Hakk’a uğurlama erkanlarında Alevi inancında yeri olmayan uygulamaların hız kazandığı ve gelen itirazlara karşı saldırıların giderek şiddetini arttırdığı bir dönem yaşanıyor.
Hakk’a yürüme erkanları üzerindeki tartışmalar ve genel asimilasyon politikalarına karşı Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) bünyesinde oluşturulan inanç kurullarının ortak aklı ile büyük bir heyecanla hayata geçirilen eğitim çalışmaları belli bir duruş yakalamış ise de Hakk’a uğurlama erkanı konusunda yeterli gelemiyor.
Tabelalarının başına Alevilere dair toplumsal değerlerin ismini koyan Şia yoğunluklu bu çevreler, Hakk’a yürüme erkanına karşı “Alevi itikadında cenaze erkanı” ismi ile kitapçıklar basarak, “Tabut önünde saz çalanlara, cenaze namazını yasaklayanlara, 12 İmam yolunu terk edip başka yol mezheplere uyanlara itirazımız var” diyerek, bu yolla diğer Alevi kurumlarını ve süreklerini kolaylıkla dışlayıp, Alevi toplumunun içerisine kolay nüfuz etmek istiyorlar.
Sanatçı Engin Nurşani’nin Hakk’a yürümesinin ardından tekrar hız kazanan Hakk’a yürüme erkanına yönelik Şia yoğunluklu bu örgütlü saldırılar ve Alevilerin bu müdahalelere yönelik duruşlarını Güvenç Abdal Ocağı dedelerinden Sefa Öztürk ile konuştuk.
“ALEVİLİK HAKK’A YÜRÜME ERKANINDAKİ İNİSİYATİFİ ELİNDEN ALINIYOR”
PİRHA: Son günlerde Hakk’a yürüyen Engin Nurşani’nin uğurlanmasında devriye ve mersiye okuyan sanatçılar Şia yoğunluklu çevreler tarafından saldırıya maruz kaldılar. ‘Sazla, sözle cenaze mi kaldırılır?’ şeklinde tartışmalar başladı. Keza buna karşı duran ve söz söyleyerek itiraz eden gür bir ses vardı. Genel olarak dışarıdan örgütlenmiş bu aklın müdahalesi ile gerçekleşen bu saldırıların altında yatan sebep nedir?
SEFA ÖZTÜRK: Aleviliğin en fazla asimilasyona uğratıldığı alan Hakk’a yürüme erkanları. Çünkü yumuşak karnı ve herkes ile birlikte yapılıyor. Bütün inançların bir ritüeli var iken maalesef Aleviliğin bu konudaki inisiyatifi elinden alınmak isteniyor. Aleviliği bağlamadan, deyişlerden ve nefeslerden kopardığınızda zaten hiç bir şey kalmıyor. Alevilik tamamen tarihi nefeslere, deyişlere bağlıdır. Sözel kültürler süreklerin tekrarıdır. Dolayısıyla ben babamdan, babam da babasından gördüklerini tekrarlar. Bu da tarih içerisine süreğe ve devriyeye dönüşür. Böyle olmasına rağmen cemi, muhabbeti ve ahiret algısı farklı olan Alevilik ne yazık ki cenazede boğulmak isteniyor. Çünkü cenaze yumuşak karın, en duygusal olunan süreç ve burada Aleviliğin ritüeline itiraz ediliyor. Aleviler böyle yapamaz deniyor. Aleviliğin kendi adına bir inisiyatif geliştirmesine müsaade edilmiyor. Sırrı Alevilikten çıkardığınızda geriye de pek bir şey kalmıyor. Ciddi anlamda bu hakka uğurlama erkanlarına yoğunlaşmak gerektiğini düşünüyorum. Eğer Aleviliği savunacaksanız buradan savunacaksınız ve bir önlem alacaksınız. Nikah erkanı, doğum erkanı, kabir erkanı ve cem erkanını savunup, Hakk’a yürüme erkanını savunmazsınız bu diğerleri sadece usule dönüşür.
“ALEVİLİK HAFİFSENMEK İSTENİYOR”
Aleviliğin bütün erkanları sırra dayalıdır. Hakk’a yürüme erkanı bağlamadır ve bir canı vardır. Bütün duygu, düşünce ve felsefelerini onun içine koymuşlardır. Her alanda olan bağlamaları neden orada olmasın? Alevilik hafifsenmek de isteniyor. Yani, ‘davul, dümbelek cenaze mi uğurlanır?’ deniyor. Burada Alevi kültürüne, deyişine, sanatına çok büyük bir hakaret var. Alevi tanrısı ile muhabbet edendir, aracı da bağlamadır. Oradan konuşur, dileklerini söyler. Name ya da müzik tanrının ilk konuşma dilidir. Siz Alevilere böyle hakaret edemezsiniz.
Bırakın Aleviler diledikleri gibi yapsın. Aleviler havraya, kiliseye, camiye müdahale ediyor mu? Gidip ayinler yanlıştır diyor mu? Bırakın Aleviler kendilerine ait bütün değerleri kendi dilince, felsefesi ve ritüeline uygun yaşasın.
“ALEVİLİĞİN SUÇMUŞ GİBİ HIRPALANMASINA MÜSAADE EDİLMEMELİ”
Hakk’a yürüme ekranında bir Alevi ‘hocası’ taktığı sarığı ile Kuran’dan sureler okuyup namaz kıldırdı. Tepkiler geldi. Bir ömür kendi inancı ile yaşayan bir Alevi neden son anında farklı ritüeller ile toprağa sırlanmak istensin ki? Ayrıca asimilasyona karşı durduğunu söyleyen kimi cemevleri, kurum başkanları ve yöneticiler bu duruma söz söylemekten, itiraz etmekten geri kalıyor. Bu içten bir asimilasyon değil midir?
Aleviler kendi içerisinde Şialaşmış ve Alevi olur isem başıma iş alırım diyen bir toplulukla karşı karşıya. Sessiz kalmak ile zulmün yanında yer almak arasında çok fark yok. Maalesef buna itiraz edilmiyor. Hep birlikte Aleviliğin iğdiş (görevini yapamam) edilmesini seyrediyoruz. Omurgasız yaşamak mümkün değildir. Alevilik omurgalı davranmak zorundadır. İnancın başkalarının içerisinde tartışılır duruma getirilmesi de başka bir sorundur. Bu kadar mı özgüvenden yoksun olunur? Alevilik ayıp ve suç imiş gibi sürekli savunmak durumunda kalınması kabul edilebilir değildir. Alevilik başını yukarıya kaldırmak zorundadır. İnançlar insanların onurudur, onursuz insanlar yaşayamaz. İnançları sadece dini bir argüman olarak da anlamak doğru değil. Aleviler kendi inancına ve felsefesine inanmak, güvenmek zorundadır. Güvenecek ve inanıyor olacak isek suskun kalamayız. Kendi inancının böyle hırpalanmasına, üzerinde tepinilmesine asla müsaade edilmemelidir.
“HAKK’A UĞURLAMADA TOPRAĞIN ALTINA GİDEN BEDENDİR”
Neden Hakk’a uğurlama erkanı deniyor peki? Bunu biraz açabilir misiniz?
Bu bir devriye inancıdır. Vardan var olmaya inanıyoruz ve ölüm diye bir kavram yoktur. O Hak katıdır. Hak kapısı insanın Hak ile Hak olduğu kapıdır. Hak ile buluştuğunuz o an sosyal dünyadaki hacminizi kavrarsınız. Dikkat ederseniz ‘yerin gönüller olsun’ deriz. Asıl hakikat, gerçek olan odur. O hakikatin içerisinde yer alabiliyor iseniz gerçeksiniz.
Bizde ilk önce ölüm yoktur. Toprağın altına giden bedendir. Hakk’a uğurlama erkanı bir yönüyle bedeni toprağa verme, canı da canana uğurlama erkanıdır. Öğretimize göre bir can Hakk’a yürüdüğünde, yani bedeni toprağa döndüğünde, bilinç ve inancı ortada kalır. Hakk’a yürüme erkanı bir yönüyle geride kalan bu bilinçle inanca sahip çıkmadır.
“ÜZÜLEREK SÖYLÜYORUM Kİ İTİRAZ NOKTASINDA OLANLAR ALEVİLER”
Siz bu noktada hizmet yürüten ve emek veren bir dedesiniz. Hakk’a uğurlama erkanında karşılaştığınız zorluklar var mı? Tepkiler nasıl?
Var tabi ki. Maalesef üzülerek söylüyorum ki itiraz noktasında olanlar Aleviler. Diğer inançlardan birçok arkadaşlarımdan ‘Biz de Hakka böyle uğurlanmak isteriz’ diyenlere çok denk geldim. Alevilik bir tamaşadır. Belirli bir görselliği de arz eder. Orada ne olduğunu görebilir ve anlayabilirsiniz. Bizde ilk önce ölüm yoktur. Toprağın altına giden bedendir. O erkanda ise asıl ölüm, Alevilerin topyekün öldürülmeye çalışılmasıdır. Dolayısıyla bizde çok yoğun sorunlarla karşılaşıyoruz. Her şeyden önce cesur değiliz. Düzenin kendi konumundan kaynaklanan bir güç sevdası da var. Güce karşı bire tapınma, boyun eğme var. İtiraz ediyorum, karşıyım diyor ama zamanı gelince karşı duruş iradesini gösteremiyor. Bu olay vuku ettiğinde karşıyım diyenlerin hiçbirini yanımızda bulamıyoruz. İncitir diye korkuyorum ama; ciddi anlamda bizler artık başkalarına keza benziyoruz. Siyasallaşan dini kendilerine rant, çıkar haline getirenlere, istismar edenlere öykünüyoruz ve onlar ciddi anlamda prim yapıyor. İrtifa, güç kaybettiğimiz üzücü noktalardan biri de budur.
“ALEVİLİĞİ İTİBARSIZLAŞTIRMAK İÇİN CÜMLE KURMAYIN”
Sizin Alevi toplumuna, Alevi kurumlarına ve yöneticilerine Hakk’a uğurlama erkanları ile genel bir çağrınız var mı?
Her şeye rağmen inatla direnen, yolun değerleri kendisini buluşturmuş ve değerler uğruna emek harcayan birçok dostumuz var. Bu bir umuttur. Umut edebileceğimiz çok nitelikli bir gençliğimiz var. Kalıplaşmış düşünceler ile uğraşırken asıl onları ihmal ediyoruz.
İnançlar özgür olmalıdır. Hiç kimseyi eleştirmediğiniz yerde salt Alevilere laf söylemek için eleştirmeyin. Onları toplum nezdinde itibarsızlaştırmak için bir cümle kurmayın. Alevilik gibi evrensel, doğaya can diyen bir inancı yüceltmek için elinizden geleni yapın. Hiç bir şey yapmıyorsanız kötülük yapmayın, ayaklara çelme takmayın. İnancınızdan utanmayın. Herkesi koruyabilecek, yaşatabilecek bir inanç. Bugün en fazla ihtiyaç duyduğumuz şey insanca can niteliğinde yaşayabilmek, onurlu yaşamak ve nefes almak.
Ersin ÖZGÜL / İZMİR