Irkçılık Hastalıktır, Lanetlenmelidir! - Erol Bakırcıoğlu

Ertelenmiş bir acıyım belki bir ErmeniyimZiyaretçisi olmayan bir mezartaşı gibiHep tenha oldum nasibimi bilirimBütün replikler yanlış şifrelenmiştirYüzümün...

Ertelenmiş bir acıyım belki bir Ermeniyim

Ziyaretçisi olmayan bir mezartaşı gibi

Hep tenha oldum nasibimi bilirim

Bütün replikler yanlış şifrelenmiştir

Yüzümün çizgilerinde durur rivayet

Her gün yeniden çarmıha gerilirim.

A. Hicri İzgören- (Kırık Mozaik)

Irkçılık bir hastalık olup, aşağılık kompleks’inden beslenen, giderek yanındaki halka, halklara karşı nefrete dönüşen, bizim gibi az gelişmiş veya gelişmekte direnen ülkelerde eğitim ile elde edilen, yaşamında hiçbir değer üretemeyenlerin kendini var edebilmek adına başvurmuş olduğu tek sığınak ve limandır.

Sevgili Hrant Dink, yaşamı boyunca ırkçılığa karşı amansızca mücadele verdi. Tüm toplumu karşılıklı saran bu girdaptan çıkmasının ön koşulunun karşılıklı konuşmaktan geçtiğini, geçmiş ile yüzleşerek, geçmişte yaşanmış insanlık suçundan kaynaklı bugünkü nesilden nefret etmenin hastalık olduğunu anlatmaya çalıştı. Bu nedenle barbarca katledildi. Irkçılığın bitmesi demek sistemin kendini var eden dişlisinden birini kaybetmesi anlamına gelirdi ki, bu anlayışın barbarlık adına yaşamaması gerekiyordu.

Bir tarafta yürüyen, beslenen ırkçılığın mağdur olanı etkilemeyip beslememesi elbette düşünülemez. Nihayetinde Hrant, en çok kendi halkının belli kesimlerin nefret objesine dönüşmeyi becermiş, hem içerden hem dışarıdan sürekli saldırı altındaydı. Bugün gelinen noktada Hrant’ın ismini kendilerine kalkan yaparak ırkçılığa devam edenleri gördükçe çok şaşırmıyorum. Çünkü ırkçılık zavallı, aşağılık kompleksinden kendini sıyıramayanların esiri olduğu bir hastalıktır.

Herhangi bir halka karşı nefret duygusu ile hareket eden her kim olursa olsun bu kişi kesinlikle hastadır. Giderek kendini zehirlenmiş olması yetmiyormuş gibi, başta kendi halkının yarınlarını karartan, bir anlamda sistem ile ortak hareket eden hainlerdir.

Geçmişte tüm yazılarımda ısrarla şunu vurgulayarak geldim. Ermeni bir anne ve babanın Kürt çocuğuyum. Ana dilim olan Ermeniceyi yaşayabilmek adına gösterdiğim çabama karşın Ana dilim olan Ermenice’yi hiçbir zaman öğrenemeyip; Ana dilim Kürtçe olmak zorunluluğum olmuştur. Türkçeyi ilköğretimden sonra öğrenip hâkim oldum. Daha sonra Zaza’ca ve İngilizce öğrendim.

Yanı başımızda yaşayan, bir başka halk olan Süryanilerin varlığını çok geç öğrendim. Hepimizin ortak ismi gâvurdu. Gâvur olduğumuz için dışlanır, kabul edilmez ezilirdik. İstanbul’a taşındıktan sonra bu kardeş halk ile çok daha yakından tanışma fırsatım olup hala iç içe yan yana yürümekteyim. Bundan dolayı ne bir utanç ne bir pişmanlık duymaktayım.

Benim bu halk ile yan yana yürümemden rahatsızlık duyup, durmadan bunu kullananlar, sizler hepiniz birer zavallısınız. Yanı başınızda, sürekli katliamlar ile kültürel soykırımlar ile karşı karşıya kalan, Kürt, Süryani, Rum, Yahudi, Arap, Alevi ve daha bir çok insanlardan duymuş olduğunuz nefret sizi boğacaktır.

Geçmişte Hamidiye Alayları ve diğer paramiliter güçlerin elleriyle soykırım uygulayanlar, nasıl ki lanetli ise nasıl ki ama deyip bunu savunabilecek kadar alçakça argümanların arkasına sığınanlar lanetli ise bugünkü nesilden geçmişten dolayı nefret ile bakmak, o halkları düşman görmek bir o kadar lanetlidir.

Klavye başında devrim yapanlar, alkol şişeleri içinde boğulup beyinleri dumura uğrayanların, içine düşmüş olduğu zavallılığı kamufle etmek adına durmadan düşman üretmeleri yaşamış olduğu zavallılığı besleyebilmek için tek çıkış noktasıdır.

Benim bir tek kimliğim yok. Nerede ezilen, ötekileştiren bir halk birey varsa o benim kimliğimdir. Türk’üm, Kürt’üm, Ermeni’yim, Süryani’m, Arap’ım, Rum’um, Ezidi’yim, Yahudi’yim , Alevi’yim , Pomak’ım, Laz’ım, Arabım…

Belli Kürt çevrelerinin bana nefret ile yaklaşmış olmasını anlarım. Çünkü 1915 soykırımında Atalarının günahkâr olduğunu kabul etmek istemezler. Kabul eden bir kesiminin konu tazmine gelince biz devlet değiliz gidin devletle hesaplaşın deyip, sistem ile din kardeşliği üstünden uzlaşarak bu kirli geçmişi red ve inkâra kadar uzanıp giderler.

Belli Türk çevrelerinin bana nefret ile yaklaşmasını anlarım. Yüzyıldır kendine öğretilmiş olan, sahip olduğu tüm değerlerin yalan olduğunu öğrenmek kendilerini çıplak hissetmelerine neden olmaktadır. Bu sistemin yıkılması gerektiğini tarihin yeniden yazılması gerektiğini kabul edemezler. Bugüne kadar varlığını armağan etmiş olduğu bu değerler sisteminin barbarlık üstüne kurulmuş olduğu gerçeği bu kişilere ağır gelmektedir.

Ermeni olduğunu iddia edip, “en iyi Kürt ölü Kürt’tür” diyen, Süryani’den nefret eden, sosyal medyada kendini var etmeye çalışırken, Kürtlerin hassasiyetini anlıyormuş gibi yaparak; benim tüm halklara, inançlara aynı mesafeden yaklaşmamı hazmedemeyenler, iğrenç saldırılarınız yıldırmaz beni… Asla ve asla yıldıramayacaktır. Avrupa’da yaşamaktan kaynaklı bu ülkelerin getirilerinden olan özgürlüklerinde yaşayarak, klavye başında devrimcilik oynayanlar, alkol şişeleri içinde kaybolup, devrimcilik oynayanlar, cafe barlarda, kahve köşelerinde masa başı devrim yapanlar sizler tam anlamıyla birer zavallı olmaktan başka bir şey değilsiniz.

Belli bir Kürt çevresinin Barzani’yi, belli Türk çevresinin Atatürk’ü, başka çevrelerin dini, yine belli Ermeni çevrelerin Hrant’ı kendine kalkan yaparak ırkçılığı meşrulaştırmaya çalışanlar; “çekin o pis ellerinizi temiz kalmış değerlerden.” diye haykırıyorum. Kirliliğinizle kirletmenize engel olacağız. Biz bu dünyayı Cehenneme değil Cennete dönüştüreceğiz.

Erol Bakırcıoğlu

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku