Kişilerin kendilerini dindarlık tanımlarına göre konumlandırmalarına ve ibadet alışkanlıklarına bakıldığında toplumun yüzde 82.5'inin düzenli oruç tuttuğu, yüzde 75.2'sinin düzenli olarak dua ettiği ortaya çıkıyor
Gündelik yaşamda Din, Laiklik ve Türban - 3
Türbanın mesajı
Lise altı eğitimlilerde düzenli namaz kılanlar yarıdan fazla iken, lise ve üniversite mezunları arasında düzenli namaz kılanlar yüzde 26'dır. Bu veriler, eğitimle ibadet arasında varlığı bilinen ilişkinin sonucudur.
Bu araştırma verileri de eğitimle örtünme ve dinsel uygulamalar arasında doğrusal ilişki bulunduğunu göstermiştir. Bu ilişki, "örtünmeyenler"de açık biçimde görülmektedir: Eğitimi alt düzeyde bulunanlarda yüzde 20'nin altındaki örtünmeyenler oranı, eğitimde geçilen her kademede düzenli biçimde artmakta, yüksek eğitimlilerde yüzde 70'leri geçmektedir.
Ancak türban kullananlar oranında bu doğrusal ilişki görülmemektedir. Türban takanlar oranı eğitim kademesiyle doğrusal veya anlamlı biçimde değişmemektedir. İlk eğitimden yüksek eğitime kadar türban takanlar oranları sırayla, yüzde 13, 15, 22, 17, 12 gibi birbirinden uzak olmayan değerlerdedir. Bu veri, türban takanlar oranının eğitimden bağımsız olduğunu göstermektedir.
İnsanlar, kimlik edinmek, yaşam tercihini göstermek, aidiyetini belli etmek, geçerli bir güce yakın olduğunu belli etmek gibi birçok nedenle türban kullanıyor olabilirler. Ancak bunların önüne geçen bir başka mesajları daha vardır. Türban kullananların şüphesiz hepsi değil çoğunluğu, başlarındaki giysileriyle, toplumsal yaşamda, dinsel değerleri diğer değerlerden üstün tuttuklarını belli etmektedirler. Türban, öncelik verilen dinsel değerlerin simgesidir.
Dinsel değerlerin diğer değerlerden üstün tutulması, toplumsal yaşamı biçimlendirme yollarından biridir. Böyle bakıldığında, en azından bir bölümü için, türbanın siyasal bir simge olduğu, daha açığı siyasal İslamın simgesi olduğu söylenebilir.
Örtünmeye göre dindarlık tanımları
KONDA'nın yaptığı araştırmada, örtünme ilk sırada yer almak üzere, pek çok davranışa gerekçe olarak gösterilen "dindarlık" tanımlamaları ele alındı. "Dindarlık kime göre ne (insanların kendilerini tanımlayışları), kim kendini ne kadar dindar görüyor, dindarlıkla ibadet ve örtünme ne kadar ilişkili?" sorularının yanıtları arandı.
Kişilerin dindarlık tanımlamalarının yaş, eğitim, gelir düzeyi ve yaşanılan yere göre değişip değişmediği; değişiyorsa ne oranda değiştiği ölçülmeye çalışıldı.
Özellikle türban ve çarşafla ilgili dikkat çekici sonuçlar elde edildi.
Dindarlık ve örtünme
Araştırma sonucuna göre, kendi tanımladığı şekliyle kendini "inançlı" kabul edenler (kendini, inançlı ama dinin gereklerini pek yerine getiremeyen biri olarak tanımlayanlar) arasında başını örtmeyenler yüzde 54, türban takanlar yüzde 7.9 oranında. Kendini "dinin gereklerini yerine getirmeye çalışan dindar biri" olarak tanımlayan "dindarlar" arasında başını örtmeyenler yüzde 17.2, başörtüsü kullananlar yüzde 62.1, türban kullananlar yüzde 19.5 ve çarşaf kullananlar yüzde 1.2 oranında. Kendini "dinin tüm gereklerini yerine getiren dindar biri" (yaygın ifadeyle sofu) olarak tanımlayanlar arasında başını örtmeyenler yüzde 13.2 iken, başörtüsü kullananlar yüzde 53.8, türban kullananlar yüzde 28.2, çarşaf kullananlar yüzde 4.7 oranında. Grafikte de görüleceği gibi, kendi tanımlarıyla, kendi dindarlıklarının ölçüsü arttıkça örtünme ve türban kullanma oranı da yükseliyor.
