Can Dündar
Neresinden baksanız, hangi ucundan tutsanız pis bir iş... İki ucu kirli değnek...
Ama ille bir ucundan tutmamız, bu pisliğe bulaşmamız isteniyor bizden...
* * *
Düşünün, bir parti yargılanıyor,
Herhangi bir parti de değil; halkın yarısına yakınının oyunu almış bir iktidar partisi...
İktidar partisini yargılayan Anayasa Mahkemesi üyeleri tam ortadan bölünmüş haldeler.
1 oy bile altın değerinde...
Ve böyleyken “kapatma yanlısı” bir üyenin eşinin telefon konuşması, her nasılsa “dinlemeye takılıyor”.
Hanımefendinin, iktidar partisinden kopan “Ergenekon sanığı” biriyle yaptığı görüşme kaydediliyor.
Görüşmenin tutanağı hemen yandaş basına sızdırılıyor.
Sızdırılan tutanaktaki ifadeyle “Bayan X”, “Ergenekon zanlısı” ilan edilip sorgulanıyor.
Bütün bu telefon dinlemelerde, bilgi sızdırmalarda, soruşturma gizliliğini ihlal eden, yargıyı etkilemeyi hedefleyen, Anayasa Mahkemesi üyelerini tehdit eden, “Sen misin bizi yargılayan” tonunda bir intikam kokusu yok mu?
Gerçekten “derinler”e inmek yerine “Bulduk bir çete, hazzetmediğimiz herkesi ona dahil edelim” zihniyetiyle Deniz Baykal’dan AKP muhaliflerine, yargı içindeki karşıtlardan ordu içindeki engellere, herkesi birden cezalandırma iştahının adı “temiz toplum seferberliği” konulabilir mi?
* * *
Şimdi çevirelim madalyonu; öbür yüzüne bakalım:
Bir parti yargılanıyor.
Herhangi bir parti de değil; halkın yarısına yakınının oyunu almış bir iktidar partisi...
Bütün dikkatler Anayasa Mahkemesi üyelerinin üzerine çevrilmiş durumda...
Ve böyle bir ortamda karar verecek üyelerden biri, yargıladığı partiden kopmuş biriyle konuşuyor, onu Mahkeme’ye davet ediyor, buluşuyor, telefonu eşine verip “içerden tüyolar” sızdırıyor.
Anayasa Mahkemesi’nin diğer üyelerini çekiştiriyor.
Üstelik bütün bunları gazetecilerin de bulunduğu bir ortamda, neredeyse “göstere göstere” yapıyor.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bir dönem danışmanlığını yapmış olan, telefon görüşmesinde “MHP tandanslı” olarak tanımlanan eşi ise davanın karar mercii kendisiymiş gibi bir tavır takınıyor.
Türkiye’nin en yüksek mahkemesinin itibarı yerlerde sürünüyor.
* * *
Değneğin iki ucunun görünümü bu...
Ve bu değneği tutmamız isteniyor bizden...
Ya o ucundan... ya bu ucundan...
Biz ise, hangi ucundan tutsak bizi de pisliğe bulayacak, hangi uç kazanırsa kazansın neticede muhtemelen bizim başımızda patlayacak bu değneği tutmaya yanaşmıyoruz.
Asıl soru şu:
Faili bulunamamış onca cinayetin, bunca provokasyonun, suikastın kanını elinde taşıyanları cezalandırması gereken bir yargılamanın, kişisel bir intikam davasına dönüşmesi nasıl önlenecek?
Yargı, gırtlağına kadar battığı bu siyaset çukurundan nasıl çıkacak?
Hukuk, bunca kirletildikten sonra yeniden nasıl itibar kazanacak?
Can Dündar
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy95642 = 'can.dundar' + '@';
addy95642 = addy95642 + 'e-kolay' + '.' + 'net';
var addy_text95642 = 'can.dundar' + '@' + 'e-kolay' + '.' + 'net';
( '' );
95642 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
Milliyet - 30 Ağustos 2008