Başbakan Erdoğan'ın katılımıyla Alevi iftarı organizasyonu bence iyi bir projeydi, ancak hayata geçirilişi de "iyi" oldu denemez.
Öyle bir Alevi iftarı düşününüz ki, 279 Alevi derneğinden 271'i tepki koyuyor ve katılmıyor.
AKP milletvekili, iftara katılmayanlar için "şaklabanlar" diyor.
Peygamber sülalesinden gelen Prof. İzzettin Doğan mı, Cem Vakfı mı, Alevi dedeleri mi şaklaban?
Bu iftarı organize eden AKP' nin Alevi milletvekili Reha Çamuroğlu, Alevilik eksenli ciddi çalışmalara imza atmıştır ama Alevi -AKP yakınlaşması misyonu yara aldı.
Din motifli siyaset gösterisine dönüştü.
Aleviliğin saygın dedesi Prof. İzzettin Doğan'la bu konuyu konuştum.
Başlangıçta "bir başbakanın, Aleviliğin önemli bir gününde bulunmasını sakıncalı görmediğini" söyledi ama bir "koşul" koyarak...
Çamuroğlu'na "başbakanın, Alevilerin beklentisine cevap verecek hangi söylemde bulunacağını" sormuş. "Böyle bir söylemi olursa iftara katılabileceğini" bildirmiş.
Üsküdar cemevindeyim (1998)
Aleviler tam yurttaş mı?
Beklentiler şöyle:
1- Anayasa gereği din hizmetlerini sunmak üzere kurulmuş bulunan Diyanet İşleri Başkanlığı'na büyük bir bütçe ayrılmış durumda. 100 bin çalışanı var.
Bu bütçeyle camiler yapılır ama bir tane bile cemevi yapılmaz. Diyanet İşleri'nin 100 bin çalışanı arasında bir tek Alevi yurttaş yoktur.
AKP madem tek başına iktidardır, yeni bir yasa çıkararak din hizmetlerini devlet adına gerçekleştiren kurumun yeniden düzenlenmesi, Alevilerin eşit yurttaşlar olarak eşit hizmetten, eşit temsilden yararlanmalarının sağlanması gerekir.
2- Alevilik devlet katında tanınmalıdır. Cemevleri ibadethane olarak kabul edilmeli, finansmanı devlet tarafından karşılanmalıdır.
Cemevlerinin sosyal bir lokal ya da mekân olarak görülmesi, imar izninin bile bu anlayışla karşılanması yanlıştır.
3- AB'nin etkisiyle ders kitaplarına Alevilik birkaç vesileyle girmişse de bu yeterli olmaz.
Alevilik iyi anlatılmalıdır. Mevlana, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre Aleviliğin simgeleridir.
Bunlar iyi anlatılırsa, Alevi kesim, toplum tarafından daha da benimsenecek ve kucaklanacaktır.
İzzettin Doğan, "İşte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan beklediğimiz söylemler bu 3 konudaydı" diyor.
MEKKE'DEN FREN
Başbakan Erdoğan yıllar içinde deneyim kazandı.
Önemli siyasal açılımların, buluşmaların ancak "önemli açıklamalar" ve "söylemlerle" bütünleştiğinde amaca ulaştığını artık biliyor.
Örneğin... Bush'la ya da Putin'le buluşmadan önce iki tarafın kurmayları kuyumcu özeniyle bu karşılaşma sonrası yapılacak açıklamayı konuşurlar, saptarlar.
Buluşma öncesi de iklimi yumuşatacak bazı açıklamalar yapılır. Zemin hazırlanır.
Çamuroğlu'nun hazırladığı bu iftar öncesi zemini olumlu hale getirecek hiçbir açılım olmadı.
"İftarınıza geliyorum ya, kâfi işte" görüntüsü oluştu. Tabii tepki dalgaları art arda geldi.
Başbakan Erdoğan, Prof. Doğan'ın satırbaşlarını verdiği beklentilerin hepsini tam kucaklamayan ama bir ölçüde kapıları aralayan söylemlerde bulunmayı -belki de- planlamıştı.
Ne var ki... Mekke'den olumsuz bir çıkış geldi.
Diyanet İşleri Başkanı, "Herkesin kendi işini yapması gerektiğini, siyasetçinin siyaset, diyanetin de din işlerini yürüteceği" mesajını verdi.
Ve karenin donmasına yetti bu mesaj...
Başta Prof. Doğan olmak üzere dedeler, Alevi dernekleri de sadece bir dekor gibi gördükleri siyaset gösterisinde rol almamaya, iftara gitmemeye karar verdiler.
Erdoğan sürpriz yapmazsa durum budur.
Güneri CIVAOĞLU
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy65020 = 'gunericivaoglu' + '@';
addy65020 = addy65020 + 'milliyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
var addy_text65020 = 'gunericivaoglu' + '@' + 'milliyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
( '' );
65020 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
MİLLİYET - 11 Ocak 2008