Genco Erkal kendi yazdığı 'Sivas 93' adlı oyunla Madımak Oteli'nde yakılan aydınları hatırlatıyor. Erkal 'Buna benzer olayların bir daha yaşanmaması toplumun yaşananlarla hesaplaşması gerekiyor' diyor
İSTANBUL - "Hiçbir şey eyleme geçen cehalet kadar korkutucu olamaz"... Bu cümle 2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli'nde 37 kişinin yakılarak öldürülmesine neden olan olayı anlatan 'Sivas 93'ün en can alıcı repliği. Sivas'ta yaşananların üzerinden 15 yıl geçti. Hatta bu zaman içinde Madımak Oteli'nin altına bir kebapçı bile açıldı. Bu kebapçının kapatılıp müze yapılması kampanyaları sürerken Sivas'ta yaşananları hatırlatan bir oyun geldi Dostlar Tiyatrosu'ndan. Genco Erkal'ın yazıp yönettiği 'Sivas 93'.
Erkal, bu olayı belgelerden yararlanıp belgesel tiyatro geleneğinin sınırları içinde kaleme almış. Oyunu sahnelerken de aynı tavrı göstermiş. Mesaj çok açık: "Sivas'ta yaşananlar hiç unutulmamalı." Oyunda anlatıcı görevinde olan Genco Erkal, Meral Çetinkaya, Yiğit Tuncay, Nilgün Karababa, Murat Tüzün, Çağatay Mıdıkhan ve Şirvan Akan rol alıyor. Hepsi de yaşananlara şahit olanların cümlelerini kuruyorlar sahnede.
Müzikleri Fazıl Say'ın 'Nâzım', 'Metin Altıok' oratoryaları ile çeşitli bestelerinden oluşuyor. Sivas'ta yaşananların perdeye aktarıldığı görüntüler arasında vaktiyle Kültür Bakanı'nın 'Metin Altıok Oratoryosu'nda sünsürlediği görüntüler de var. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın
Alevilerle iftar yaptığı gece prömiyer yapan oyuna gelen ilk tepkiler ise Erkal'ı yeterince memnun etmiş: "Oyun için buraya gelen şehit ailelerinin teşekkürü bile iyi bir iş yaptığımdan emin olmam için yeterli."
'Sivas 93'ü neden belgesel oyun olarak kaleme aldınız?
Çok güçlü bir malzeme var ortada çünkü, olayın kendisi zaten her türlü tasavvurun ötesinde inanılmaz bir olay. Dolayısıyla burada bir yazarın hayal gücünü kullanması bana ters geldi. Özellikle "Yaşananların, söylenenlerin bir kelimesine bile dokunmadım. Hepsini çeşitli kaynaklardan aldım ve hepsi gerçektir" demek istedim. Belgesel tiyatro ne kadar gerçek belgelere dayanırsa o kadar güçlü olur. Dostlar Tiyatrosu'nun kuruluşundan bu yana bizim epey bir belgesel tiyatro deneyimimiz var zaten. Belgesel
oyunlar dizisi vardır bizim oyun dağarımızda fakat yıllardır bu sürece biraz sırt çevirdik, uzak kaldık. Bu sefer bir çeşit kimliğe dönüş, asıl kimliğe dönüş gibi oldu ve bence doğru bir seçim oldu.
'Sivas 93'ü sahnelemek 15 yıl sonra yeniden bellek tazelemek anlamına mı geliyor?
Bu oyunun yazımı süresince konuyla ilgili insanlarla görüştüm. Hepsinin şikâyeti unutulmaktı. Bu acıyı bugün aynı şiddette yaşadıklarını söylediler. Ve olayın üstüne kül serpildiğinden yakındılar. Yaşananlar unutulmasın, Madımak Oteli'ndeki kebapçı dükkânı kalksın, orası müze olsun istiyorlar. Müze olsun ki hep hatırlansın istiyorlar. Ben de aynı fikirdeyim. Buna benzer olayların bir daha yaşanmaması için çok iyi anlaşılması ve toplumun bu olaylarla hesaplaşması gerekiyor.
Bazı köşe yazaları ve politikacılar Madımak'ta yaşananların unutulması gerektiğini savunuyorlar ama...
