Haftalık dergi soL bu hafta çıkan 285. sayısında, Türkiye'de irtica tartışmalarının arka planını ve irticayla mücadelede kimin sorumlu olduğunu sayfalarına taşıdı.
soL (HABER MERKEZİ) Taraf Gazetesi tarafından gündeme getirilen ve askeri savcılık tarafından soruşturmaya gerek olmadığına hükmedilen "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" hakkında tartışmalar devam ederken haftalık dergi soL, sayfalarında konuya farklı boyutlarıyla yer açtı.
İrtica ile mücadele kimin işi?
Metin Çulhaoğlu, "İrtica: 'Hortladı' mı, yoksa hep var mıydı?" başlıklı yazısında, kuruluştan itibaren dinci gericiliğin hep var olduğunu belirterek, hortlamasının söz konusu olmadığını vurgularken dinci gericiliğin 1920'den günümüze dönemleştirmesini yapıyor. Çulhaoğlu, son dönemin Yeni Osmanlıcılık tartışmalarını hatırlatan bir şekilde ilk dönemlerden farklı olarak, "Türkiye’de dinci gericilik, durdurucu, ön kesici ve kuşatıcı misyonlarının ötesinde artık kendi vizyonuna ve projesine sahiptir" saptamasında bulunuyor. Yazısının son bölümünde "Nasıl mücadele etmeli" sorusuna yanıt arayan Çulhaoğlu, "kendi başına güçlenerek dinci gericiliğin alanını daraltmayacak, dinci gericiliğin alanını da daraltarak güçlenecektir" yanıta dair önemli ipuçlarını veriyor.
Konuyla ilgili ikinci yazı "Mücadelenin sahibi kim?" sorusuyla başlıyor ve Kemalizmin sorununun irticayla mücadele etmek değil doğru ve yeterince mücadele etmemek olmasını başa alıyor. Solun gericilikle mücadele konusundaki iradesinin, bu mücadeleyi "kapitalizme karşı mücadelenin bir ayağı olarak" görmesinden kaynaklandığı belirtilirken mücadele alanı olarak inanç dünyaları değil, siyasal ve toplumsal yaşantı adres gösteriliyor.
Üçüncü yazı, krizi fırsata çevirdiği görülmeye başlanan AKP sermayesinin önemsenmesi gereken bir dönüşümün taşıyıcısı olması üzerinde dururken, bu başlıktaki son yazı ise Alevilerin ilericilikle temasının AKP tarafından karşı adımlarla nasıl teslim alınmaya çalışıldığını, Alevi açılımı olarak gündemde tutulan gelişmeleri 2 Temmuz'u hatırlatarak analiz ediyor.
Organ mayfası mı dediniz?
Haftalık soL derginin bu hafta ilgi çekecek yazılarından bir tanesi sağlıkta özelleştirme ve organ nakli arasındaki ilişkinin irdelendiği Organ Mafyası başlıklı yazı. Gazetelerde, internette her gün karşımıza çıkan organların çalınması ile ilgili haberlerin büyük kısmının düzmece olduğunun belirtildiği yazıda, esas mafyanın hasta yakınları ile organlarını parasızlıktan ya da başka bir nedenle bağışlamak isteyen kişiler arasında aracı kurum gibi çalışan kişlerden oluştuğunu gözler önüne seriyor.
Sağlıkta özelleştirmeyle beraber eğitimde özelleştirme de, okulların cemaatleştirilmesinin önemli mekanizmalarından birini oluşturması üzerinden ikinci bir yazıda okura sunuluyor. Eğitimde yerelleşme olarak sunulan sürecin hem neo-liberalizmle olan ilişkisi hem de ülkemiz özgünlüğünde ele alınması, bu konudaki tehlikeyi gözler önüne seriyor.
Mayınların temizlenmesi üzerinden bir süredir tartışılan toprak satışı konusu "Mayınsız topraklar da gidiyor" başlıklı yazıda, dünya çapındaki toprak alım-satımlarının bir bilançosunu ortaya koyarken Türkiye'nin giderek nasıl bir "devren satılık ülke" konumuna geldiğini somut örnekleriyle ortaya koyarken önümüzdeki süreçte yaşanacak büyük çaplı toprak el değiştirmelerinin yaratacağı tehlikelere de dikkat çekiyor.
Futbolu kirletenlerle mücadele
soL'da yer alan "Bütün ülkelerin futbolseverleri, birleşin!" başlıklı yazısında, transfer "piyasa"sının açılmasıyla ortaya çıkan korkunç rakamlara değinen Can Soyer, futbolseverlere kapitalizmin kirlettiği futbolu sevmek için, toplumsal alanda da mücadele etmenin gerekliliği çağrısında bulunuyor.
soL'un ilgi çekici köşelerinden Okumaca-Dinlemece'ye bu hafta katkı koyan isim ise Ali Cenk Gedik. Gedik, bu sayıda ele aldığı, ilk bakışta önemli görünen kitapların yarattığı aldatma hissini konu edinirken, zengin ailelerin yeteneksiz çocukları olarak nitelendirdiği batılı entellektüellerin verdiği "keçi boynuzu hissiyle" uğraşıyor.
ÖDP ve yeni sayfa
soL'un arka kapak konusu geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen ÖDP 6. Olağan Kongresi'ni ele alıyor. Yazıda hem kongreye giden süreçte ÖDP içi ayrışmalar ele alınırken, hem de kongrenin kendisi ve coşkusu "Sol için önemli bir kazanım" başlığı altında birinci elden dile getiriliyor.
SOL HABER - 27.06.2009