12 Mart 1995 tarihinde tam 21 kişinin hayatına mal olan bir katliamın ilk işaretleri verildi. İstanbul’da Alevilerin çoğunluğunu oluşturduğu Gazi Mahallesi’ndeki üç kahvehane, birçok kez olduğu gibi ‘kimliği bilinmeyen’ kişilerce tarandı. Bu olayda bir yurttaş yaşamını yitirdi. Saldırıyı düzenleyenler kaçırdıkları taksinin şoförünü de öldürdükten sonra ortadan kayboldular.
Mahalleli haklı olarak polisin tutumunu protesto etti. Üç güne yayılan protestolar sırasında polisler durmadan halkın üzerine ateş açtılar ve toplam 17 insan öldürüldü. Tam anlamıyla planlanmış bir katliam gibi gerçekleşti bütün bunlar.
1995 yılı, Güneydoğu’da faili meçhul cinayetlerin, yargısız infazların azgınlaştığı yıllardandı. Devlet içindeki bir cinayet şebekesi etrafa ölüm saçıyordu. Böyle zamanlarda Aleviler ilk hedefler arasında olurdu ve öyle oldu.
Sivas katliamı 1993. Gazi Mahallesi katliamı 1995. Devlet içindeki şiddet yanlısı güçler için Aleviler her zaman potansiyel bir hedefti. Toplumda bir çatışma ortamı yaratılmak istendiği zaman, Alevilere yönelik provokasyonlar devreye sokulurdu.
***
Bu oyun, 12 Eylül 1980 askeri darbesi öncesi çok oynandı. Kahramanmaraş’ta, Sivas’ta, Malatya’da, Çorum’da ve Türkiye’nin daha birçok yerinde askeri darbe hazırlığı yaptıkları sonradan ortaya çıkacak güçler bazı toplum kesimlerini Alevilere karşı saldırıya geçirdiler. Yüzlerce Alevi bu olaylar sırasında yaşamlarını yitirirken, Aleviler birçok kenti terk etmeye de zorlandılar.
Son olarak Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız ile Federasyon Genel Sekreteri Kazım Genç’in Ergenekon çetesinin hedefi oldukları ve onlara yönelik suikast hazırlandığı ortaya çıktı. Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’le görüşen ve haklarındaki suikast tertibine ilişkin belgeleri inceleyen Balkız ve Genç uyarıcı açıklamalarda bulundular.
Ali Balkız ve Kazım Genç öldürülecek ve sonra Alevi kitlesi tıpkı Danıştay cinayetinde olduğu gibi sokağa dökülerek ‘hükümet’ hedef alınacaktı. Balkız, savcı Öz’le görüştükten sonra şunları anlattı: “Savcılar, Gazi katliamını da araştırdıklarını ve çok da etkilendiklerini söylediler. Sivas katliamına da dikkat çektik. Savcı bizden bu konuda bilgi-belge istedi. Savcı çok yalnız destek olalım. Bu önemli soruşturmaya destek olmalıyız. Sayın savcı Zekeriya Öz’ü çok yalnızlaşmış da gördük çünkü. İki buçuk saat konuşup, dertleştik. CHP lideri Ergenekon’la ilişkili açıklamalarına dikkat etmeli ‘avukatlıktan’ vazgeçmelidir.”
Genel Sekreter Kazım Genç’in saptamaları da şöyle: “Bu plan Alevi-Sünni çatışması yaratmak için tasarlanmış dehşet planı. Buna ilişkin dosyadaki belgeler bize gösterildiğinde ikna olduk. Dosya böyle iken geçmişteki yaşanmışlıklardan çıkan tecrübeler nedeniyle Alevilerin ve tüm toplumun böylesine oyunlara gelmeyeceğini herkes bilsin.”
***
Aleviler laiklik konusunda duyarlı bir kitle. Geçmişte Sünni toplumu içindeki bağnazlığı kışkırtıp bir darbe ortamı yaratmak isteyen darbeciler, son dönemde Alevileri kışkırtıp bir çatışma ortamı yaratmaya çalışmışlardı. Ortaya çıkan yeni belgelerbu konuda ne kadar acımasız ve gözü kara olduklarını da gösteriyordu.
Son suikast planları Aleviler açısından ciddi bir uyarı oldu. Ergenekon davasında bazı uygulamaları doğru bulmamak başka şey, bu davanın içindeki korkunç tertipleri görmemek başka şey.
Alevi önderlerini öldürmek isteyenler bizim bilmediğimiz kimseler mi? Bizim bilmediğimiz tertipler mi yapmak istiyorlar? Onlarla ilk kez mi yüz yüze geliyoruz?
Burada acı olan, geçmişte bu tertiplerin muhatabı olmuş bazı kimse ve çevrelerin, bu tertipçileri ‘dost’ olarak görmeye başlamaları. AK Parti iktidarına duyulan tepki ve öfkenin gözleri böylesine karartması bazı kesimleri çok şaşırtıcı ve garip noktalara sürükledi.
Balkız ve Genç’e yönelik tertibin deşifre edilmesi, Türkiye için çok önemli bir tehlikenin üstesinden gelinmesi anlamına geliyor.
Ergenekon soruşturması başlamasaydı, bazı katil zanlıları yakalanmasaydı, acaba son iki yılda başımıza neler gelirdi?
Kafası karışanlar bir de bu açıdan düşünsünler.
ORAL ÇALIŞLAR
RADİKAL - 13.03.2009