HİKMET ÇETİNKAYA / Cumhuriyet
Beylerbeyi’nde Boğaz’ın kıyısındayım...
Hava sıcak...
Temmuz böyledir İstanbul’da.
Ne zaman Ortaköy’e, İstinye’ye insem, Beylerbeyi’nden Boğaz’dan geçen gemileri seyretsem Ege’yi düşlerim.
Gözlerimi yumduğumda ya Datça’da olurum ya da Alaçatı’da, Karaburun’da.
Çeşme Dalyan’da, Homeros’un ışık sahilinde, Foça’da Siren kayalıklarında.
Gecenin yıldızlarıyla konuştuğum saatlerde, karanlık bir suyun akışını düşünürüm.
Faşist askeri darbeleri... İşkencecileri... Erdal Eren’i... Diyarbakır, Aydın, Metris cezaevlerini... Faili meçhul cinayetleri...
Akşam ağır ağır inmeye başlarken Çeşme Dalyanköy’de bir hüzün bulutu düşer gözlerime.
Dalıp dalıp giderim!
Bir bakmışım ki İstanbul’u özlemişim, apar topar dönerim!
Temmuz sıcağı denizden gelen esintiyle yüzüme dokunuyor...
Fethullahçı gazete Zaman’ın haberi gözüme çarpıyor bir anda:
“Madımak provokasyonuna karanfilli anma.”
Haber şöyle başlıyordu:
“...2 Temmuz 1993’te gerçekleştirilen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli’nde yangın çıkmış, aralarında otel görevlilerinin de bulunduğu 37 kişi ölmüştü.”
İşte Fethullahçıların gerçek yüzü...
Bir katliamı 16 yıl sonra “otelde yangın çıktı” diye yazıp katillere arka çıkan bir düşünce.
12 Eylül’de Kenan Evren’le, 28 Şubat’ta Çevik Bir’le uzlaşmak isteyen kafa!
Şimdilerde demokrasi ve özgürlük kavramlarını kullanarak takıyye yapan, hoşgörüden, dinler ve kültürlerarası diyalogdan, barıştan, kardeşlikten söz eden düşünce.
Başka ne diyeyim!
Yürekleri nasırlaşmış, insanlıkla uzaktan yakından ilişkisi olmayan Fethullahçı zibidilere!
Maskeleri bir kez daha düştü böylece!
***
28 yıl önce bugün, İzmir Narlıdere Askeri Cezaevi’nde tutukluydum.
Anımsamak istemedim o yılları...
Yaşamın yedi renginde gözlerimi kapatıp başka iklimleri düşledim.
Bir süre önce 12 Eylül’ün 29 yıldır yargıladığı Devrimci Yol’cuların öyküsünü okumuştum gazetelerde...
Yayımlanan fotoğraflarına bakmıştım.
20’li yaşların delikanlıları yaşlanmış, saçları ve sakalları aklaşmıştı.
Ne denli hüzünlüydüler öyle!
29 yıldır bitmeyen bir dava!
Çoğu 50’li yaşları çoktan devirmiş, torun sahibi olmuşlardı.
İşkencelerden geçmişti hepsi de...
Boğaz’dan bir gemi geçiyordu...
Martılar iskelenin dubaları üzerine konuyor, ardından kanat çırparak havalanıyorlardı.
Düşümde İstanbul bir kelebeğe dönüşüyordu sürgün yolunda.
O yılların devrimcileri 12 Eylül faşizminde işkencelerden geçti, cezaevlerinde yattı, genç ölüler verdi.
Bir de Kenan Evren ve hayatta olan darbeci faşist generaller verse ne olur!
Vermeyeceklerini biliyorum bu hesabı!
Aslında 12 Eylül öncesinin katliamları, cinayetleri 12 Eylül’ün kendisidir.
Bugün, darbelere karşı demokrasiyi ve özgürlükleri savunduklarını bileyli kalemleriyle yazanların, 12 Eylül paşalarının sofralarında kadeh kaldırdıklarını ne çabuk unuttuk.
***
Darbesever liberal faşistler Fethullahçı kayığında demokrasi ve özgürlük şarkıları söylerken, sosyalist solu ve devrimcileri darbeci olarak suçluyorlar.
Bunaltıcı bir temmuz sıcağında denizden gelen esinti de durdu Beylerbeyi’nde.
Bir çocuk yüreğinin atışında, sabahın ışınlarına kilitlenmiş düşlerim beni uzun bir yolculuğa çıkardı işte...
12 Eylül’ün kanlı sayfaları açılacak mı?
Liberal faşistlerin işine gelmez bu sayfaların açılıp hesap sorulması.
Aslında onlar devrimcilere çok şey borçlu!
Faşist çetelerle vuruşan devrimcilerdi.
Bir gizli acının, sapsarı çiçekleriyle donatılmış sularında belki de kendi kendimi avutuyor, içimdeki sıkıntıyı atmaya çalışıyorum.
Fethullahçı Zaman gazetesinde çıkan o haber...
Demek Madımak Oteli’nde yangın çıkmış ha!..
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy34643 = 'hikmet.cetinkaya' + '@';
addy34643 = addy34643 + 'cumhuriyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
var addy_text34643 = 'hikmet.cetinkaya' + '@' + 'cumhuriyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
( '' );
34643 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
Cumhuriyet - 04.07.2009