Bardağı taşıran damla Erdoğan’ın yeniden gündeme getirdiği başkanlık
sistemine “ABD ve Meksika modeli olursa destekleriz” diyerek destek
veren iki isim oldu.
Hafta sonu yapılan PM ve MYK toplantılarında masaya yatırılan
konulardan birisi de bu oldu. Daha doğrusu parti yönetimindeki bazı
isimler eş genel başkanların yüzüne karşı düşüncelerini açıkça söyledi. 7
Haziran seçimlerinde ‘ertelenen’ aday belirleme yöntemine yönelik
eleştiriler gün yüzüne çıkmaya başladı da diyebiliriz.
Parti organlarında isimlendirilmedi ama kulislerde kimler olduğu
söyleniyor ve eleştirilerin dozu artırılarak sürüyor. Bardağı taşıran
damla ise 1 Kasım’ın hemen ardından Erdoğan’ın yeniden gündeme getirdiği
başkanlık sistemine “ABD ve Meksika modeli olursa destekleriz” diyerek
destek veren iki isim oldu: Celal Doğan ve Dengir Mir Mehmet Fırat .
Doğan eski CHP’li, Fırat ise AKP kurucularından. Partide en çok merak
edilen konulardan birisi de bu isimleri ‘kimin getirdiği’.
Doğan’ın Taha Akyol ile çıktığı televizyon programındaki konuşması da
partide rahatsızlık yaratmış. “Parti programını da mı okumadı” sözü
birçok HDP’linin ağzından dökülüyor.
HDP’de çok da alışık olmadığımız bu tür eleştirilerin yükselmesinin
altında yatan bir başka neden ise PM ve MYK’nin yenilenmesi kararı.
Tabanda PM’ye ‘dışarıdan’ ve ‘popüler’ isimlerin getirilme kaygısı var.
Buna da genel merkez yöneticilerinin bazı isimlerle yaptığı görüşmelerin
neden olduğu dillendiriliyor. Elbette HDP yönetimine başka eleştiriler
de sıralandı:
- Süreci okuyamadık ve müdahale edemedik.
- Programdan koptuk, liberal bir savrulma yaşanıyor.
- Partide ‘adamcılık’ başladı.
- 7 Haziran’dan sonra rehavete kapılıp seçim bürolarını erken kapattık.
- Ankara katliamının ardından sadece miting yapılmama kararı alındı. Ama biz seçim kampanyası da yapmadık. Neden?
- Televizyonlara neden çıkılmadı?
- Seçim sonuçlarında başarı yok. Ne PM, ne MYK işin ayırdında.
- Partide eril bir dil ve erkek egemen anlayış hâkim olmaya başladı.
- Özyönetimi anlatamadık.
- Suruç ve Ankara katliamı, genel merkeze yapılan saldırı güvenlik açığımız olduğunu ortaya koydu.
- Güneydoğu’da ilçelere devlet saldırısı olurken 30 vekil oralardaydı, diğer 50 vekil neredeydi?
- Kadın cinayetlerinde yeterince tavır alamıyoruz.
- HDP renklerini yitirmeye başladı.
- Kendi içimizde ve halkla aramızda bir güven problemimiz var.
- Kadro sorunumuz var.
- İşçi, memur yani emekçi kesimle birlikteliğimiz yok.
Dikkat çeken ve önümüzdeki süreçte parti içinde hayli tartışılacak
konulardan birisi de ‘parti içi demokrasi’: “Türkiye’ye demokrasi vaat
eden bir partiyiz. O nedenle parti içi demokrasiyi de tartışmaya
açmalıyız. Özellikle PM ve MYK gibi parti organlarının seçimi,
milletvekili aday seçimlerinde parti içi demokrasi yeterince işliyor
mu?”
Bunları okuyunca partide büyük bir kavga olduğu izlenimine
kapılmayın. Dedim ya sadece HDP’de alışık olmadığımız bir manzara bu.
Taban da yönetim de her an yeni bir seçim yapılacakmış gibi çalışmaya
başlama kararlılığında.
Zaten Demirtaş’ın eleştirileri dinleyip
önerilerini sıraladıktan sonra “Bunları yapmanız için istifa edeyim”
sözlerine PM üyelerinin verdiği “Olmaz başkan, seni bırakmayız” cevabı
da bunun kanıtı.
Cumhuriyet yazarı Ayşe Yıldırım