* AKP Hükümeti, hiçbir şey olmamış gibi zorunlu din derslerini uygulamayı sürdürüyor ve binlerce Alevi çocuğu, kendi inançlarına aykırı bir biçimde “din tedrisatı”ndan geçiriliyor.
* Bu nedenle yürüşüyümüzün hareket noktası zorunlu din derslerinin kaldırılması olmakla birlikte, bu talepten ayrılması mümkün olmayan diğer taleplerimizi de dile getirerek ve herkesi bu özgürlükçü çığlığa ses vermesini dileyerek, yürüyoruz.
* Dolayısıyla bizim talebimiz bütün ülkenin demokratikleşmesiyle doğrudan orantılıdır. Bu nedenle Ankara’daki büyük yürüşüyümüze katkı ne kadar büyük olursa demokrasi ve eşitlik talebi de o kadar sahiplenilmiş olacaktır.
Aleviler, zorunlu din dersinin kaldırılması, diyanetin lağvedilmesi, cemevlerinin yasal statüye kavuşması, Madımak Otelinin müze olması, eşit yurttaşlık hakkı için 7 Kasım’da ülkenin dört bir yanından Ankara’ya yürüyecekler. Yürüyüşün amacı konusunda PSAKD Genel Başkanı Av. Fevzi Gümüş’le konuştuk.
BirGün: Sayın Gümüş, böyle bir yürüyüş yapma fikri nereden aklınıza geldi?
Gümüş: Biliyorsunuz hem AİHM hem de Danıştay, zorunlu din derslerinin insan haklarına aykırı olduğuna ilişkin kararlar verdi. Hem AİHM kararının bağlayıcılığı var hem de iç hukuka göre verilen bir yargı kararının idare tarafından uygulanması zorunluluğu var. Ancak, AKP Hükümeti, hiçbir şey olmamış gibi zorunlu din derslerini uygulamayı sürdürüyor ve binlerce Alevi çocuğu, kendi inançlarına aykırı bir biçimde “din tedrisatı”ndan geçiriliyor. Üstelik, zorunlu din dersi, yalnızca Alevi çocuklarına yönelik bir insan hakkı ihlali değil; Alevi- Sünni farketmez, bütün gencecik dimağlar, bilimsel bilginin ışığında oluşturulmuş temel insan hak ve özgürlüklerine rağmen bu eğitime zorlanıyor. Hükümete yaptığımız çağrılar karşılıksız kalınca, bütün ülkeyi, bu soruna karşı duyarlı olmaya çağırmak için eylem hakkımızı kullanıyoruz.
BirGün: Zorunlu din derslerinin insan haklarına aykırı bulduğunuz için mi yürüyorsunuz?
Gümüş: Elbette bu yürüyüş fikrinin oluşmasında temel argümanımız, zorunlu din derslerinin kaldırılmasıdır. Üstelik bu talebimiz, iç hukukta da, iç hukukun üstünde kabul edilen AİHM tarafından da haklı bulundu. Ancak Hükümetin zorunlu din derslerini sürdürmede ısrar etmesinin kültürel arka planında resmi konseptin laiklik anlayışı yatmaktadır. Konu Alevilik olunca resmi konsept ile resmi konsepte karşı İslamcı bir zihniyeti egemen kılmak isteyen AKP Hükümetinin birebir örtüşmesi size de enteresan gelmiyor mu? Biz de biliyoruz ki, zorunlu din dersinde ısrar edilmesi, bir zihniyetin dışa vurumudur. O zihniyet, Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle toplumun dini duygularını kontrol ettiği gibi, resmi olarak, Alevileri yok sayıyor. O zihniyet, Alevilerin ibadet yeri olarak kabul ettikleri Cemevlerinin yasal statüye kavuşmasını engelliyor. O zihniyet, dinli, dinsiz, Alevi, sünni herkesin nüfus kağıdına İslam yazdırıyor ve o zihniyet Madımak’ta inançlarının farklılığını dile getiren Alevilerin dramatik bir biçimde, vahşi bir biçimde yanmasına göz yumuyor. Bu nedenle yürüşüyümüzün hareket noktası zorunlu din derslerinin kaldırılması olmakla birlikte, bu talepten ayrılması mümkün olmayan diğer taleplerimizi de dile getirerek ve herkesi bu özgürlükçü çığlığa ses vermesini dileyerek, yürüyoruz.
BirGün: Alevi olduğunuz için mi zorunlu din derslerine karşı çıkıyorsunuz?
