Hz. Aliye inanıp Hz. Ali ve Ehibeyt'in arkasından giden Azeri, Fars, Arap ve Pakistanlılar gibi diğer Şii toplumlar, hiçbir zaman kendilerine biz Aleviyiz dememişlerdir. Bu topluluklar sürekli kendilerinin Şii olduklarını söylemektedirler.
Bunların dışında kendilerinin Alevi olduklarını söyleyip, sözde Hz. Ali ve Ehlibeyt'in yolundan gittiklerini iddia eden Kızılbaş Alevi Kürt ve Türkler ise, ibadet ve yaşam şekli olarak, Şiilerle hiçbir konuda ortak noktaları bulunmamaktadır.
Bunun en açık örnekleri, Kızılbaş Alevi Kürt ve Türklerin yüzde doksan beşi, Camiyi ve Şiilerin yapmış oldukları günlük üç ya da bir vakit namazla birlikte, İslamiyetin diğer tüm ibadet şartlarını asla kabul etmemeleridir.
Kızılbaş Alevi Türk ve Kürtler her zaman Cem Evinde, Dört kapı Kırklar Makamı adıyla, Kadın ve erkekler birlikte haftada bir kez olmak üzere, Cem Evinde Semah dönerek ibadet ederler.
Bu yüzdendir ki, özellikle Türkiye'de asırlar boyu Alevilik İslam mıdır, yoksa başlı başına ayrı bir din mi olduğu sürekli kafaları karıştıran büyük bir tartışma konusu olmuştur. Buna sebep olansa Osmanlı ve Cumhuriyetin kendisidir.
Çünkü devlet sistemi, Türkiye'de İslama inananların hem azınlık duruma düşmemeleri için, hem de Alevileri İslam ve Şiilik adına asimile etmek amacıylaçeşitli yöntemlere başvurmaktadır.
Bunun en belirgin örneğiyse, gerek Akademik çevrelere gerekse Alevi Entelektüellere direkt ve dolaylı şekilde çeşitli baskı ve korkular uygulayarak, Aleviliğin bilimsel olarak araştırılmasının önü sürekli kesilmektedir.
Devletin tüm bu baskı ve engellemelerine rağmen, her türlü riski göze alarak, Aleviliğin İslam olmadığını, Hz. Ali ve Ehlibeyt'in de Alevi olmadığını, açığa çıkarmış bulunmaktayız. Bu çalışmanın özeti şu şekildedir.
Başından beri ifade etttiğimiz gibi Hz. Ali ve Ehlibeyt'in Alevi olmadıklarını net olarak anlayabilmek için, Hz Ali'nin temsil etmiş olduğu Şii İslamın inanç ibadet ve toplumsal yaşamını incelemekle mümkündür.
Yine ikinci bir yol da, Türkiye'deki Kızılbaş Alevi Kürt ve Türklerin, İslamiyetin Cami başta olmak üzere, hiçbir ibadet ve inanç şeklini kabul etmeyip, kendilerine has Cem Evindeki ibadet şekillerini ve yaşamlarını incelemekle mümkündür.
Bunun dışındaki tüm söylenip yazılanlar, devletin etkisi altında ya da devletle paralel şekilde yazılıp çizildiği için, asla gerçekleri ifade etmemektedir. Şimdi Bilimsel çözümlememize geçmeye çalışalım.
Özellikle Alevi kelimesi ile Ali kelimesinin yazlım benzerliğini aynı şeymiş gibi görüp, Alevilikle Ali ismini birbirinden ayıramayanların başında ilk önce yine Aleviler gelmektedir.
Çünkü zavallı Aleviler, Osmanlı döneminden itibaren sürekli baskı ve katliama maruz kalmaları neticesinde, kendi inançlarıyla ilgili herhangi bir bilimsel ve tarihsel çalışmaları bulunmamaktadır.
Bunu fırsat bilen sistem ve İslam yanlıları, Alevi ve Ali kelimesini aynı şeymiş gibi gösterip, Şiilik ve İslam adına asimilsayon amaçlı yapmışlardır. Ali, Alevilik ve Kızılbaşlık kelimelerinin Leksikoloji bilimine göre çözümlemeleri ise şöyledir.
Ali Kelimesi : Arapça dan gelip anlamı ise yüce ve ulu demektir.
Ehlibeyt Kelimesi ise : Arapça Ehll- halk ve Beyt ise ev demektir. Bu da Hz. Ali'nin ev halkına verilen isimdir.
Aynı zamanda Hz. Ali'nin ve Ehlibeyt'in yaşamı ve ibadet şekli ise, Şii İslam kurallarına göre üç vakit günlük namaz ve İslamın diğer tüm şartlarını yerine getirmektir.
Şii ibadet ve yaşam şeklinde kadınlar asla, erkeklerle birlikte ne ibadet yapabilirler, ne de erkeğin izni olmadan herhangi bir sosyal yaşama katılamazlar.
Alevi Kelimesi ise : Anadolu Türkmen Türkçesinde kırmızı renkler başta olmak üzere, Ateş ve Güneşin kızıllığına, AL- ALAV ve ALEV şeklinde vermiş oldukları kelime köklerinden türetilmiştir.
Kızılbaş Aleviler; Güneş ve Ateşin inançlarındaki kızıllıkla ilgili bağlantıları ise, Şamanist Türklerin Ateş etrafında dönerek yapmış oldukları ibadet şeklinden gelmektedir.
Yine Kızılbaş Kürtlerde ise; Kürtlerin ilk dinleri olan Zerdüştlükten gelmektedir. Zerdüşt Kürtler, Ateşgah dedikleri ibadet yerlerinde ateşler yakıp güneşe doğru dönerek ibadet etmeleridir.
Kızılbaş Aleviler ilk önce İnançlarının adını, miladi 900 yıllarından itibaren Güneş ve Ateşin Kızıllık ve sıcaklığına vermiş oldukları isimle, inançlarının özüne uygun gelecek şekilde simgeselleştirmişlerdir.
Kızılbaş Aleviler bu her iki eski dinlerinden gelen kültürel yapılarına, miladi 1800 yıllarından itibaren, Anadolu Türkmenlerinin kullandığı Türkçe kelimeler olan Al, Alav ve Alev kelime köklerine “e ve i” ekini getirerek Alevi kelimesiyle adlandırmışlardır.
Kızılbaş Aleviiğin temel felsefi yapısı ise; Zerdüştlük ve Şamanizmin Ateş ve Güneşin doğadaki tüm canlı ve cansız varlıkların yaşamındaki önemden hareketle bağlantı kurmuşlardır.
Böylece yaşamın temel kaynağı olan Ateş ve Güneşin, (Enerji) dinlerinin adı olarak simgeleştirmelerindeki gerçek amaç, güneşin ve ateşin kutsanarak değer ve öneminin ancak bu şekilde anlaşılacağını düşünmüşlerdir.
Aynı zamanda manevi açıdan ise, doğanın gerçek parçaları olan Ateş, Güneş, Toprak, Su ve İnsanı (Kadın) kutsayarak, bu her beş canlı ve cansız varlığın Diyalektik olarak birbirinden ayrılamaz değerler olduğunu açığa çıkarmaktır. Bununla birlikte temiz ve üst Ahlakın oluşmasının temel kaynağı olarak görmüşlerdir.
Güneş ve Ateşin (Enerjinin) olmadığı bir ortamda, hiçbir canlı ve cansız varlığın yaşama şansının olmayacağının bilincine varan Zerdüşt ve Şaman Kamlar, (Pirler) bunu felsefeleştirerek, toplumun gerçek yaşam olgularının, doğa ve insanın dışında başka bir yerde aranmayacağıdır.
Kızılbaşlık felsefesi, özellikle tek tanrılı dinler tarafından sürekli baskı ve katliama maruz kalmalarına rağmen, yine de temel felsefelerindeki Ateş ve Güneşin maddi ve manevi felsefi değerini Kızışbaşlık ve Alevilik adıyla yaşatmayı başarmışlardır.
Ateş, Güneş ve Ananın (Kadın) kutsandığı, kadınla erkeğin aynı hak ve hukuka sahip olduğu, erkeğin yer aldığı her ortamda kadınlarında aynı şekilde bulunmasını savunan bir felsefi inananç ve ibadet yapısı, İslam ve diğer tek tanrılı her iki denden tamamen ayrı kültürel yapıya sahiptir.
Çünkü İslamın Şii Mezhebi başta olmak üzere, diğer tüm Mezhep ve Tarikatları, kadını geri ve şeytan görüp, erkeğin cinsel ihtiyacını karşılayan ve ev işlerinde kullanılan köle olarak görmekedir.
Bu düşünceyi sahiplenip uygulayan Hz. Ali ve Ehlibeyt İslamın, Kızılbaş Alevilikle aynı olduğunu iddia etmek ya cahillikten kaynaklanmaktadır, veya bilinçli bir çarpıtmadan başka bir şey değildir.
Sistemin ve de Alevilerin büyük bir çoğunluğunun Alevilik İslamdır, Hz. Ali ve Ehlibeyt Alevi dir iddialarındaki uydurma hikayelerse şöyledir.
Neymiş efendim, Hz. Ali düşmanları ile savaşırken, askerlerinin düşman askerlerle karışmaması için kendi askerlerinin başına kırmızı bez bağladıkları sonucunda Kızılbaşlar olarak tanınmışlardır.
Kızılbaş Alevilerin ikinci saçma uydurmaları ise; efendim Hz. Ali camide namaz kılarken, Milcan denilen şahıs tarafında öldürülmesi neticesinde, bizler camiyi terk etmişiz.
Bir noktada diyelimki bu deli saçması uyduruk hikayeler doğru. Peki o zaman Şiilerin kendilerini Kızılbaş Alevi görmemeleri ve de camide ibadet ederek islamın tüm şartlarını yerine getitdiklerine ne denek gerekir? Kızılbaş Alevilerin bu sorulara verecekleri hiçbir cevapları bulunmamaktadır.
Çünkü tüm kaynaklar ve gerçekler, Kızılbaş Aleviliğin, İslamla ve İslamın herhangi bir Mezhep ya da Tarikatıyla uzaktan yakından en ufak bir benzerlik ve ortak noktasının olmadığını göstermektedir.
Tüm gerçekler bunu gösterdiği halde, ne hazindir ki, Alevilerin büyük bir çoğunluğu hala sistemin ağzıyla hareket edip, Aleviliğin İslam olduğunu söylemekte ısrar etmektedirler.
Bunun altında yatan psikoloji ise, sistemin Aleviler üzerinde kurmuş olduğu baskı ve katliamların etkisiyle söylenip, Aleviler hala bu korkularını yenememiş olmalarıdır.
Onun içindir ki, kim ne söylerse söylesin, Hz. Ali ve Ehlibeyt'in Alevilikle uzaktan yakından alakasının olmadığı kısaca bu bilgi ve belgelerden rahatlıkla anlaşılmaktadır.
Kaynaklar : Nejat Birdoğan: Anadolu'nun Gizli Kültürü Alevilik- Berfin Yay. Ali Şeriatı : Dinler Tarihi- Seçkin Yay. İmam Ceferi Buyruğu. Misea Eliade: Şamanizm- İmge Yay. Musa Şanak: Mezopotamya'da Dinleri Doğuşu- Aram Yay. Görsel Büyük Genel Kültür Ansiklopedisi. 24 Cilt.
C. Zöngür