Vecihi TİMUROĞLU
(...) Prof. Dr. İzzettin Doğan, Recep Tayyip’in Aydın Doğan’a saldırısını dikkatle izliyor olmalıdır. Kendisini iktidara getiren güçle karşı karşıya şimdi... Benim bildiğim İzzettin Doğan, tarihin gelişme yasalarını bilir... Bir an önce, Alevilerden özür dileyerek, Fethullah Gülen sevdasından kurtulsun. Recep Tayyip çok cesur. Yasa çıkarmadan içki yasağı uyguluyor belediyeleri. Yakında, İzzettin Doğan’dan cesaret alarak, cem törenlerinde “dem yasağı” uygulayabilir. XVIII. yüzyıl Fransız soyluları, “Bizim için Voltaire, halk için kilise ve aşar.” diyorlardı. İzzettin Doğan, “Bizim için Nâzım Hikmet, halk için Fethullah Gülen ve karanlık” mı demek istiyor?...
Ilımlı Alevilik ve Nâzım Hikmet- Fethullah Gülen Çarpıtması
Vecihi TİMUROĞLU
Türkiye, gün gün çarpılıyor. ‘Ilımlı İslam’dan sonra, bir de “Ilımlı Alevilik” kavramı girdi ekinimize. Tam bir çarpıtma. Anadolu Aleviliği; Azerbaycan, İran ve Arap Alevilikleriyle öz bakımından ayrıdır. Anadolu Aleviliğini, onlardan ayıran “öz”ü, Anadolu Aleviliği’nin “tarihsel uzaklığı”dır. Anadolu Aleviliği, XV. yüzyılda başlayan çiftbozanların “kaçangular” olarak tanımlanmasıyla başlar. Kuraklık ve ağır vergi yükü yüzünden ezilen Türkmen boylarının, dağlara ve koyaklara sığınmaları, yeni bir yaşam biçimini doğurmuştur. Yeni yaşam biçimi, İslamın, bu topluluklar arasında yeniden biçimlenmesine yol açmıştır. Türkmen boyları, İslam kurumlarından uzakta oluşturdukları yeni yaşam biçiminin gereği, İslamı, uzak kökleri “Şamanlık”la ve yeni yurtları Anadolu’nun geleneksel ekinleriyle karıştırarak, yeni bir inanç dizgesi oluşturmuşlardır. Tarikat ve medrese ekinine uzak, doğaya ve töreye saygılı bir yaşam biçimiyle, Osmanlı’yla savaşıp durmuşlardır, ama Cumhuriyetle hemen dost olmuşlardır.
Cumhuriyet, ulusu tekke ve medrese miskinliğinden kurtarma işlevini, 1946’ya dek başarıyla yapmıştır. Laik Cumhuriyette, “şeyhe, babaya, dedeye” yer yoktur. İnanç, herhangi bir korumaya gerek olmadan yaşanılan “kut”tur. Her dinsel kuruluş, her dinsel görgü, bireyin buluncunda korur “kut”unu. “Toplumsal kut”, çağdaş toplumların unuttuğu bir kavramdır. Çağdaş toplumun “kut”u, bilimsel düşünce ve demokrasidir. Demokrasi de, “sınırlı hükümet, laik toplum, toplumsal hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü” ilkelerini içerir. Çoğunluk egemenliği yoktur demokrasilerde. Bunlardan birisi yoksa, özgür düşünce de yoktur.. eşitlik ve adalet de, düşsel kavramlardır. Ilımlı İslam, sömürgecilerin, İslam dünyasındaki laik gelişmelerin önüne çıkardıkları demokrasi karşıtı kavramdır.
Şeriatçı yönetimlerin tepki göreceği ülkelere, Batı’nın, özellikle ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi”nin yumuşak inişidir. ABD, “İslam şeriatı”na karşı değildir. Suudi Arabistan’ı dost, ama İran’ı düşman sayıyor. Sorun, “buyruğa uymak ya da uymamak”tır. Sömürü kapılarını açanlar, AB’nin ve ABD’nin dostlarıdır. İslamcı siyasa, halkı AKP’ye yaklaştırır. Bu, çok önemli bir durumdur. Atatürk Cumhuriyeti, Batı hukukunu benimsemiş, laik düzeni sağlamış, çağdaş adımları atmış bir devlettir. Askeri darbelerle, emekçi sınıfların örgütlenmeleri kısıtlanmış, demokrasi oyunu oynanmaya başlanmıştır. Ilımlı İslam, sömürgeci güçlerin sömürü tasarısıdır.
Yanına “Ilımlı Alevilik”i de eklerseniz, Türk ulusunun köleliğini onaylamış olursunuz. Çünkü, laik düzeni, aydınların yanında savunan tek toplum kesimi, Aleviler kaldı. Nâzım Hikmet’in Türkçesi’ni anlayanlar da, Cumhuriyetçi aydınlarla Alevilerdir. Onları da, Fethullah Gülen karanlığıyla dost kılarsanız, Türkiye Cumhuriyeti’ne “elveda” dersiniz. Aleviliğin siyasal özünü, cemevlerinde ehlileştirme çabası, AKP’nin temel siyasasıdır.
Prof. Dr. İzzettin Doğan, “Nâzım Hikmet’e yapılan eziyet, Fethullah Gülen’e yapılmasın” diyor. Bu söz, ılımlaşmış bir Alevinin “Elveda Mustafa Kemal!” demesiyle eşanlamlıdır. Mustafa Kemal’e elveda demek, bağımsız Türkiye’den vazgeçmek anlamına gelir. Mustafa Kemal, Bismarck’ın 1870 Mayıs Yasaları’nı çıkarmadı Türkiye’de.
Tarihin bilinen öğretisidir: “Ellerine geçirdikleri erkin temel dayanakları çoktan çöktüğü halde, erkin tüm öğelerine sahip olduklarını sananlar, erkin sahibi gerçek güçlerle ilişkilerinin koptuğunun farkına varmadan, kendilerini iktidara taşıyanlara saldırırlar.” Prof. Dr. İzzettin Doğan, Recep Tayyip’in Aydın Doğan’a saldırısını dikkatle izliyor olmalıdır. Kendisini iktidara getiren güçle karşı karşıya şimdi. Kalıt belgesi açılmadan, kalıt üzerinde kavga başlamıştır. AKP, öz babası tarikatlarla atışacağa benziyor. Milli Görüş ile Nurcu (Kürt Nakşibendi) kesim, büyük sömürgeci gücün (ABD) sinsi oyunlarıyla karşı karşıya gelmiş görünüyor.
Benim bildiğim İzzettin Doğan, tarihin gelişme yasalarını bilir.
Bir an önce, Alevilerden özür dileyerek, Fethullah Gülen sevdasından kurtulsun. Recep Tayyip çok cesur. Yasa çıkarmadan içki yasağı uyguluyor belediyeleri. Yakında, İzzettin Doğan’dan cesaret alarak, cem törenlerinde “dem yasağı” uygulayabilir. XVIII. yüzyıl Fransız soyluları, “Bizim için Voltaire, halk için kilise ve aşar.” diyorlardı. İzzettin Doğan, “Bizim için Nâzım Hikmet, halk için Fethullah Gülen ve karanlık” mı demek istiyor?
CUMHURİYET - 23 Eylül 2008