Hasan CEMAL : Dayak!

İstanbul'da bir lise. Öğretmen, ramazanda bir şeyler yiyen kız öğrenciyi görünce soruyor:"Alevi misin?"Öğretmen devam ediyor:"Sınıfta başka Alevi var...

İstanbul'da bir lise. Öğretmen, ramazanda bir şeyler yiyen kız öğrenciyi görünce soruyor:

"Alevi misin?"

Öğretmen devam ediyor:

"Sınıfta başka Alevi var mı?"

Bir erkek öğrenci Alevi olduğunu söyleyince, öğretmenin tepkisi şöyle oluyor:

"Benden çekeceğin var."

Öğretmen bunu söyledikten bir süre sonra öğrenciyi sınıfın orta yerinde tekme tokat dövüyor. Öğrenci başından, karnından, bacağından darbe alıyor.

Olay TBMM'ye yansıtılıyor.

İnsan Hakları Komisyonu dayak olayına el koyuyor. İnceleme Komisyonu'nun hazırladığı raporda olay şu satırlarla doğrulanıyor:

"Sınıfta gerçekleşen Alevilikle ilgili konuşmalardan sonra öğrencinin öğretmenden en az bir kez dayak yediği anlaşılmıştır. Öğretmenin, 'İçinizde Alevi var mı?' sorusunun Anayasa hükümlerine aykırılık teşkil ettiği saptanmıştır."

Öğretmen açığa alınıyor.

Öğrencinin babası diyor ki:

"Bir eğitim kurumunda, bu yaştaki çocuklar arasında mezhep ayrımı yapılmasına anlam veremiyorum. Hepimizin Allah'ı, Peygamber'i bir değil mi? Bu yaştaki çocuklara ayrımcılık hem de okulda aşılanıyor. Oğlum tüm yaşananlardan çok kötü etkilendi. Biz ne kimsenin inancına ne de mezhebine karışırız. Herkes istediği ve düşündüğü gibi yaşasın."

Zaten sorun burada düğümleniyor.

Püf noktası babanın sözlerinde:

"Herkes istediği gibi yaşasın!"

"Düşündüğü gibi yaşasın!"

Evet öyle. Kimse kimsenin inancına, inançsızlığına, dinine, diline, kültürüne, rengine karışmasın. Bırakın herkes neyse o olsun, kendisi olabilsin.

Hoşgörü, tolerans bu demek.

Tahammül bu demek.

Başka türlü demokrasi olmaz.

İnsan hakları bildirgelerinde, anayasalarda, ilgili yasalarda hep hoşgörü diye yazar.

Hoşgörüsüzlük kınanır.

Ama gel gör ki, gerçek hayatta hoşgörü öyle söylendiği gibi kolay yaşanamıyor. İşte Alevi diye öğretmeninden dayak yiyen öğrencinin durumu...

1970'leri anımsıyorum.

Çorum'da, Kahramanmaraş'ta Alevilerin yaşadığı katliamlar... 1990'ların başında Sivas'taki Madımak Oteli'nde Alevi oldukları için yakılanlar...

Bunlardan ders çıkarıldı mı?

Devlet ders aldı mı?

Siyaset kurumu ders aldı mı?

Sanmıyorum.

Alevilerin sorunlarına kayıtsız kalındı. İstekleri karşılanmadı. Laiklik ve hoşgörüden çok fazla söz edildi, ama bu ilkeler Aleviler konusunda da doğru dürüst uygulanmadı.

Bu toplumda Alevi inancı, Alevi mezhebi yokmuş gibi davranıldı. Alevilerin varlığı bir yerde göz ardı edildi.

Siyasete gelince...

Genellikle inanç ve düşünce farklılıkları üzerinde zıpladı siyasi partiler de. Siyasetçiler, Sünni ve Alevi dünyalar arasındaki farklılıkları kaşıyarak, istismar ederek, hatta çatıştırarak oy toplamayı marifet bildiler. Aleviler oy deposu olarak algılandı.

Eğitim sistemi, Alevilerin duyarlıklarını göz ardı etti. Örnek, Sünniliğin dikte edildiği zorunlu din dersleri değil mi?

Kısacası:

Devlet ve siyaset bugüne kadar Aleviler konusunda demokrasinin, laiklik ve hoşgörünün, çağdaş hukuk devletinin gereğini doğru dürüst yerine getirmekten uzak kaldı.

Yazık!

O yüzden, İstanbul'un orta yerindeki bir okulda, Alevi olduğu için öğretmenden dayak yiyen öğrencinin dramına şaşmayalım.

Ve bir soru:

Başbakan Erdoğan, Alevi olduğu için sınıfta öğretmeninden dayak yiyen çocuğu telefonla aradı mı?..

İyi pazarlar!

 

Hasan CEMAL  / Milliyet / 09.12.2007

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku