HDP’li Özen: Devlet, Dersim Tertelesi ile yüzleşmelidir

HDP İstanbul Milletvekili Zeynel Özen 83 yıl önce Seyit Rıza ve arkadaşlarının idam edilmelerine ilişkin TBMM' de basın toplantısı yaptı. Özen, 83 yıl önce idam edilen Dersim'in kanaa

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Zeynel Özen, 83 yıl önce Seyit Rıza ve arkadaşlarının idam edilmelerine ilişkin TBMM’de basın toplantısı yaptı. Koçgiri 21 ve Dersim 38’le yüzleşmeden İttihatçı kurumsal faşizmle hesaplaşılamaz diye belirtti.

“ALEVİLERLE OLAN SORUNLU İLİŞKİ OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE  KADAR DEVAM EDEN EN TEMEL SORUNLARDAN BİRİ”

Özen, Türkiye’deki devlet geleneği Alevilerle olan sorunlu ilişkiyi, Cumhuriyet de kurulduğu andan itibaren Osmanlı’dan miras olarak devralıp devam ettirdiğini vurgulayarak “Bunun en acı örneklerinden birisi Topal Osman’ın kanlı organizasyonuyla haritadan onlarca Alevi köyünün silinmesine neden olan Koçgiri Katliamı’dır. Tarihi Dersim Sancağı’nın batısında yer alan Hafik, Zara, İmranlı, Refahiye, Kemah, Divriği, Kangal, Kuruçay ve Ovacık coğrafyasında 135 köyde yaşayan, ezici çoğunluğu Kızılbaş Kürt olan Koçgirililer kendi kültürel kimliklerini korumak istedikleri için katledildiler” dedi.

“KOÇGİRİ 21 VE DERSİM 38’LE YÜZLEŞMEDEN İTTİHATÇI KURUMSAL FAŞİZMLE HESAPLAŞILAMAZ”

Koçgirideki halk önderi Alişer Bey ve Zarife Hanımın Dersim’de sığındıkları yerde tuzağa düşürülüp katledildiğini ifade eden Özen, şunları dile getirdi:

“Bu anlamda Koçgiri; Cumhuriyetin kuruluş dönemini çevreleyen konjonktürde ilk politik halk muhalefetinin yaşamsallaştığı bölgedir. Koçgirililerin meşru ve haklı taleplerini müzakere etmek yerine bölgeye büyük askeri seferler düzenlenmesi, Zara-İmranlı-Refahiye ekseninde katliamın derinleştirilmesi ve akabinde uygulanan asimilasyon politikaları bölgenin etno-inançsal yapısına yönelik sistematik saldırganlığın boyutlarını göstermektedir. Koçgiri’de 1921’de yaşanan katliama ilişki tespitlerde bulunan özen, Koçgiri’de 1921’de katliam yaşanmış, burada uygulanan şiddetin sonuçları üzerinden Koçgiri’nin tarihsel olarak parçası olduğu Dersim kuşatılmış, birbirini tamamlayan politik yönelimlerle 1938 Dersim Tertelesi’ne evrilen süreç yaşanmıştır. Bu nedenledir ki; Koçgiri anlaşılmadan Cumhuriyet tarihi boyunca maruz kaldığımız katliamlar (Maraş, Malatya, Çorum, Sivas, Gazi) anlaşılamaz. Koçgiri 21 ve Dersim 38’le yüzleşmeden ittihatçı kurumsal faşizmle hesaplaşılamaz.

“1924 ANAYASASI İLE ÖZERK YÖNETİM TÜMDEN RAFA KALDIRILDI”

Cumhuriyetin kurucu anayasası olan 1921 Anayasası, temel birim olan “vilayet”e yerelde “özerklik” tanıyordu. Anayasanın 24 maddesinin 14 maddesi yerelden yönetime ayrılmıştı. İç-dış siyaset, yargı, savunma, uluslararası ilişkiler ve vergi gibi konularda yetki merkezde iken, eğitim, sağlık, iktisat, tarım, bayındırlık, sosyal yardımlaşma gibi konular ise yetki “vilayet şuraları”na aitti. Fakat 1924 Anayasası ile özerk yönetim tümden rafa kaldırıldı. Bu Anayasanın temel felsefesi, “azınlık hakları”nı güvencesiz bırakan, tekçi, çoğunlukçu bir sözde demokrasiydi. 1927’den itibaren Kazım Karabekir’in önerisiyle, yerel yönetimlerin yapısı tamamen “güvenlik” eksenli bir temele oturtuldu. “Dördüncü Umumi Müfettiş Abdullah Alpdoğan” ve “Tunceli Kanunu” bu durumun en ibretlik örneğidir. Dersim Tertelesi’nin fitilini ateşleyen bu tekçi faşist zihniyet bu topraklarda gerçekleştirdiği kitlesel katliamlarla unutulmaz acılar bıraktı.

“DERSİM BİR ÇIBANDIR, ISLAH YA DA İFLAH EDİLMELİDİR ANLAYIŞI HALA DEVAM ETMEKTEDİR”

Dersim Tertelesi’nin temellerini oluşturan müfettiş raporlarındaki hâkim dil ise büyük bir kıyımın habercisidir. Bu raporlarda sıklıkla geçen “Dersim asileri”, “Dersim eşkıyaları”, “Dersim bir çıbandır” ve Kazım Karabekir’in Atatürk’e yazdığı mektupta “ya ıslah, ya da iflah edilmelidir” değerlendirmeleri, gerçekleştirilecek askeri harekâtın yaratacağı korkunç tabloya işaret etmektedir. Dersim’e düşmanlığın nedenlerinden biri de kuşkusuz ki halkın “Alevi-Kızılbaş-Kürt kimliği” ve bu eksende sürdüğü bağımsız yaşamdır. Jandarma Genel Komutanlığı 1930 tarihli “gizli” bir raporunda Yavuz Sultan Selim’in 1514’teki büyük Alevi katliamını “şükranla” anarak Dersim’i nasıl yola koyacağının işaretlerini vermiştir.”

“DERSİM KATLİAMI DEVLET GÜVENLİK POLİTİKALARININ SONUCUDUR”

Özen, Seyit Rıza’nın Dersim’deki “olayların” ve asayiş sorununun sorumlusu gösterilerek hedef haline getirildiğini dile getirerek, şunları aktardı:

“Raporlarda, hükümete çekilen ihbar dilekçelerinde ismi en başta sayılan kişilerdendir. Dersim Askeri Komutanı, Tunceli Valisi ve Dördüncü Umumi Müfettiş Abdullah Alpdoğan’ın tüm tehditlerine karşın Dersim’den çıkmayı reddeden Seyit Rıza’ya diz çöktürmek için yapabileceği tüm entrikaları dener. Bir Hızır Orucu günü kurulan pusuda Sin köyünde Seyit Rıza’nın bir oğlu aşiretler aracılığıyla öldürtülür. Devlet güvenlik politikaların ilk işaretleri olarak yeni karakol inşaatlarını artırmasıyla beraber, bunun ne anlama geldiğini bilen Dersimliler, ulaşım bağlantısını kesmek için 21 Mart’ta Harçik Suyu üzerindeki bir tahta köprüyü yakar. 1936 sonbaharında Seyit Rıza’nın Sin köyündeki evi bombalanır, oğlu Resik Hüseyin bacağından yaralanır. İlkbaharda, askeri hareketlilik ve operasyon nedeniyle tüm aşiretler adeta kaynamaktadır. Halvori Gözeleri’nde Mart ayı içinde yapılan toplantıya katılan Seyit Rıza, Seyit Hüseyin, Cebrail, Kamer, Fındık ağalar “eğer hükümet kötü niyetli yaklaşımda olursa nefsi müdafaa hakkımız vardır” görüşüne varırlar. Ancak hükümet toplantıdan haberdardır. Katılanlar tek tek tutuklanır ve Elazığ’a getirilir. Seyit Rıza ise uzun süren bombardıman nedeniyle halkın daha fazla zarar görmemesi için Erzincan Valisiyle görüşmeye gider. Ağustos’a gelindiğinde direnen 6 aşiretten yalnızca ikisi kalmıştır: Seyit Rıza ve Bahtiyarlı Sahan. Eylül 1937’de Erzincan Valisi Fahri Özen’in heyeti ile buluşmaya giderken Munzur dağlarının kuzey yakasını Erzincan’a bağlayan Ali Çavuş Köprüsünde tutuklanmıştır. Burada 2884 sayılı Tunceli Kanunu ile kurulan Özel Mahkeme’de yargılanarak iki ay süren formalite bir kovuşturmanın ardından Uşene Seyid, Aliye Mırze Sili, Cıvrail Ağa, Hesen Ağa, Fındık Ağa, Resik Hüseyin ve Hesene İvraime Qıji ile birlikte idam edilmiştir.

“SEYİT RIZA’NIN MAHKEMEDE SÖYLEDİKLERİ DERSİME BIRATIĞI EN ÖNEMLİ MİRASTIR”

Seyit Rıza, yaşı artık 80’lere yakın olduğu halde kendisinden yaşça çok küçük olan Seyit Hüseyin Doğan’ın şahitliğiyle yaşı küçültülür ve cezası infaz edilir. İdamında son arzusu “beni, oğlum Resik Hüseyin’den önce asın” olur. Oğlunun yaşı da büyütülüp gözünün önünde idam edilir. İdamından sonra, Seyit Rıza ve oğlu için dönemin askeri komutanı ve daha sonrasının Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın “Tedip ve Tenkil Harekâtından Muaf Tutulduklarına Dair Berat” kararı idamdan sonra açıklanır. 15 Kasım 1937’de gece güne kavuşmadan, idamında görev yapan İhsan Sabri Çağlayangil’in ağzından Seyit Rıza “Kerbela evladıyız, günahsızız, ayıptır, zulümdür, cinayettir” sözleriyle idam sehpasını tekmeler. Seyit Rıza’nın mahkemede söylediği sözleri Dersim’e bıraktığı asıl mirastır: “Sizin yalanlarınızla, hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu. Ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun!”

“Yine aynı tarihlerde kurşunlanan, süngülenen, bombalanan, uçurumlardan atılan, yakılan, zehirlenen, idam edilen, mezarları bile belli olmayan, katledilen, sürgün edilen on binlerce mazlum insanımızın acılı hatıralarını yüreğimizin derinliğinde hissediyoruz. Yitirdiklerimizin onurlu mücadelesi önünde saygıyla eğiliyoruz” diyen Özen, “83 yıl önce idam edilen Dersimin kanaat önderlerinin hala mezar yerleri belli değil. Aslında günümüze faili belli olan katliamların sorumluları cezalandırılmadığı için faili meçhul denmiştir. Ama biz katilleri tanıyoruz, unutmadık, unutturmayacağız!” ifadelerini kullandı.

“DERSİM İSMİ İADE EDİLMELİDİR”

Son olarak, AKP iktidarının Dersim’de yaşanan kırım için özür dilediğini belirttiği ancak bu acıların telafisi için hiç bir şey yapmadığını söyleyen Özen, “Her şeyden önce Dersim Tertelesi ile yüzleşilmesi için yıllardır gizli kalan arşivlerin açılıp inceleneceği bir hakikat komisyonu kurulmalıdır. Dersim’de kırımdan geçirilenlerden geriye kalanların kayıp çocuklarının kimlere verildikleri ve nerede oldukları araştırılmalıdır. İdam edilen önderler ve katledilen mazlum halkın mezarları bulunmalı ve Dersim ismi iade edilmelidir” dedi.

PİRHA/ANKARA

Alevi Haber Haberleri

AABF’ye karşı ‘hakkını arayan’ Beyhan İpek’ten çağrı!
Alevilik ve Kızılbaşlık
"Alevi ocakzadeler siz Evladı Resulsunuz, Seyitsiniz" diyerek kandırılmışlardır
HEDEP Vekili 'fırıldak' Celal Fırat'tan Tolga Sağ'a HEDEP kıyağı