Hasan KAYA : İnadına Unutmayacağız

Hasan KAYA : İnadına UnutmayacağızGeçenlerde birkaç günlüğüne Berlin'de bulunma şansım oldu. Arkadaşlar sağ olsunlar,...

Hasan KAYA : İnadına Unutmayacağız

Geçenlerde birkaç günlüğüne Berlin'de bulunma şansım oldu. Arkadaşlar sağ olsunlar, şehrin görülmeye değer neresi varsa gezdirdiler. Müzelerle başladık şehir turuna. Bergama Müzesi, Zeus Sunağı biraz biz, Anadolu kokusu

Eski şehir merkezi tarihteki yolculuğumuz gibi, TV kulesinden şehirde kuş bakışı gezinti ve Meclis derken gezmedik köşe bucak kalmadı. Bu ikinci Berlin'e gidişim. İlkinde Berlin duvarı daha yerindeydi, şehri kuşatıyor, olmadık yerde karşınıza çıkıyordu. Şimdi duvar ile sadece tarihsel bir kalıntı olarak şehrin değişik yerlerinde karşılaşıyorsunuz. Duvarın kalıntıları gibi açtığı yaralar, insanlara yaşattığı acılar, bir şekilde belleklerden silinmesin diye ayakta tutuluyor. Duvar ve yaşattığı acıların izleri her yerde karşınıza çıkıyor. Çoğu ölümle son bulan geçişlerin, kaçışların olduğu yerler, kaçışta hayatını yitirenlerin resimleri ile yaşanan acıları yeniden yaşatıyor. Bununla yetinmeyenler için, duvarı aşarak kaçmaya çalışanların hikâyelerinin detaylarını bulabileceği bir müze dahi var

Berlin'de Nazi Almanya'sının Yahudi kıyımı da gözlerden uzak değil. Yahudi kıyımı için yapılmış bir anıt var. Büyük bir alanı kaplayan bu anıt ilk bakışta bir mezarlığı anımsatıyor size. İçinde kaybolduğunuz bir labirente dönüşen anıt, istemeseniz de içine çekiyor insanı. Bu kadarla sınırlı değil Yahudi kıyımının belgelenmesi; müzelerden başka şehrin değişik yerlerinde birden bire karışınızda buluyorsunuz yaşanan acıları, işkenceleri gözler önüne seren resimler ve görsel birçok malzemeyle dikiliyor karşınıza acılar. İşkence ve açlığın bir deri bir kemik bıraktığı çizgili mahkûm elbisesi içinde tutuklular ve yanında vakur Nazi Alman subayları. İnsanın tüylerini ürperten bu resimler önünde insan ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırıyor.

Tarih ile yüzleşme dedikleri tam da bu olmalı.

Bizim beceremediğimiz, köşe bucak saklamaya çalıştığımız tarihimizin acıları, toplumsal barışın hep engeli oluyor. 1915 uzak bir tarih diyerek uydurduğumuz her bahane yakın tarihimizin yaşanan biri dizi kıyımı ile hepten anlamını yitiriyor. 1 Mayıs 1977, 24 Aralık 1978 Maraş sonra 6-7 Temmuz 1980 Çorum dediğinizde birilerinin yüzü asılıyor, kaşları çatılıyor.

Devletin ve onun gizli yapılanmalarının marifeti olan birçok kıyımdan söz etmek vatan hainliği olarak algılanıyor, anında vatan haini damgası yiyorsunuz. Çorum'da olduğu gibi Belediyeler hiç üzerlerine vazife olmayan işlere soyunup, şehirlerinde yaşanmış kıyımları unutturmak için gayretler içine girip katliam tarihlerine denk gelen festivaller düzenliyorlar.

Alman devletinin Solingen'de evleri yakılarak katledilen 5 Türk için her yıl düzenlediği anma törenlerine Devlet Bakanı düzeyinde katılan hükümetlerin neden 2 Temmuz'da Sivas'a gelmediklerini, benzeri bir anma töreninin neden Sivas'ta yapılmadığını, Madımak Otelinin hala neden müze olmadığını sorma hakkımız olduğunu düşünerek devam ediyoruz. Yakın tarihimizin kanlı kıyımları 1 Mayıs 1977 Taksim, Maraş, Çorum, Malatya, Erzincan, Sivas olaylarının sorumluları kimler?

12 Eylül faşist darbesi ile 640 bin tutuklamanın, yargısız uzun yıllar hapis yatmasının, 7 bin idam isteminin, 571 idam kararından 50'sinin uygulanmasının, binlerce gence işkence yapılmasının ve bunlardan 171'in ölümle sonuçlanmasının sorumluları kimler?

Devam ediyoruz: 25 yılı aşkın bir süredir Doğu ve Güneydoğu illerimizde neler oluyor. Adı konmayan bu savaşın bize, halka maliyeti nedir. Kaç anayı ağlattık, kaç faili meçhul cinayet yaşadık, kaç köy boşaltıldı, yıkılan evler işsiz, aşsız kaç aile kaldı.

Daha dün yaşanmış gibi acısı taze olan onca kıyımları unutmamızı isteyen, gelen giden iktidarlar, ülkeyi 12 Eylül yasaları ile yönettiklerini unutarak demokrasi havariliğine soyundular. AKP her konuda olduğu gibi bu konuda da hepsini geride bırakarak, türbanlı kızların arkasına saklanarak, badem bıyık altından gülümseyerek demokrasi şampiyonu olduğu iddiasında bulunma pişkinliği içinde.

Hasan Kaya
Alevionline - 5 Temmuz 2008

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku