AKP iktidarı, alevilere yönelik manevralarını yoğunlaştırıyor. Tayyip Erdoğan'ın Muharrem Orucu'nda alevilerle birlikte olmak istemesini, alevilerle ilgili devlet bünyesinde "Alevi Diyaneti" gibi ayrı bir kurum oluşturulması planını, Cumhurbaşkanı Gül'ün himayesinde Antalya Elmalı'da "Abdal Musa Enstitüsü" kurulması projesini, Muharrem Orucu döneminde yurtdışına AKP hükümetinin himayesinde dedeler gönderilmesini; yani kısacası, AKP hükümetinin alevilere yönelik gündemdeki girişimlerini nasıl değerlendirdiklerini, alevi demokratik kurumlarının yöneticilerine sorduk. İşte cevapları:
Halka zulmedenlerin inançlara saygısı olmaz
T. Doğan: Aleviler 1440'lardan bugüne sisteme muhalif yaşamışlardır. Bunun sonucunda katliamlar yaşamış bir halktan bahsediyoruz. Aleviler celladını unutmaz. Değişen her hükümet alevilerin üzerinden politika yürütmeye, inançlarını islami bir potada eritmeye çalışmışlardır. Düzen islamcılığının temsilcisi AKP hükümetinin yaptığı da budur. "Cemevleri cümbüş evleridir" diyen zihniyet, Çorum, Maraş, Sivas gibi katliamları gerçekleştiren bir zihniyet, Muharrem ayında Kerbela katliamına yas tutan halkımızla birlikte olamaz.
Alevi kültürünü inkar eden AKP, cemevlerimizin içini boşaltmak istemekte. Cemevleri, Diyanetin tekeline sokulup, yozlaştırılmak, yapay alevi örgütlenmeler, AKP güdümlü kurumlar oluşturulmak istenmektedir. AKP'nin alevi kurumlarına yaklaşımı Alevi halk tarafından bugün "nimet" gibi gözükemez.
Alevilere yönelik AKP tarafından gündeme getirilen bu politikanın tamamen karşısındayım.
T. Doğan: Devletin oluşturacağı "Alevi Diyaneti" düşüncesi alevilerin talebi değildir. AKP hükümetinin dar zihniyetli bir kurgusudur. Bu asimilasyon politikası, özünü, kültürünü inkar politikası ne yenidir, ne de sondur. Biz "Alevi Diyaneti" içerisinde özünü yitirmiş, devletin sözcüsü maaşlı dedeler olmasının önüne geçeceğiz.
AKP'nin gündeme getirdiği ''Abdal Musa Enstitüsü'' yoktan iyidir zihniyetiyle kabullenilemez. Çünkü yıllardır yok sayılmış bir toplumun göstermelik bir kuruma ihtiyacı yoktur. Özünü, içini dolduramayan bir enstitü, alevi toplumunu ifade etmez. Halka zulmeden bir iktidarın ne alevi inancına, ne de diğer inançlara saygısı olamaz. Bu enstitü, Türk İslam sentezinin bir yansıması olacaktır.
T. Doğan: AKP hükümetinin üzerimizde yürüttüğü politikayı teşhir etmek ve halkımıza detaylı anlatmak gerekir. Aleviyim, demokratım diyen herkes, düzenin islamcı AKP hükümetinin bize yönelik bu projesinde taraf olmalıdır.
Hiçbir yasanın birbirinden farklı olmadığı, Hızır Paşalar'ın sadece biçim değiştirdiği görülmeli. Bunun karşısında politikalar üreterek, kurumları aktif, halkın ihtiyaçlarına cevap verebilen kurumlar haline getirmeliyiz. Alevilik ne Fethullah Gülen'in Abant'ta verdiği şekille, ne de Abdullah Gül'ün enstitüsüyle tanınacak inanç biçimi değildir.
Son olarak diyoruz ki, AKP hükümeti Çorum'un, Maraş'ın, Sivas'ın, Gazi'nin hesabını sormayan ve Sivas katillerine belediyelerinde kadro veren bir hükümettir. Önce bunun hesabının neden sorulmadığını halkımıza açıklamalıdır.
Biz kendi kurumumuzda sadece alevi halkımızın sorunlarıyla değil, tüm inanç ve milliyetlerden halkımızın sorunlarıyla ilgileniyoruz. Bu yüzden diyoruz ki, AKP hükümeti halkımızın değerlerini kirletmesin. Alevi halkının üzerinden politika yapmayı bıraksın. Bizim değerlerimiz onların kavrayıp yorumlayamayacakları kadar geniş ve erdemlidir.
Alevi kurumları kendilerini sorgulamalı
Sadegül Çavuş: Biz Tayyip Erdoğan'ı dozerleri dayayıp Karacaahmet'i yıkmaya çalışmasıyla tanıdık. Cemevlerine "cümbüş yeri" dedi. Birçok hakarette bulundu. Şimdi bizi tanımaya başladı. Ben bunun sadece alevilerin gözünü boyamaya yönelik bir şey olduğunu düşünüyorum. Alevileri asimile etmek, sünnileştirmek için politikaları var. Biz bugüne kadar alevileri astık, kestik yaktık, yoketmeye çalıştık, ama başarılı olamadık, nasıl yok ederiz diye düşünüp, ancak, "asimile ederek sünnileştirerek" bu sonucu alırız diyorlar. Daha önce de Tansu Çiller döneminde "biz alevileri ya sünnileştireceğiz ya şiileştireceğiz" söylemi vardı hatırlarsanız.
Biz Muharrem ayında Kerbela'yı tekrar hatırlarız ve yasını tutarız. Kerbela' da İmam Hüseyin niye katledildi? Onu günümüze taşıyarak, günümüzün Yezitler'i, Muaviyeler'i kimler, burda ezenler ezilenler kimler, tekrar hatırlıyoruz. Ve onlara karşı mücadele etmeyi hatırlamanın bir yöntemi.
Yine gazetelerden öğrendik, devlet bünyesinde dedeler yetiştirilecek ve dedelere maaş verilecek deniyor. Bizim dedelerimiz para için bu inancı bugüne kadar taşımamışlardır. Kelle koltukta dağ dağ gezip bu inancı öyle taşımışlar, günümüze kadar getirmişlerdir. Biz maaşlı dedeleri, memur dedeleri de istemiyoruz. Niye derseniz, bu da sünnileştirmenin bir yolu. Her hafta camilerde nasıl vaazlar birileri tarafından yazılıp hocaların eline tutuşturuluyorsa, aynı şekilde cemlerde de bizim dedelerimizin eline böyle hutbeler, yazılar tutuşturulacak. Biz inancımızı şimdiye kadar para için satmadık, bundan sonra da yapmak istemiyoruz.
S. Çavuş: Aleviler AKP'nin hazırladığı bu politikayı tamamen reddetmeliler. Zaten AKP de Alevi kurumlarının hiçbirini tanımıyor. Ne Federasyonu tanıyor, ne Cem Vakfı'nı. Kendisi sıfırdan bir şey yapmaya çalışıyor. Bunu yapan aleviler değil. Günümüzün Muaviyeler'i bunu yapmaya çalışıyor. Biz de bu oyuna gelmeyeceğiz. Onların hazırladığı bu politikayı kabul etmiyoruz. Biz ne maaşlı dedeyi istiyoruz. Ne AKP'nin kuracağı cemevlerini. Abdal Musa Enstitüsü kuracaklarmış. Öyle bir yer kuracak kişinin ehlibeyt yolundan gelen birisi olması lazım. Abdullah Gül kim de oranın sorumluluğunu alacak.
S. Çavuş: Aleviler, alevi kurumları kendilerini sorgulamalı bence. Hani bizim inancımızda vardır ya; kamil bir toplum yaratmak hayalimiz var bizim. İmam Cafer buyruğunda da bu yazar. Buna bir baksınlar, biz aleviliği nasıl yaşıyoruz? Nasıl bir aleviyiz?.. Kendilerini bir sorgulayıp bizim inancımızla karşılaştırdıkları zaman neresinde olduklarını anlarlar aslında.
