Halk müziği ummanında Girdap

Halk müziği ummanında ‘Girdap’ Hüseyin Beydilli’nin 30 yıllık birikimi sonucunda ortaya çıkan ‘Deyiş’ isimli...

Halk müziği ummanında ‘Girdap’

Hüseyin Beydilli’nin 30 yıllık birikimi sonucunda ortaya çıkan ‘Deyiş’ isimli albümü Ses Plak tarafından yayınlandı

Hüseyin Beydilli’nin, uzun bir araştırma sürecinden damıtıp ve ‘Deyiş’ adına tam bir ‘halk müziği’ sorumluluğuyla yaptığı, adını da halk müziği deryasından esinlenerek ‘Girdap’ koyduğu albümü, Ses Plak’tan çıktı. Bu albüm tüm tarihsel sürecin ürünlerinin arşivlenmesi kaygısını taşıyan 30 yıllık bir birikimin sonucunda doğmuş. Bu birikim kimi zaman bir ninniden, kimi zaman bir tekerlemeden, kimi zaman da aile büyüklerinin muhabbetlerinden zenginleşmiş. Ankara Tını Müzik Stüdyosu’nda gerçekleşen İcra sürecindeyse, çalışma için aynı kaygıları taşıyan Abdurrahman Tarikçi ve Rıza Kılıç, Hüseyin Beydilli”ye yoldaşlık etmişler.

Albüm, 11 eserden oluşmakta. Bunların altısı Hüseyin Beydilli’nin büyük dayısı Haydar Bayrak’tan (1922-2005), 2’si yine sanatçının diğer dayısı olan Hacı Bayrak’tan (1937-2005), 2 tanesi ise İbrahim Erdem‘den derlenmiş. Derlemelerin hepsi Hüseyin Beydilli’ye ait. Hacı Bayrak’ı, halk müziğiseverler 2004 yılında Erdal Erzincan’la beraber çıkardığı Esrar-ı Aşk adlı albümden tanıyorlar. Albümde bağlama ailesi kullanılmış. Aileye, Bendir ve bas gitar eşlik etmiş.

Alevi deyişleri

Alevi deyişlerinin temel özelliği insan ve doğa felsefesi üstüne oturması ve onu tamamıyla kavramasıdır. Bu deyişler birbirine benzer çeşitli formlar ile genellenebilirken, aslında her biri değişik coğrafya, kültür, insan ve tarihsel süreçlerle belirlenmiş farklı özellikler taşırlar. Örneğin Türkmen kültürünün özelliklerini taşıyan Ege ve Akdeniz’deki Tahtacı formları ile bu albümdeki Batıda Sarız, Göksün; Doğuda Akçadağ, Adıyaman; Kuzeyde Gürün; Güneyde Pazarcık yörelerindeki ağırlıklı Kürt Alevi deyişleri gibi. Tüm toplumsal yaşam formlarında olduğu gibi Anadolu Alevileri de gündelik yaşam içinde birbirleri ile (kimi zaman aşiret sınırlarında kimi zaman tüccar, seyyah, derviş, dedeler aracılığı ile) ve mevcut siyasi iktidar ile (Hitit, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı) karşılıklı ilişkiler içinde biçimlenmiştir.

Girdap albümünde yer alan deyişler, oluştuğu nesnellik ve öznellik bakımından Orta Anadolu platosu ile Toroslar’ın güneyindeki Doğu Akdeniz coğrafyası arasında kalan bu geçiş bölgesinde bir kültürel dinamizim ortamında yaratılmıştır. Bu kültürel dinamizm dinsel, mezhepsel ve dilsel çeşitlilik ile karakterize olmuştur. Çerkes, Avşar, Türkmen, Ermeni, Kürt, Yörük gibi çeşitli topluluklar yan yana yaşamışlardır. Bölgedeki Alevi toplumunun büyük bir kısmı ise günlük yaşamında Kürtçe kullanmasına rağmen, müzik ve edebi üretiminde Türkçeyi de yetkin bir şekilde kullanabilmiştir. Özellikle albümün günışığına çıkardığı, 80’lerden bu yana, bu yöreden derlenen eserlerdeki nitelik ve nicelik zenginliğinin sebebi ve otantik formun korunmasındaki sebep sonuç ilişkisine bakıldığında, tarihsel süreçler irdelenmelidir.

Ozan, usta ve icracılar...

