Yarından sonra 2 Temmuz.
15 yıl önce 2 Temmuz’da, insanların inançlarını kendi çıkarlarına malzeme yapan din bezirgânları, emekçileri din üzerinden bölerek çatıştırmak, bu şekilde efendilerine, büyük patronlara hizmetlerini sürdürmek uğruna kışkırttıkları güruh ile birlikte 35 aydın ve sanatçının ölümü ile sonuçlanan Madımak katliamını gerçekleştirdiler.
‘80 öncesi Çorum, Sivas, Malatya ve Maraş’ta yaşananlarla 2 Temmuz’da Sivas’ta yaşananlar aynı merkezlerden planlanan ve uygulanan kıyımlardı.
Bu kıyımlar, NATO’ya üye tüm ülkelerde kurulan ve Gladyo, Kontr-gerilla vb. çeşitli adlarla anılan, devlet içerisindeki gizli örgüt eliyle planlandı ve taşeronları eliyle de uygulandı.
Elbette 2 Temmuz’da katledilen dostlarımızı yine anacağız. Ancak sadece anmak yetmez. Yeni 2 Temmuzların yaşanmaması için gerçekten demokratik ve laik bir devlet düzeni için mücadele etmek gerekiyor.
2 Temmuz’u da gerçekleştiren kontr-gerilla örgütünün faaliyetleri arasında toplumda infial yaratacak cinayetler işlemek, kundaklama, tedhiş, sabotaj, adam kaçırma, işkence ve kötürüm hale getirme, yalan haber yayma gibi faaliyetlerin bulunduğu, örgütün bu faaliyetleri yapacağı ve bunların gayrinizami kuvvetler tarafından yapıldığı şeklinde de propaganda yapılacağı bizzat kontr-gerilla talimnamesinde yazılıdır.
O nedenle öncelikle devlet içerisindeki bu örgütün tüm ilişkileriyle birlikte ortaya çıkarılıp tasfiye edilmesi, sorumlularının halka karşı işledikleri bütün suçlar nedeniyle yargılanmaları için mücadele edilmelidir.
Bu mücadele aynı zamanda Maraş’ın, Çorum’un, Malatya’nın, Sivas’ın, 1 Mayıs ‘77’nin ve öldürülen birçok aydın, yazar, bilim insanı, gazeteci ve “faili meçhul” siyasi cinayetin de hesabının sorulmasını sağlayacaktır.
AKP, kendi çıkarının ve ihtiyaçlarının gerektirdiği ölçüde ve egemenler arası çatışmada karşısındaki güçleri hizaya getirme ve yeni konsepte uygun olarak örgütü yeniden yapılandırma amacıyla bu örgütün küçük bir parçası olan, Ergenekon adı verilen çeteyi tasfiyeye yöneldi.
Ne var ki kimi “sol”cular dolaylı olarak da olsa, AKP’ye karşı durmak adına Ergenekon çetecilerini savunmaya yöneldiler. Bu anlayışla 2 Temmuz’da yitirdiğimiz aydınlarımıza sahip çıkmanın olanaklı olmadığını görmek gerekir.
İkinci önemli nokta ise laik bir devlet düzenini kurmak için mücadele etmek zorunda olduğumuzdur.
Bunun için ise öncelikle AKP ve öncellerinin din devleti heveslerine karşı laikliğin bir devlet dini olarak algılandığı bugünkü durumu kabullenmekten ve savunmaktan vazgeçmek gerekir. Devlet içerisinde halktan toplanan vergilerle finanse edilen ve yaklaşık 100 bin personeliyle Sünni İslamın Hanefi mezhebine uygun din eğitimi ve propagandası yapan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varlığını laiklikle çelişmez gören anlayışla 2 Temmuz’da yitirdiğimiz aydınlarımıza sahip çıkılması mümkün değildir.
Çünkü laik bir devlet düzeninde tüm din ve inançlar ile dinsizlik karşısında devlet eşit uzaklıktadır. Laikliğin gereği devletin hiçbir dine veya inanca üstünlük sağlamaması, parasal veya başka bir destek vermemesidir. Devlet ancak dinlerin ve inançların birbirine baskı uygulamasını önleyici tedbirleri alır.
Gerçekten demokratik ve laik bir devlet düzeninde yukarıda sayılan kıyımların hiçbiri yaşanmayacak ve kontr-gerilla benzeri cinayet şebekeleri de kurulup korunamayacaktır.
Laik bir devlet düzeninde tüm din ve inanç sahipleri bir arada ve kardeşçe yaşayabilecekler, işçiler ve emekçiler din, ırk ve başka nedenlerle birbirleriyle çatıştırılamayacaktır.
Bu durumda emekçilerin birliğinin sağlanması kolaylaşacak ve her dinden, her milliyetten, her inançtan işçiler ve emekçiler, bu sömürü düzenini ortadan kaldırmak için birlikte çaba harcayacaktır.
Sonuçta insanca yaşanabilen, ekonominin bir avuç spekülatör ve patronun değil halkın ihtiyaçları için planlandığı, birlikte üretilen ve ürünlerin hakça paylaşıldığı emeğin iktidarı kurulacaktır.
Yoksa yeni 2 Temmuzlar yaşanacak, Madımak kıyımının baş sorumlusu yine milletvekili olabilecek, onu günlerce saklayanlar güvenlik müdürleri olmaya devam edecekler.
Tacize uğrayan genç kızlar için “Onların çoğu Alevi” diyen Karakoçan kaymakamı görevinde kalacak, AKP milletvekilinin olayı anlattığı İçişleri bakanı, “Dilekçe ver araştırtayım” diyebilecektir.
Tekrara düşme pahasına yukarıda vurgulananları bir kez daha düşünmeli ve gereğini yapmalıyız. Aksi halde emekçiler kışkırtmaların, kıyımların ve oyunların aracı olmaktan kurtulamayacaklar!
Hasan Hüseyin Evin
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy88965 = 'hhuseyinevin' + '@';
addy88965 = addy88965 + 'gmail' + '.' + 'com';
var addy_text88965 = 'hhuseyinevin' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';
( '' );
88965 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
EVRENSEL - 30 Haziran 2008