Gümüş: Bu sorunun bizim açımızdan iki yanıtı var. Birincisi, o yaştaki çocuklara, ister Alevi, ister Sünni, kim olursa olsun; din dersini zorunlu olarak okutmak, hem bilimsel olarak hem de çocuk psikolojisi açısından son derece sakıncalıdır. Bu anlamda, zorunlu din dersi yalnızca Alevilerin sorunu değil ve etkisi Alevilerle sınırlı değil. İkinci olarak, zorunlu din dersleriyle Alevi çocuklarına kendi inançlarının dışında bir anlayış, bir başka inanç öğretilmektedir. O yaşlarda çocukların ailelerinden gördükleri ritüellerle okulda karşılaştıkları eğitim arasındaki temel farklılık, ister istemez, gencecik dimağları olumsuz etkilemektedir. Üstelik bu ikinci yanıt, yalnızca Alevi çocukları için değil, egemen Sünni İslam dışında kalan bütün inanç mensuplarının çocukları için geçerli bir durumdur ve bu ilerde çocukların zihninde önemli bir problem yaratacağı açıktır.
BirGün: Böylece yürüyüşünüzün temel sloganı olan “eşit yurttaşlık hakkı için yürüyoruz”un gerekçesi de ortaya çıkmış oluyor; öyle mi?
Gümüş: Elbette! Biz herkes için eşit yurttaşlık talebinde bulunuyoruz. Zaten Anayasanın 10. maddesi, “herkesi, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” diyor. Biz de, Anayasanın bu temel maddesinin uygulanmasını istiyoruz. Bu bizim için de, tüm inanç grupları için de geçerli temel bir istektir ve eşit yurttaşlık hakkı derken vurgumuzu esas olarak bu nokta oluşturuyor.
BirGün: Bu yürüyüş ve miting sırasında size destek olacak başka örgütler var mı?
Gümüş: Elbette var. Bu ilişkinin de iki yönü var. Birincisi, işçiler ve emekçiler hak talebinde bulunduklarında yanlarında biz de vardık. Kadınların bir talebi olduğunda, biz kendilerine hep destek verdik. Gençler YÖK’e karşı çıktıklarında, özerk ve özgür üniversite istediklerinde biz hep yanlarındaydık. Şimdi sıra onlarda ve herkesi yanımıza bekliyoruz. Miting çalışmaları sırasında ifade ettiğimiz gibi, bugün herkesin “Alevi olma günü”! Bizim talebimizin temel amacı, toplumun demokratikleşmesini sağlamaktır. İkinci noktaya gelince... O da şudur; bu ülkenin demokratları, ilericileri, solcuları, bizim talebimize karşı duyarlılıklarını gösterdiler. Hem yürüyüş güzergâhında destek olacaklarını açıkladılar hem de 9 Kasım’daki büyük alevi yürüyüşüne kitlesel katılım desteği verecekler.
BirGün: Kimler destek veriyor yürüyüşünüze?
Gümüş: KESK, DİSK gibi emek örgütleri, sol siyasi partiler, kadın örgütleri, TMMOB, TTB, ÇHD, ÇGD, HALKEVLERİ gibi kuruluşlar, yöre dernekleri büyük yürüyüşümüz sırasında yanımızda olacaklar. Zira, bizim talebimiz, toplumun demokratikleşme talebiyle birebir örtüşüyor.
BirGün: Eşit yurttaşlık hakkıyla demokrasi talebi arasında doğrudan bir bağ var; bu anlamda ülkenin genel sorunlarıyla sizin sorunlarınız birbiriyle ilintili değil mi?
Gümüş: Bizim öne çıkardığımız sorunların ülkenin genel sorunlarından ayırmak elbette mümkün değil. Elbette, eşitlik ve demokrasi talebi birbirinden ayrılamaz. Eşit yurttaş hakkıyla demokrasi talebi, yolsuzluğun ve yoksulluğun da panzehiridir. Bu ülkede eşitlik ve demokrasi birer temel ilke olarak kabul edilmediği sürece yolsuzluk her geçen gün artacak ve yolsuzluk da yoksulluğu tetikleyecektir. Dolayısıyla bizim talebimiz bütün ülkenin demokratikleşmesiyle doğrudan orantılıdır. Şöyle de diyebiliriz Alevilerin demokratik taleplerini yan yana koyun bir bütün olarak demokratikleşme açığa çıkar. Bu nedenle Ankara’daki büyük yürüşüyümüze katkı ne kadar büyük olursa demokrasi ve eşitlik talebi de o kadar sahiplenilmiş olacaktır.
BirGün: Hangi illerden yürüyeceksiniz?
Gümüş: Temsili yürüyüş kollarımız ile yedi ilden Ankara’ya doğru yürüyeceğiz. Yürüyüş için start 7 Kasım günü verilecek ve “yedi iklim dört köşeden” yürüyüşe geçen arkadaşlarımız, 9 Kasım günü Ankara’da olacak. Diğer yandan ülkenin dört bir yanından 8 kasım günü haneket edenler ise 9 kasımda Ankara’da düzenlediğimiz “Eşit yurttaş hakkı için yürüyoruz” mitingine katılarak, Hükümeti bir kez daha uyarmış olacağız.
KAYNAK : BİRGÜN - 5 Kasım 2008