Düzenli namaz kılanların oranı yüzde 43.9 düzeyinde
İbadetlerini yapma sıklığı ile ilgili sorularda, en düzenli yapılan ibadetlerin oruç tutmak ve cuma namazına gitmek olduğu görülüyor. Deneklerin yüzde 43.9'u namazını düzenli olarak kıldığını söylerken, yüzde 41.7'si ara sıra kıldığını, yüzde 14.4'ü ise hiç kılmadığını söylüyor. Orucunu düzenli tutanlar yüzde 82.5 iken, ara sıra oruç tutanlar yüzde 12.1, hiç tutmayanlar ise yüzde 5.4 oranında.
Düzenli olarak cuma namazına gidenler yüzde 56.1, düzenli olarak dua edenler yüzde 75.2, düzenli olarak camiye / cemevine gidenler yüzde 24.4, düzenli olarak Kuran okuyanlar yüzde 26.3 oranındalar.
Türkiye insanı orucunu tutmak ve dua etmek konusunda duyarlı görünüyor. Eğitim azaldıkça ve yaş ilerledikçe ibadet alışkanlıkları artarken, yaşanılan yerin kent veya kırsal kesim olması bu alışkanlıkları çok özel oranlarda etkilemiyor.
Çarşaf kullananların yüzde 84'ü düzenli olarak namaz kılıyor
Örtünme ve ibadet ilişkisinde en dikkat çekici sonuç, düzenli ibadet alışkanlıklarında türban ve çarşaf kullananlar arasındaki farkın (yüzde 17.5), türban ve başörtüsü kullananların arasındaki farktan (yüzde 9.8) daha fazla çıkması oldu.
Türban kullananların ibadet alışkanlıkları başörtüsü kullananlara göre daha yoğun iken, çarşaf ve peçe kullananların ibadet alışkanlıkları türban kullananlara göre daha yoğun. Namaz kılma alışkanlığı sorulduğunda, başörtüsü kullananların yüzde 56.6'sı, türban kullananların yüzde 66.4'ü, çarşaf kullananların yüzde 83.9'u düzenli olarak namaz kıldığını söyledi.
Düzenli oruç tutmak konusunda da namaz kılmaya benzer eğilim görünürken, başörtüsünden çarşaf kullanmaya doğru oruç tutma sıklığı artıyor.
Eğitim arttıkça 'sofuluk'tan 'inançlılığa' kayma oluyor
Eğitim kümeleri üzerinden dindarlık tanımlarına bakıldığında, sofuluğun en yoğun olduğu eğitim kümeleri okuryazar olmayan (yüzde 12.6) ve diplomasız okuryazar (yüzde 19.3) çıkıyor. Dindar olanların oranı okuryazar olmayanlar arasında yüzde 67.6, diplomasız okuryazarlar arasında yüzde 61.4, ilkokul mezunları arasında yüzde 59.1, ortaokul mezunları arasında yüzde 52.3, lise mezunları arasında yüzde 43.5, üniversite mezunları arasında yüzde 36.1, yüksek lisans mezunları arasında 43.8 düzeyinde bulunuyor. İnançlı olanlar ise okuryazar olmayanlar arasında yüzde 18.3, diplomasız okuryazarlar arasında yüzde 16.3, ilkokul mezunları arasında yüzde 26.5, ortaokul mezunları arasında yüzde 37, lise mezunları arasında yüzde 46.2, üniversite mezunları arasında yüzde 51.3, yüksek lisans mezunları arasında 43.8 oranında.
Dindar ve inançsızların eğitim kümeleri arasındaki dağılımı bile çok net olarak eğitimin artması ile dindarlık ölçüsü arasında bir ters ilişkiyi göstermektedir:
Eğitim arttıkça sofuluktan inançlılığa doğru kayma oluyor. Bu ilişki grafikte de kolayca görülüyor.
Yaşadığı yer, inancı fazla etkilemiyor
Araştırmada kişilerin kendi anlamlandırmalarıyla dinle ilişkilerini tanımlayışlarına, yaşadıkları yerin kent veya kırsal kesim oluşuna bağlı olarak değişip değişmediğine bakıldı. Yaşanılan yerin dindarlık yoğunluğu üzerinde bir fark yaratmadığı görüldü. Kentte yaşayanların yüzde 52.9'u kendini dindar olarak tanımlarken, kırsal kesimde yaşayanlarda bu oran yüzde 54.1 çıkıyor. Kentte yaşayanların yüzde 34.9'u kendini inançlı olarak tanımlarken, kırsal kesimde yaşayanların yüzde 33'ü kendini inançlı olarak tanımlıyor.
Yaşadığı yerin kırsal kesim veya kent olmasına göre dindarlık ölçüsünde önemli bir değişiklik görülmüyor.