Ne zaman televizyonu açsam alevilerle ilgili konuşmalarda hep ne kadar para verilecek, ne kadar pay ayrılacak tartışması var. Aleviler neden bu kadar paranın peşine düştüler? Yani bu ülkede nasıl demokrasi mücadelesi verilir, inancımızı niye yaşıyamıyoruz değil, ne kadar para alırız diyorlar. Alevilerin görevleri kendi inançlarıyla ilgili, insanlığın yaşadığı sorunlarla ilgili tartışmak, çözüm aramaktır. Kendilerine biraz çeki düzen vermeleri gerekir diye düşünüyorum.
Son olarak şunu söylemek istiyorum. Bizim inancımızda Rıza Şehri var. Bu benim de hayalim aslında. Bu nasıl bir şehir? Paranın mülkiyetin olmadığı bir şehir. Herkesin rahat yaşadığı, mülkiyet kavgalarının olmadığı bir şehir. Rıza Şehri'ni kurmak için mücadele etmemiz gerektiğini söylüyorum tüm halka.
Zeynep YILDIRIM (PSAKD Sarıyer Şb. YK Üyesi)
"Bizim, düzenin vereceği bir şeye ihtiyacımız yok"
AKP içindeki milletvekili Reha Çamuroğlu, Muharrem ayı içerisinde iftar yemeği vererek başbakanı iftara çağıracağını ve bu yemekte alevilerle "birliktelik" oluşturacağını düşünüyor.
Bizim oruçlarımız, Muharrem ayı yas orucudur. Zevklerden arınma, kendini sorgulamaya götüren bir oruçtur. Bu orucu nasıl adlandırıyorlar ki iftar yemekleri ile şenlendiriyorlar, bunu biz anlamıyoruz, bizim inançlarımıza tamamen aykırı. Bu zihniyet yani şu ana kadar Aleviliğe karşı olan, onu yok etmek için uğraşan zihniyet, Sivas'ta, Maraş'ta, Çorum'da, Gazi'deydi. Bize bunları yaşatan şu anki sistemin zihniyeti bu, AKP'nin zihniyeti yani. Alevilerin demokrat, duyarlı, ilerici yanlarını nötralize edip kendi istedikleri yönde yönlendirmek için başvurdukları bir oyundan başka bir şey değil yapmaya çalıştıkları.
Biz kendi inançlarımızı kendi istediğimiz gibi yaşayalım, bizlerle uğraşmasınlar.
Z. Yıldırım: Hiç yoktan iyidir mantığı çok yanlış bir mantık. Biz şimdi bu duruma kadar gelmişsek kendi mücadelemizle, kendi inançlarımıza sahip çıktığımız için geldik, hiç yoktan değil. Bize bir bağışta, lütufta bulunmadılar. Hiç yoktan bu enstitü kurulmuş bile olsa, çok yarar sağlayacağını sanmıyorum. Diyanet diye bir olgu zaten var. Bizce enstitüler desteklenmemeli. Biz kendi inançlarımızı, kendi doğrularımıza göre yaşar, kendi çabalarımızla kendi enstitülerimizi, kendi kurumlarımızı da oluştururuz.
Z. Yıldırım: Halkımızın bir deyimi vardır ya, "küçüğü verir büyüğü kendisi yutar"... Aleviler kendi inaçları doğrultusunda tepkilerini gösterip tavırlarını koymalıdırlar. Tümünü demiyorum ama bir çok Alevi kurumunun düzenle uzlaşma durumları var. Aleviler örgütleriyle bir araya gelip tepki vermeliler. Şu ana kadar mücadelesini sürdürmüş olan Aleviler bundan sonra da sürdürecektir. Bizim düzenin vereceği bir şeye ihtiyacımız yok.
2007.12.02 - Yürüyüş
NOT : Bu söyleşiyi bizimle paylaşan Sulucakarahöyük Gazetesi'ne Teşekür Ederiz.