(...) Ali'nin Zülfikar'ı, zavallı bir faşist bozuntusu alnına dövmesini yaptırdı diye zalimin silahı olmaz. Ali'nin elinde mazlumun kılıcı olan Zülfikar, ırkçıların, kafatasçıların, eli silahlı kanlı katillerin simgesi de olamaz.
Antalya'da Akdeniz Üniversitesi'nde solcu, devrimci, demokrat Türk ve Kürt öğrencilere silahını doğrultarak pervasızca ateş eden gözü-dönmüş faşistin 'Alevi' olduğu 'ima' ve bazen de açıkça 'iddia' ediliyor! Bu ne kendini bilmezlik, bu ne densizliktir. Bu beraber yaşadığı insanlara, kültürlere, mezheplere karşı kopkoyu bir cehalet içinde olunduğunun da belgesidir, göstergesidir, resmidir. Hem 'Alevi' olacak, hem adı 'Ömer' olacak, hem de solcu, demokrat öğrencilere silahını doğrultacak öyle mi?...
Haydar ERGÜLEN : Ali'nin Zülfikar'ı
Ali'nin Zülfikar'ı, zavallı bir faşist bozuntusu alnına dövmesini yaptırdı diye zalimin silahı olmaz. Ali'nin elinde mazlumun kılıcı olan Zülfikar, ırkçıların, kafatasçıların, eli silahlı kanlı katillerin simgesi de olamaz.
Alevilerin büyük çoğunluğunun Türk olmasından yola çıkarak, onları ırkçı ideolojileri doğrultusunda 'kafalamak' isteyenler, şimdi de Zülfikar gibi, Alevilerin 'kutsallarından olan değerleri kullanmaya çalışıyorlar. "İncinsen de incitme" diyen bir inanışın, barışçı, hoşgörülü ve bütün insanları, elbette hayvanları ve bitkileri de kardeş bilen bir topluluğun simgelerinden biri olan Zülfikar'ı taşımak için, "eline, beline, diline" sahip olmak gerekir. Bu mevzuda kafası karışan kimi 'solcu' arkadaşlara da şunu hatırlatmak gerekir: Bazı 'kutsal'lar, dinsel, mezhepsel, manevi değerler diye 'mistik, metafizik' sapmalara yol açtığı eleştirisiyle kolayca yok sayılamaz. Bunlar gericiliğe hizmet eden simgeler değildir çünkü. Özellikle faşizme, gericiliğe her zaman karşı çıkmış, bu uğurda Sivas, Çorum, Maraş, Gazi katliamlarını yaşamış, binlerce ölü vermiş bir kültür de kuşkusuz birkaç simgeye sıkıştırılarak anlaşılamaz. Ehlileştirilmiş, düzenle uyumlu, neredeyse 'turistik, folklorik' bir şov malzemesi olamayacağı gibi, 'kutsal'ları yok sayılarak, renksiz, coşkusuz, hiçbir özgünlüğü olmayan bir kültüre de indirgenemez. Aleviliğin, çoktur devlet ve ırkçı - gerici kesimler tarafından sinsi ve sistemli bir şekilde yürütülen bir plan uyarınca 'asimilasyona uğratılarak', Türk-İslam sentezcilerinin arzuladığı bir 'mezhep' olmasına da bu kültürün çocukları herhalde izin vermeyecektir.
Antalya'da Akdeniz Üniversitesi'nde solcu, devrimci, demokrat Türk ve Kürt öğrencilere silahını doğrultarak pervasızca ateş eden gözü-dönmüş faşistin 'Alevi' olduğu 'ima' ve bazen de açıkça 'iddia' ediliyor! Bu ne kendini bilmezlik, bu ne densizliktir. Bu beraber yaşadığı insanlara, kültürlere, mezheplere karşı kopkoyu bir cehalet içinde olunduğunun da belgesidir, göstergesidir, resmidir. Hem 'Alevi' olacak, hem adı 'Ömer' olacak, hem de solcu, demokrat öğrencilere silahını doğrultacak öyle mi?
Çuvala sığmayan mızrak bir tane değil ki, hangisini saysam? Eğer öyleyse zaten dünyanın sonu da gelmiş demektir, eğer öyleyse Hz. Ali'nin katlinden, Hz. Hasan'ın ağulanmasından, Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehit edilmesinden, Pir Sultan'ın asılmasından, Hallac-ı Mansur'un, Nesimi'nin derisinin yüzülmesinden, 'Yavuz' bir padişahın 400 bin Alevi'yi kılıçtan geçirmesinden bu yana köprülerin altından çok sular geçmiş ve Aleviler bütün değerlerini, acılarını, katliamlarla dolu geçmişlerini de yitirdiler, unuttular demektir! Daha yakınlara gelirsek, Sivas'ta 35 canın şehit olduğu Madımak yangını, 22 kişinin devlet eliyle kurşunlandığı Gazi katliamı da hiç yaşanmadı demektir!
'Alevi'ymiş ha! Pes! Yapmayın, yeni Alevi-Sünni, Türk-Kürt çatışmasını kaşımayın! Alevi olmak sandığınız kadar kolay değildir, kendini bilen Alevilerin, Aşık Mahzuni Şerifin bir türküsündeki gibi, kendi eksiklerini, zaaflarını dile getirerek "Ben Alevi Olamam ki'" dediğini unutmayın. Elbette Alevilerin de hiç ama hiç unutmaması gereken bir şey var: Irkçılarla, milliyetçilerle yakınlaşmak onları Alevi yapan değerlerden uzaklaştıracağı gibi, varlık nedenleri olan ve "yetmişüç milleti bir ve aynı" gören eşitlikçi felsefesinden de uzaklaştıracaktır. Daha önce de yazmıştım, hayatta en sevdiğim arkadaşlarımdan üçünün adı Ömer'dir, o Alevi bu Sünni diye ayrım yapmak, Ali'yi seven bizden, Ömer'i, Osman'ı seven sizden diye konuşmak bize yakışmaz. Alevi olmak, ayrılıktan yana değil, buluşmak, toplanmak, 'cem olmak'tan yanadır.
Alevi'den faşist çıkmaz, çıkıyorsa da o Alevi sayılmaz, adı Alevidir sadece, çünkü Alevi faşizme karşı çıkan insana denir aynı zamanda. 'Altın yere düşmekle pul olmaz' denildiği gibi, Zülfikar da, Pir Sultan Abdal'ı astıran Hızır Paşaların soyundan gelen bir faşist tosuncuğun alnına dövülmekle, faşizmin kılıcı olmaz!
BİRGÜN - 21 Nisan 2008