İhsan SAĞMEN : Alevilik Solun Tabanı Niçin Oldu..

İhsan SAĞMEN : Alevilik Sol’un Tabanı Niçin Oldu ve Bugün Nerde?  (...) Türkiye’de de aynı koşullar farklı biçimde...

İhsan SAĞMEN : Alevilik Solun Tabanı Niçin Oldu..

İhsan SAĞMEN : Alevilik Sol’un Tabanı Niçin Oldu ve Bugün Nerde?  

(...) Türkiye’de de aynı koşullar farklı biçimde oluştu. Sorunlar değişmeye başladı. Sağa çekmeler  ve de kaymalar söz konusu. Son seçimlerde bu önemli kitle sagcı ve milliyetçi kesimlerin arkasına yedeklenmeye çalışılıyor. Bu gelişmeler, Cem Vakfı tarafından  örgütleniyor.
          
Önümüzdeki süreç bizleri, bu dinsel  konuları iyi algılamaya, olumlu  siyasi  perspektifler üretmeye itecektir. Bu sağa kayışın önüne geçecek olanlar basta alevi kökenli aydınlar olmalıdır. Aynı sağ anlayışa tavır alma,  sünni  aydınında önündeki görevdir...

İhsan SAĞMEN : Alevilik Sol’un Tabanı Niçin Oldu ve Bugün Nerde?        
Aleviliğin solla tanışması, çok uzun yıllara gitmez. Türkiye’de  sol ve sosyalist hareketin çıkışıyla, ve de kitleselleşmesiyle başlar. Eğer geriye doğru tarihi yoklarsak, Selçuklunun yıkılmasında, Babailer isyanları ve Baba İshak’ın asılması, sürecinden ve Osmanlı oğullarının yaptığı zalim baskıdan, bıktıklarından Yavuz ve Beyazıt’a karşı isyanlarda aktif rol almışlardır. Bu isyanlar köylü isyanları niteliğindedir, ama alternatifi daha ilkel düzeyde olan sosyal, toplumcu anlayıştır. Ortak üretimi ve ortak tüketimi savunan bu teorik, köylü anlayışı, pazar için üretim değil mal değişimci bir yapıya sahipti. Elbette o dönemde de pazar vardı, belirleyici olan mal değişimiydi. Orta Asya Türkmen boylarının toplu yasama karakteri olan, ortak pişirme ve ortak üretme onların yasam biçimiydi. Dolayısıyla asırcı(vergici) sisteme tepki göstermeleri doğası gereğiydi. İsyanlardan sonraki katliamlar ve sürgünler, onların yaşamını önemli oranda etkiledi. Cumhuriyetle bu durum değişime uğradı ve kısmi serbest davranış sergilendi. Ancak altmışlı yıllarda kendi talepleri Türkiye İşçi Partisi tarafından savunulunca bu yana meyil gösterdiler. Türkiye Birlik Partisi’nin çıkışıyla kısmen dar dinci anlayış savunulsa da, ileride durum, sınıfsal nitelik  ağırlık kazanmaya başladı.  İşte burada sol davranışları görmeye başladık.  Alevilik bir inanç biçimi ve sosyal yasamda yaşatılıyor. Emekçi olan bu kesim, işçi olarak ürettiğine sahip çıkması, onun eski karakterini hatırlatıyordu. Yani hakkını savunmak, hak arayışını canlı tutmak.İşte sol davranış, bu anlamda Alevilikte canlıdır.
 
Ortak yasama alışkanlıklarının verdiği, dayanışmacı anlayış hala sosyal yasamda canlıdır. Yalan söyleme, çalma, çırpma, soyma, başkasının namusuna göz dikme, ana kural olarak  karşı konan davranış bicimidir. Eşitlikçidir. Kadına karşı davranışı da bu eşitlikçi temeldedir. İslamın yasakları onları fazla bağlamaz, ayni zamanda mecburiyetleri de bağlamaz. Kendi içlerinde meclisleri oluşturulur, Cem ayinleri yapılır,yol yordam öğretilir yeni kuşaklara.  Bilime saygındırlar. Hukuk anlayışları, kendi meclislerinin aldığı kararlardır.

En büyük ceza toplumda kınamadır. Para cezaları da söz konusudur.

