” (Oktay Ekşi, Hürriyet, 4 Temmuz 1993)
* “Aziz Nesin’in hassasiyet yaratan, tahriklere varan sözleri, karşı tahrikle birleşiyor ve hepimizi ciddi şekilde endişelendiren bu sonuç ortaya çıkıyor. ‘Şeytan Ayetleri’nin basılması, dinle ilgili sözler, televizyonlarda Alevilerle ilgili ifadeler ve daha başka örnekler yan yana dizildiğinde, patlamaya hazır bir doku ortaya çıkıyor.” (Ertuğrul Özkök, Hürriyet, 4 Temmuz 1993)
* “Bu kitabın (Şeytan Ayetleri) yayımlanmasını istemezdim. Aziz Nesin son zamanlarda, ‘Türk milleti aptaldır... Ben dinsizim, Allahsızım’ gibi laflar etti. Şu hoşgörüsüz ortamda bunları söylemesi bence yanlıştı.” (Emin Çölaşan, Hürriyet, 4 Temmuz 1993)
* “İnançlara dil uzatan ve bu ülkede kan dökülmesinin provokasyonunu yapan gazete ve başyazarı Aziz Nesin’in benzer olaylara çanak tutmasına seyirci mi kalınacak, yoksa bu konuda yeni yasal düzenlemeler düşünülecek mi?” (Cengiz Çandar, Sabah, 4 Temmuz 1993)
* “Komedi yazarı Aziz Nesin, dün en rahat uykusunu uyumuş olmalıdır. Nihayet arzuları gerçekleşmiş, 35 kişinin ölümüyle amaçlanan büyük bir olay çıkarmayı başarmıştır.” (Yalçın Özer, Türkiye, 4 Temmuz 1993)
* “Sıvas olaylarının müsebbibi, Pir Sultan Abdal’ı anma adı altında tahrik kıtalarının bölgeye gelmesine izin veren yetkililer ile mukaddes kitabımıza dil uzatan yazar Aziz Nesin’dir. Yaptığı iş, fikirlerini açıklamak değil, tahrike vesile olacak bir şekilde kutsal değerlerimize taarruzdur...” (Sebahattin Önkibar, Türkiye, 4 Temmuz 1993)
* “Aziz Nesin adlı kart budala! Eski TKP’lileri Mao’cularla birleştirerek çıkardığın o paçavra gazete, üstelik yalan yazan, devrimci geçinen gazeteyle ne yapmak istiyorsun? Ölmek istiyorsan, git bir köşede yalnız öl. Başkalarının da başını belaya sokma!” (Engin Ardıç, İnterstar televizyonundaki yorumundan, 4 Temmuz 1993)
* “Bu memleketin yüzde 99’u Müslüman. Tamam mı? Kendi inançsızlığına saygı isteyeceksin, ama yaşadığın toplumun inançlarına hiç mi hiç saygı göstermeyeceksin. Tamam olmayan yanı, önce burası... Buna, ‘Müslüman mahallesinde salyangoz satmak’ derler Adam sattırmıyor, zorla mı?” (Tayyar Şafak, Tercüman, 5 Temmuz 1993).
* “Aziz Nesin gittikçe sapıtıp, milletimize hakaretten sonra bir de ‘Şeytan Ayetleri’ni vesile ederek güya laikliği ve fikir hürriyetini denemek adına Peygamber Efendimiz’e, Kuranıkerim’e saldırdıkça, ‘Biri çıkıp bu adamı vuracak, bazı malum çevreler de onu basın ve fikir şehidi ilan edecekler, ona yanarım’ demişimdir. Sıvas’taki acı olayların asıl tahrikçisi o olduğu halde, şimdi ‘mağdur kahraman’ olursa gene yanarım!” (Altemur Kılıç, Türkiye, 6 Temmuz 1993)
* “Ömründe işi gücü bir milletin dinine, imanına, haysiyet ve şerefine küfretmek olan bir adamın salına salına ortalıkta gezip insanları böylesine tahrik etmesine dünyanın hiçbir yerinde izin verilemez. (...) Pir Sultan Abdal, muannit (inatçı) bir Türk ve Osmanlı düşmanı. Onu kalkıyor ‘Halk ozanı’, ‘mutasavvıf şair’ diye gösterip, adına şenlikler düzenliyoruz. Sonra, her yanı ile ne olduğu belli Aziz Nesin’i getirip orada konuşturuyoruz...” (Prof. Dr. Ayhan Songar, Türkiye, 6 Temmuz 1993)
* “Milletin değerlerine bu kadar sövülünce olacağı bu. Toplumun tepkisi, inançların büyüklüğüyle orantılı oluyor. (...) Kim ne derse desin, bu 36 ölümlü olayların bir tek sorumlusu var, o da Aziz Nesin...” (Emin Pazarcı, Tercüman, 6 Temmuz 1993)
* “Böyle giderse, bunlar Sıvaslıyı on mislisi ile İstanbul’da karşılarında göreceklerdir. Bu Allahsız ve dinsiz kişiler, böyle giderse Hz. Ali’nin Zülfikar’ını (keskin kılıcını) karşılarında bulacaklardır.” (Sadık Albayrak / Başbakan Erdoğan’ın dünürü, Milli Gazete, 6 Temmuz 1993)
* “İnsanların öldürülmesini onaylamak mümkün değil. Ancak, bu olayları hazırlayan sebepleri ve şartları da göz önünde bulundurmak gerekir. Aziz Nesin’in Müslümanlara yönelik sözlerini kabul etmek mümkün değil.” (Abdurrahman Dilipak, Milliyet, 6 Temmuz 1993)
* “Nasırı acımadığı aman Allah’ın adını ağızlarına almayanlar, sırf entelektüel gösteri yapmak uğruna bir dinbilimci kesilip saçma sapan ve hiçbir bilimsel dayanağı olmayan gevezelikleri ‘laiklik adına’ seslendiriyor. Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede, ‘İslam tehlikesi’ gibi bir sloganın laiklik kavramına verebileceği zararlar hiç hesap edilmiyor.” (Mehmet Barlas, Sabah, 15 Temmuz 1993)
* “... Sıvas’ın, bazılarının ısrarla iddia ettikleri gibi bir ‘şeriat provası’ olduğunu düşünmüyorum.” (Ruşen Çakır, Birikim, Temmuz 1993)
* “Din, özellikle bizim toplumumuzda çok hassas bir konu. Bu toplum içinde, özellikle ‘dinci’ denilen bir toplum içinde, ‘Ben dinsizim, ben ateistim’ demek bence yanlış.” (Nurseli İdiz, tiyatro sanatçısı)
Sıvas’ta kül yığınına dönüşen Madımak önünde yurttaşlar yitirdikleri yakınlarına ait anıları aradılar.
HAZIRLAYAN : ATİLLA AŞUT
CUMHURİYET - 4 Temmuz 2008