Evet, bazı köşe yazarları çok tuhaf şeyler söylüyorlar. 'Bu olayları unutmak lazım' diyorlar. 'Toplum içinde düşmanlığı kaşımayalım, onları kışkırtmayalım' diyorlar. Ben tersini düşünüyorum. Bu olayların üzerinde durursak insanlar yapılan yanlışları görürler bir daha tekrarlamazlar. Biz zaten belleği çok zayıf bir toplumuz. Bir de bunun yanına her şeyin üzerini örtelim mantağı oturtuluyor. Maraş olayları, 6-7 Eylül olayları ve daha birçok olay unutuldu. Yaşanan her olay önce bir ayyuka çıkıyor sonra saman alevi gibi sönüyor. Dolayısıyla suçlular da rahat ediyorlar. Biliyorlar ki en fazla bir ay sürer kamuoyunda yaptıklarının yankısı. 'Biz sesimizi çıkarmadan köşede oturalım nasıl olsa unutacaklar' diye düşünüyorlar.
Siz yaşananları hatırlatırken hangi noktayı öne çıkarmaya gayret ettiniz?
Yaşananların kendisi o kadar nefret, öfke barındırıyor ki içinde bunları yazarken de sahnelerken de mümkün olduğu kadar objektif olmaya, bakmaya çalıştım. Yılların birikimiyle alkış getirmek için neler yapılacağını biliyorum ama hep fren, bir mesafe koyarak hiçbir taşkınlığa izin vermez bir tavır geliştiriyorum oyunda. Çünkü kaşımak istemedim bazı duyguları. Oyuncuları da aynı şekilde yönlendirdim. Çünkü seyircinin de belli bir mesafeden bakmasını, objektif olmasını istedim. Amacım yürekten çok kafaya seslenmekti. Ama öyle olmadığını görüyorum. İzleyiciler çok büyük bir duygusal travmaya uğruyorlar oyunu seyrederken. Acı çekiyorlar ve seslerini duyuyorum. Ama en azından o acının doruk noktası olan yangın ve ölüm yerinde bitirmiyorum oyunu. Ondan sonraki mahkeme sürecini koyarak biraz didaktik olmayı, biraz doruktan sonra düşüşe geçmeyi kabul ediyorum. Çünkü seyirciyi o yoğunlukla yollamak istemiyorum. Olaylar oldu bitti, arkasından 'Neler olabilirdi?, Neler oldu?' gibi sorular sorarak o duygusallıktan uzaklaştırıp kafasıyla düşünmeye yönlendiriyorum.
Daha önce 'Aymazoğlu ve Kundakçılar'ı sahnelediniz. 'Şeriat Türkiye'yi tehdit ediyor ama kimse aldırmıyor' mesajı verdiniz. Bugüne dair en büyük rahatsızlığınız bu mu?
'Aymazoğlu ve Kundakçılar'da dolaylı bir gönderme vardı Sivas'ta yaşananlara ve yükselen dinciliğe. Bu sefer olayı birebir gündeme getirdik. Evet bu gelinen durumdan çok rahatsız oluyorum. 1993'ten bugüne daha iyiye değil kötüye gitti. İkinci seçimi de kazandı iktidar partisi. Artık Türkiye'nin zaptedilecek her yeri zaptettiler.
Bir anlamda bu rahatsızlığını 'Sivas 93'le daha da sert gösteriyorsunuz. Dostlar Tiyatrosu politik tavrını daha da tırmandırarak mı devam edecek yoluna?
Bu tür bir oyun birdenbire seyirciyle kaybettiğimiz iletişim sağladı. Toplum olayların can alıcı yerine parmak basan ve doğrudan doğruya iletişim kurabilen bir şey istiyor. Tüm tiyatrolarda olduğu gibi biz de seyirci kaybetmiştik ama bu oyuna hiç beklenmedik bir şekilde müthiş bir ilgi var. Dostlar Tiyatrosu eskisi gibi daha sert, daha direkt olduğu zaman gene izleyicisini buluyor demek ki.
Son dönemde iktidar partisi Alevilere dost eline uzatıyor ama çok da olumlu yaklaşımlar gelmiyor. Bunda bir anlamda AKP'nin Sivas Olayları'nda adı öne çıkan Refah Partisi'yle akrabalığının da payı var mı sizce?
İki parti arasında bir akrabalık var elbette. "Hem değiştik" diyorlar hem de özeleştirilerini kimse yapmadı. Neyi değiştirdiğini, niçin değiştiğini, eskiden neydi de şimdi neyin değiştiğini asla göstermediler. Üstelik yine aynı tabandan oy alıyorlar. O tabanı küstürmemek için de geçmişleriyle ilgili bir eleştiri yapmıyorlar. Üstelik pek çok olayda dü hiç değişmedikleri görülüyor.
EFNAN ATMACA
FOTOĞRAF: MUHSİN AKGÜN
RADİKAL - 17 Ocak 2008