Mustafa Peköz / Sendika.org
Küresel sermaye tarafından desteklenen Fehtullah Gülen’in ‘barışçıl’ bir politika izlediğine dair vurgular sık sık yapılır. İdeolojik politik çizgisine bakıldığında böyle biri olmadığını anlamak zor değil. Tersine çok katı, sert, ırkçı ve milliyetçi görüşleri savunmaktadır. İdeolojik-politik çizgisinin esasını Türk-İslam sentezi oluşturur. Toplumsal uzlaşmadan yana görünmesine rağmen demokrasinin İslam’la bağdaşmadığını ve demokrasiyi savunmadığını sürekli vurgular, şiddeti esas alır. Amaçlarına ulaşmak için her yolun denenmesi gerektiğini, bunu mubah olduğunu söyler.
İki yüzü politikalarla ün yapmış Gülen’in öncelikli hedefi Kürtler ve Alevilerdir. Cemaatine yönelik verdiği özel ve gizli vaazlarda bunların tehlikeli olduğunu ve sert önlemlerin alınması gerektiğini belirtir.
Örneğin Gülen, bir kasetinde şunları söylüyor: “Güneydoğudaki vatandaşı baştan çıkarmak için Ermeni’yi kullanıyorlar, Süryani’yi kullanıyorlar, Ateist’i kullanıyorlar. Bir zamanlar komünizm perdesi altında yapıyorlardı. O yıkılınca tabii işleri zorlaştı. Şimdi artık Kürt istiklali, hürriyeti, vatanı falan diyorlar.”
ABD tarafından kurdurulan ‘Komünizmle Mücadele Derneği’nde CIA’nin paralı memuru olarak görev alan Gülen, bu kez bütün dikkatini Kürtlere yönlendirmiş bulunuyor. Kürtlerin tasfiye edilmesi için bütün gücünü kullanıyor. MİT ve Kontrgerilla ile birlikte Kürt coğrafyasında çok kapsamlı bir asimilasyon politikasını örgütlüyor. Tek bir hedefi var; Kürt Toplumsal Hareketinin etkisini kırmak ve Türk-İslamcılığını bölgede etkin kılmak. Hemen her Kürt ilinde kurmuş olduğu dernekler, vakıflar, açtığı okullarla bunu başarılı bir şekilde sürdürüyor.
Gülen, kasetinin devamında şunları konuşuyor: “Önlem alınmazsa, arkadan Kızılbaş meselesi geliyor. Bunların içinde mollalar, hocalar, şeyhler ve dindarlar var. Açtığımız okullarda ve ders verdiğimiz üniversiteye hazırlık kurslarında bunlarla diyalog kurabiliyoruz. Bir ölçüde bu dalgaları, sertlikleri kırma imkânı olabiliyor. Fakat Türkiye’de onlara ben Alevi demiyorum. Onlar Alevi değildir. Anadolu’daki Aleviler Türkiye’deki Aleviler, bizim Tahtacılar olarak nitelediğimiz Yörükler, her zaman anlaşacağımız insanlardır.” Alevileri kendi içerisinde sınıflandırırken özellikle Kürt Alevileri olarak gösterilen ‘Kızılbaşları’ hedef tahtasına oturtuyor. Kurdukları okullarla ve dershanelerle Alevi çocuklarının asimile etmeye çalıştıklarını özellikle vurguluyor. Bugün Dersim’de açtığı kolej ve öğrenci yurdu, bu asimilasyon politikasının önemli bir aracıdır.
Bu konuşmasından sonra esas tehlikeye dikkat çekiyor: “Fakat esas, aslen Nuseyri olan, Ermenilerden, Süryanilerden meydana gelmiş, aslen Nuseyri olan, Tunceli civarındaki Aleviler bu işin arkasında... Bunlar Türkiye’de gaileler açtığı zaman, devletinizle, ordunuzla bu işin karşısına çıkamazsınız. Ve bunların dinleri yoktur. Nuseyri akidesi vardır. Allah insandır, insan Allah’tır. Allah insanın içine girmiştir. Allah insanlığa itaat etmiştir. Bu anlayış hâkimdir.
“Şimdi Güneydoğu’yu verelim dediğimiz zaman bile, Sivas’a kadar talep edeceklerdir. Çok sıkı durmak lazım. Bu konuda taviz vermemek lazım.”[1]
Gülen Dersim, Malatya Erzincan, Muş, Bingöl, Elazığ, Maraş, Adıyaman, Sivas bölgesinde yoğunlaşmış ve ‘Kızılbaş’ olarak adlandırılan Kürt Alevilerini hedef göstermektedir. Dersim ayaklanmasını hatırlamış olacak ki, Alevilere karşı gerekli sert önlemler alınmazsa, Kürt coğrafyasında bir kopuşun olacağını vurgulamaktadır. Konuşmasına sadece Kürtleri, Alevileri değil, aynı zamanda Ermenileri, Süryanileri de hedef göstermektedir.
Burada bazılarına bir iki küçük soru sormaktan yarar var:
Birincisi, İzzetin Doğan ile Gülen arasındaki ilişki biliniyor. Doğan, Gülen ile Alevileri buluşturmak için çok büyük bir çaba gösterdi, hala buna devam ediyor. Peki, Gülen’in Aleviler hakkında yapmış olduğu bu açıklamaya ne diyor?
İkincisi, Gülen’in her söylediğini savunan Bülent Arınç, Gülen’in Alevilere karşı sert önlemler alınmalı, bunlar tehlikeli, bir bakıma ezilmelidirler biçimindeki sözlerini destekliyor mu? Kendi sesiyle yaptığı bu konuşmayı AKP hükümeti olarak nasıl değerlendiriyor?
Gülen ‘Kızılbaş’ olarak tanımladığı Alevilerin bir kesimine karşı yeni türden jenosit yapılması çağrısı yapıyor. Süryanileri ve Ermenileri de hedef gösteriyor. Çok açık olarak ‘Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmesini’ ihlal ediyor.
Alevilik sorununda çok duyarlı olan yüzlerce Alevi Sivil Toplum Kurumu olduğu halde, hiçbir kurum ve şahıs, Gülen’in bu konuşmasına karşı tepki vermedi.
Belki haberleri yoktu, en azından bundan sonra duyarlı olacaklarına inanıyorum.
Gülen bu sözleriyle insanlık suçu işlemektedir. Ayrıca bundan dolayı da yargılanması gerekir. Savcılar da görevini yapacak mı?
dipnot:
NOT: Gülen’in sesinden Alevilere yönelik hakaretlerini video olarak dinlemek istiyorsanız:
http://www.haberveriyorum.net/haber/fethullah-gulen-tunceli-alevileri-dinsizdir
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy79059 = 'gokyuzu9' + '@';
addy79059 = addy79059 + 'aol' + '.' + 'com';
var addy_text79059 = 'gokyuzu9' + '@' + 'aol' + '.' + 'com';
( '' );
79059 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
KAYNAK : Sendika.org - 19 Ağustos 2010