Şüphesiz islam’ın sünni kesiminde de böyle  yasam biçimleri vardır. Burada bahsettiğim, aleviligin farklı davranışıdır. İslamcı kesimlerde ben islamcıyım, solcuyum diyen çıkmaz fazla, ama , aleviyim ve solcuyum diyen yüzlerce insana rastlarsınız. Bu noktanın önemi, iki tarafın yaşamını ve inanç kültürünü irdelemeye götürüyor.
          
1970’li yıllardan sonra  önemli oranda Alevi kesimden sola katılımlar oldu. Bu gelişme ileride aleviliğin yapısını da etkileyecek, onu yeniden yapılanmaya götürecekti. 80’li yıllarda,

ABD’nin izlediği, orta-dogu politikası ve sosyalizme darbe indirme girişimleri aynı paralellikte yürütüldü. Anadolu’da da  provakasyonlarla, ic savaş provaları, Maraş, Çorum, Malatya ve ileride Sivas Madımakta denendi. Düşününki ülkenin Basbakanı o dönem Turgut Özal’dı, ve  Türkiye’nin, yüzde doksan dokuzu müslüman ve sünnidir demiştir.  Resmi olarak sünniligin desteklenmesi de zaten cabasıdır. Işte bu olaylar,yurt dışıi alevilerini, Avrupa’da ve diger kıtalarda,Türkiye alevileriyle  dirsek temasında örgütlenmeye yöneltmiştir.
           
Almanyada iyi hatırlıyorum, daha Berlin’de bir dernek vardı. Beş altı noktada girişimler yapılıyor, Köln, Stutgart, Mainz, Frankfurt’da bu çalışmalar hararetli şekilde  sürdürülüyordu. Dernek kurmada bilgili olan sol kesim, ilk anda çekimser davrandı. Mahalli, mesleki, kültür ve spor örgütlenmesinin bir dinsel yapıyla bölünmesini istemezdi. Haklıydıda.

Bu dönemde Yazin dergisinde yazan, Fakir Baykurt, Can yoksul,  ve  ben bu konuya egildik ve araştırmaya girdik. Fakir Baykurt, Almanya alevilerinin bir cemine katılmış, herkesin yerlerde oturduğunu, ögretilerin ilkelliginden bahsetti ve yazdı. Can Yoksul, şiirleriyle  abartılı öğretileri eleştirdi. Allı Turnam adlı dergide yayınladık.

Frankfurt’da bir tüzük hazırladık,  Dede olacakların eğitilmiş insanlardan olmasını tüzüğe ekledik. Bir ensitü kurulmasını ,gerekli girişimlerin yapılmasını sağlamaya yönelik, çalışmaya girilmesini sagladık. En önemlisi, Alevilikle, Bektaşiliği ayıran kesimlere karşı dernek adını bu şekilde konması gerektiğini, Hacı Bektaş felsefesinin eflatuncu anlayışının, diğer dinlere hoş görüsünün  bir ölçüsü oldugunu vurguladık. Ilk tüzükte, mahkeme  başkanı ‘ben bu derneğe üye olabilirmiyim’ diye sormuş. Çünkü; aleviligi, bektasilikten ayıranlar, alevi ana ve babadan dogmayı şart koşuyorlardı. Halbuki Bektaşilikte böyle şartlar yoktur.
          
Tüzük  az bir değişiklikle kabul edildi. Bu diğer derneklere örnek oldu. Şimdi yirmi yıllık süreçte bayağı mesafe katettiler. Türkiye’de de aynı koşullar farklı biçimde oluştu. Sorunlar değişmeye başladı. Sağa çekmeler  ve de kaymalar söz konusu. Son seçimlerde bu önemli kitle sagcı ve milliyetçi kesimlerin arkasına yedeklenmeye çalışılıyor. Bu gelişmeler, Cem Vakfı tarafından  örgütleniyor.
          
Önümüzdeki süreç bizleri, bu dinsel  konuları iyi algılamaya, olumlu  siyasi  perspektifler üretmeye itecektir. Bu sağa kayışın önüne geçecek olanlar basta alevi kökenli aydınlar olmalıdır. Aynı sağ anlayışa tavır alma,  sünni  aydınında önündeki görevdir.

İhsan Sağmen
04.09.2007  -   FRANKFURT
Kaynak: Özgür Medya

Makale Haberleri