Ateistlerin geneldeki oranı binde 9 düzeyinde çıktı
Araştırmada, deneklerin kendilerini dindarlık açısından nasıl tanımladıklarına da bakıldı. Kendi dindarlık tanımlarıyla veya "din ile ilişki" tanımları üzerinden, kendilerini nasıl konumladıkları sorulduğunda, kendini "dinin gereklerini yerine getirmeye çalışan dindar biri (dindar)" olarak tanımlayanlar yüzde 52.8, "inançlı ama dinin gereklerini pek yerine getiremeyen biri (inançlı)" olarak tanımlayanlar yüzde 34.3, "dinin tüm gereklerini tam yerine getiren dindar biri (sofu)" olarak tanımlayanlar yüzde 9.7, "dinin gereklerine pek inanmayan biri (inançsız)" olarak tanımlayanlar yüzde 2.3, "dini inancı olmayan biri (ateist)" olarak tanımlayanlar yüzde 0.9 oranında çıktı. (Parantez içindeki tek kelimelik tanımlar bize aittir. Bundan sonraki tablolar ve açıklamalarda hem ateistler inançsızlar kümesine ilave edilerek hem de küme açıklaması olarak bu kısa tanımlar kullanılmaktadır.)
Toplumun çok önemli büyük çoğunluğu (yüzde 86.1) kendini "inançlı" ve "dindar" olarak tanımlıyor.
'Koyu dindar'larda düzenli olarak namaz kılanların oranı yüzde 83.6
Kendilerini "inançlı" olarak tanımlayanların düzenli yaptıkları ibadet alışkanlıklarına bakıldığında, yüzde 65.3'ü oruç tutuyor, yüzde 55.3'ü dua ediyor, yüzde 36.3'ü cuma namazına gidiyor, yüzde 9.4'ü namazını kılıyor. Kendilerini "dindar" olarak tanımlayanların ise düzenli yaptıkları ibadet alışkanlıklarına bakıldığında, inançlı olduğunu söyleyenlere göre neredeyse yüzde 50 fazla oranda ibadetlerini düzenli yaptıkları görülüyor. Dindarların yüzde 93.8'i orucunu düzenli tutuyor, yüzde 86.7'si düzenli dua ediyor, yüzde 68.7'si düzenli olarak cuma namazına gidiyor.
Sofuluk ve dindarlık tanımları ile ibadet alışkanlıklarına bakıldığında ikisi arasındaki farkın çok az olduğu görülüyor. Sofuların yüzde 97.6'sı orucunu düzenli tutuyor, yüzde 96.6'sı düzenli dua ediyor, yüzde 85.4'ü düzenli namaz kılıyor, yüzde 83.6'sı düzenli cuma namazı kılıyor.
Yaşlandıkça dine yöneliş artıyor
Kendi tanımlarıyla dindarlık seviyelerine bakıldığında, 18-28 yaş arasındakilerin yüzde 47'si kendini inançlı, yüzde 43.8'i dindar, yüzde 5.3'ü sofu, yüzde 3.9'u da inançsız olarak tanımlıyor. 29-43 yaş arasındakilerin yüzde 34.1'i inançlı, yüzde 54.8'i dindar, yüzde 7.8'i sofu, yüzde 3.3'ü de inançsız olarak tanımlıyor. 44 yaş üstündekilerin de yüzde 23.1'i inançlı, yüzde 59'u dindar, yüzde 15.4'ü sofu, yüzde 2.5'i de inançsız olarak tanımlıyor.
Grafikten de görüldüğü gibi, yaş büyüdükçe, inançlı olmaktan sofuluğa doğru kayma oluyor, bir başka deyişle "yaş kemale erdikçe" insanların dinle ilişkisi yoğunlaşıyor.
Gelir düzeyi arttıkça 'dindarlık yoğunluğu' azalıyor
En yoksul gelir dilimindekilerin yüzde 63.3'ü dindar, yüzde 24.9'u inançlı olduklarını söylüyor.
2'inci yoksul gelir grubundakilerin yüzde 56.2'si dindar, yüzde 30.4'ü inançlı olduklarını söylerken, orta gelir grubundakilerin yüzde 50.6'sı dindar, yüzde 38'i inançlı olduğunu söylüyor. Üst gelir gruplarında ise geliri üst 2. dilimde olanların yüzde 43.1'i inançlı olduğunu, yüzde 42.8'i dindar olduğunu söylerken, en üst gelir grubundakilerin yüzde 45.9'u inançlı yüzde 33.7'si dindar olduğunu söylüyor.
Gelir arttıkça sofuluktan inançlılığa doğru kayış artıyor ya da kendi tanımlarıyla dindarlık yoğunlukları gelir artarken azalıyor.
MİLLİYET - 5 Aralık 2007