İÇKİCİ oldukları için değil, ama muhafazakarlığın müdahaleci ve yasakçı boyutlara ulaşmasından endişelenen birçok insan, son zamanlarda içki yasaklarıyla ilgili gelişmeleri tedirginlikle izliyor.
Spor kulüplerinde yer alan restoranlardaki içki yasağı, içki markalarının spor karşılaşmalarında sponsor olabilmelerinin engellenmesi, sigara yasağı ile ilgili düzenlemeye eklenen ve içki sponsorluk-reklamlarının vergiden düşülmemesi bu gelişmelerin bir kısmı.
Bir de televizyonlara gelen uyarılar var. Kral TV’de şarap bardağı göründüğü için sansürlenen klip ve Kürşat Başar’ın Kanaltürk’teki yemekli sohbetine gelen uyarı. Kral TV, sansürün kendi tasarrufu olduğunu söylerken, Kanaltürk, yazılı uyarının RTÜK’ten geldiğini belirtiyor. (RTÜK kabul etmiyor.)
Bunlar geçen hafta peş peşe gündeme düşen haberlerdi.
Özellikle tv’deki yasaklar ve Avrupa Birliği uygulamalarıyla ilgili olarak bir araştırma yaptım.
Bir yandan Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun Tasarısı taslağını inceledim diğer yandan İktisadi Kalkınma Vakfı’ndan yardım aldım. Onların, benim ricam üzerine hazırladıkları karşılaştırmalı bilgi notundan yararlandım. Avrupa Birliği kararlarına baktım.
* * *
TELEVİZYON yasakları ile ilgili olarak 23 Ocak 2008’de RTÜK, yazılı bir açıklama ile iddialara yanıt vermişti.
Yeni taslak hazırlanırken Avrupa Birliği ve dünya normlarının dikkate alındığı belirtiliyor ama Türk halkının ihtiyaçlarının da gözönünde tutulduğu vurgulanıyordu. Ayrıca, izleyicilerin alkol kullanımıyla ilgili hassasiyetinin arttığına da dikkat çekiliyordu. Geçen yıl yerli dizilerle ilgili şikayetlerin yüzde 47’sini alkol ve sigara tüketimini özendiren sahneler olduğu da açıklamada yer alıyordu.
Yeni tasarıda, "alkol, tütün ürünleri ve uyuşturucu madde kullanımını özendiren yayın yapılamaz" deniyor.
RTÜK’ün yazılı açıklamasında da böyle bir yaklaşımın tasarıda bulunduğu kabul ediliyor.
Bunda ne var diyeceksiniz. Bir defa şunu söyleyeyim, Avrupa Birliği mevzuatında bu üç madde, bir arada zikredilmiyor. Hepsi ayrı ayrı ele alınıyor, bu yüzden de düzenlemeler farklı.
Ayrıca alkolle ilgili düzenlemeler reklamlarla ilgili. Yayınlarla değil.
Avrupa Birliği Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Direktifi’nde, "Sigara ve diğer tütün ürünlerinin her türlü görsel-işitsel ticari iletişimi yasaktır" denirken, "alkollü içeceklerin reklamlarının özellikle çocukları hedef almaması ve aşırı tüketiminin teşvik edilmemesi" öngörülüyor.
Evet yeni yasa taslağı Avrupa normlarıyla birçok noktada örtüşüyor. Ancak Avrupa normlarının akasına sığınıp televizyonlarda gösterilen filmlerde, dizi ve kliplerde alkol zaptiyeliğine çıkılamayacağı da ortada. Çünkü yok böyle bir şey.
* * *
AB müktesebatında, alkollü içeceklerle ilgili reklamlar bile, belli ölçülere uymak koşuluyla serbest.
Evet, "alkollü içecek reklamlarında üye ülkeler kamu yararı ve kamu sağlığı gözetecek, kendi halkının ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak düzenlemelerde bulunma ve önleyici tedbirler alma hakkına sahip" deniyor.
Ama sadece "reklam"lar ile sınırlı olan bu yaklaşım bile yayın içeriklerine müdahale olanağı vermiyor.
TV yayınlarında "içki-kadeh" yasağı getiren anlayış Avrupa Birliği normlarının, Türk halkının ihtiyaçlarına göre uygulandığı iddiasında.
İşte bu, "biz AB’yi işimize geldiği gibi yorumlarız" yaklaşımı insanı tedirgin ediyor, yoksa içki bir sembol. Diğerleri gibi.
Muhafazakar zihniyetin, hayatı işine geldiği gibi yorumlayarak iktidar gücünü kullanmaya başlaması alarm zillerini çaldırtan gerçek neden.
Ferai TINÇ
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy48084 = 'ftinc' + '@';
addy48084 = addy48084 + 'hurriyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
var addy_text48084 = 'ftinc' + '@' + 'hurriyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
( '' );
48084 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
HÜRRİYET - 11 Şubat 2008