Fethullah Gülen’in emrinde 350 trilyon lira var. 1998′in 27 Martı’nda bir dolar 240 bin liraydı. Buna göre 350 trilyon lira yaklaşık olarak 1.5 milyar dolar yapmaktadır. 2003 Şubatı’nda 1 dolar 1.650.000 TL. olduğuna ve o tarihten bu yana servetin daha da artmış olacağına göre, var olan servetin katrilyonlarla ifade edilmesi doğal hale gelmektedir.”1998 yılı itibarıyla 103 okulu, 460 dershanesi, 500 yurdu ve binlerce Işıkevi var. Sadece Türki cumhuriyetlerde 126 lise ve 6 üniversitesi var. Balkanlar, Avrupa ve Avustralya’yı da kattığımızda okul sayısı 300′ü aşıyor. Fethullah Gülen’e ait 90 vakıf, aralarında sözde faizsiz bankacılık yaptığını iddia eden Asya Finans’ın da olduğu 211 şirket, Zaman gazetesi, Samanyolu TV, Cihan Haber Ajansı, 14 dergi ile 2 radyo var. Gruba ait okullarda yerli ve yabancı 3700 civarında öğretmen, 40 bin öğrenci var. Öğretmenlere 1500 dolar maaş ödeniyor. Öğrenciler, 500′ün üzerinde yurt ile 1000 civarındaki Işıkevleri’nde kalıyor. Asıl ticari faaliyetler buralarda yürütülüyor. Okullara Atatürk resmi asılarak takıyye yapılıyor.
Yurtlardaki faaliyetlerle çocukların beyinleri yıkanıyor. Fethullah Gülen, dünyada İslamiyet’in önderi olacağına inandırılarak Hıristiyan âleminin dini lideri Papa ile görüştürülmüştür. Bu çok boyutlu bir senaryonun parçasıdır. Türkiye genelinde toplam 441 özel liseden 200 kadarının Gülen’in liderliğindeki Nur cemaatine ait olduğu öğrenildi. Okullar, farklı kurucular ve şirketler tarafından farklı adresler gösterilerek açılıyor. Özellikle ‘yatılı’ olan bu kurumlarda kız ve erkek öğrenciler ayrı sınıflar veya okullarda eğitim görüyor. Daha önceki yıllarda MGK’nın gündemine gelen yurtiçi ve yurtdışındaki bu okulların kuruluş belgelerinde Gülen’in ismi_hiçbir şekilde geçmiyor.
Ancak Gülen, diploma törenlerine katılarak gölgesinin bu kurumlar üzerinde olduğunu hissettiriyor. Kesintisiz sekiz yıllık eğitim yasasıyla birlikte ortaokullarını ilköğretim okullarına dönüştüren ve yeni ilköğretim okulları açmaya başlayan Nur cemaatinin, dernekler ve şirketler aracılığıyla kurduğu dershane ağı da bulunuyor. Bu ağ, devletin eğitim hizmeti götürmede zorlandığı bölgeleri içine alıyor. En tanınanı FEM olan bu dershanelerde, yoksul çocuklara parasız hizmet veriliyor. Milli Eğirim Bakanlığı, bu okulları diğer tarikat okullarıyla birlikte sıkı takibe aldı. Ancak, bu okullarda ‘Atatürk takıyyeciliği’ yapıldığı için bir şey bulamadı. Üst düzey bir yetkili, bu okullarda her türlü eğitim-öğretim hizmetinin mevzuata uygun olarak yürütülmesinin, Bakanlığın elini kolunu bağladığını söyledi.”
Hikmet ÇETİNKAYA / Cumhuriyet - 2003