Yeniçeri ocağının kapatılması ve Osmanlı devletinin merkezi yönetime geçiş sürecinde resmi Sünni baskısı diğer yörelerden farklı olarak bu bölgede direngen ve muhalif bir kimlik yaratmıştır. 1850’lerden sonra bölgedeki belirli merkezler inançsal ve kültürel çekim alanına dönüşmüştür. 19 yy ve 20 yy’da Anadolu’nun farklı yörelerinden yol erkanı olan dede, ozan, usta, icracı pek çok önemli şahsiyeti bu bölgeye toplamıştır. Bu coğrafyada bir araya gelen bu mozaik zengin bir felsefi tartışma ortamının sonucunda Alevilik iki farklı form almıştır. Birincisi Klasik Dedegan sistematiği, ikincisi ise Hurufilik, Melamilik ve Kalanderiliğin baskın etkisinde olan Devrişani Şıhlık sistematiğidir. Dervişani Şıhlık Aleviliği ağırlıklı olarak tüm Binboğalar ve Sarız’da sürdürülmüştür. Bunun sonucunda bölgede üretilen edebi eserlerde diğer bölgelerin Alevi deyişlerindeki dilden farlı olarak Osmanlıca kullanılmış ve tasavvuf temaları hakim olmuştur. Aynı zamanda yörede Fuzuli, Gedai ve Gevheri gibi divan edebiyatı şairlerinin eserleri yakın zamana kadar icra edilmiştir.

Bu gelenek ve kültürel ortam Meluli, İbreti, Aşık Nesimi Çimen, Maksudi, Hüdai, Mahsuni, Aladeli, Burhani ve Haki, Hicrani, Habhabi, Turabi mahlaslarını kullanan Ali Kamke gibi şairleri yetiştirmiştir. Bunlardan Mahsuni, yaşadığı dönemin toplumsal sorunlarına olan duyarlılığı ile daha çağdaş ve kentli ürünler vermiştir. Dedegan gelenek ise Mücrimi, Cafer Tan, Meçhuli, Emekçi, Perişan Güzel, Ali Nuryani, İsmail İpek, Kul Ahmet gibi değerli şairleri yetiştirmiştir. Binboğalar’daki bu inançsal zemini besleyen ve ondan beslenen usta icracılar ise Haydar Bayrak (Haydare Avde) ve çocukları Hacı Bayrak (küçük), Haydar Bayrak, bunun yanı sıra İbrahim Erdem, Aşık Nesimi Çimen’dir. Elbistan yöresindeki usta icracıların önde gelen isimleri ise Büyük Tacim Dede, İbrahim Aldede, Mamo Geyik Dede ve Mehmet Mustafa Dede’dir.

Dejenere etmeden

Bölgedeki deyişlerde kullanılan enstrümanlar dede bağlama ve cürredir. Cürre bölge coğrafyasına ait olup iki tel sisteminden oluşur; üst tel, alt telin dördüncü derece peşinden akort edilerek çalındığında sürekli çift ses tınlar. Enstrümanlar şelpe ile çalınır ve bundan kaynaklı farklı bir tavır oluşur. Diğer bölgelerdeki alevi değişlerinde kullanılan makamlara ek olarak hicaz makamı da sıkça kullanılır. Hüseyin Beydilli’nin, albümünde bu özelliklere göndermelerde bulunması oldukça dikkat çekici. Bölgenin dağlık coğrafyası ve hayvancılığa dayalı geçim biçimi toplumsal yaşamın kırsal nitelikte kalmasında belirleyici olmuştur. Bu durum amaçlanmadığı halde müzikte otantikliğin korunmasına neden olmuştur. Beydilli’nin halk müziği ve kültüründeki yetkinliği ayrıca usta icracılığı, bu otantikliği dejenere etmeden kulaklarımızın ihtiyacı olan müzikal bir formatta dinlememizi sağlıyor.

Coğrafya insanının ürettiği müzik formunun yanı sıra dönemin kültürel ve sosyal değerlerine ait birikimlerin taşınması da önemlidir Hüseyin Beydilli, albümüyle, bu önemli taşınma işinin ne kadar titiz yapılmasının gerekliliğinin de altını çizmiş.

1969’da Kayseri Sarız’ın Küçükkabaktepe köyünde doğan Hüseyin Beydilli aynı yılın sonlarında ailesiyle Ankara’ya yerleşir. Köylerden göçenlerin oluşturduğu gecekondu mahallesinde çocukluğu geçer. Müzikle olan bağı dedesi ve dayılarıyla başlar ki onlar kendi yörelerinin usta icracılarıdır. İlkokulun sonlarında flüt ve bağlama çalmaya başlar. ODTÜ Makine Mühendisliği’ne girdikten sonra Türk Halk Bilim Topluluğu’nda (THBT) 1997 yılında Halk Müziği Birimi Başkanlığı yapar, 1988-1997 yıllarında çeşitli müzik dershanelerinde bağlama öğreticiliği, 1994-1998 yılları arasında ise Ankara Kafkas Dernekleri Federasyonu’nda tiyatro topluluğunda müzik çalışmaları yapar. TRT’nin hazırladığı “Yukarı Karakısık Köyü“ adlı dizi filmin müziğini yapan Hüseyin Beydilli, birçok müzik albümünde de bağlama çalmıştır.

Nihat İLBEYOĞLU
EVRENSEL - 26 Aralık 2007

Kültür Sanat Haberleri

Sizin Ali, Bizim Ali
'Biz Melek değiliz'
Hayatı Türkülerle Yorumlayan Kent
Türkçede Sesli ve Sessiz Harfler - Ünlü ve Ünsüz Harfler
Halk Müziği içerisinde ARGUVAN TÜRKÜLERİ ve Hikayeleri