MEB'in yeni felsefe müfredatının bilim felsefesi ünitesi son sıraya alınırken din felsefesi iki sıra öne geldi. İlk ünitede ise amaç; öğrencinin felsefe ile hikmet bağını kurması...
ANKARA - Milli Eğitim Bakanlığı, felsefe, sosyoloji, psikoloji müfredatlarını Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı kararıyla değiştirdi. Yenilenen programlar içerisinde en çok dikkat çeken daha önce de taslak programı ‘din eğitimi verir gibi’ eleştirilerine hedef olan Felsefe müfredatı oldu. Yeni müfredatın ‘Felsefeyle Tanışma’ adlı birinci ünitesinde ders sonunda öğrencilerin kazanacağı donanımlar arasında ilk sıralarda ‘Hikmet kavramını fark etme’ , ‘Felsefe ve hikmet arasında bağ kurma’ya yer verildi. Yeni Felsefe müfredatında, din felsefesi son sıradan altıncı üniteye çekilirken, bilim felsefesi de dördüncü üniteden çıkarılarak, son üniteye aktarıldı.
Yenilenen Felsefe müfredatının, ‘Felsefeyle Tanışma’ adlı birinci ünitesinde kazanımlar arasında ilk sıralarda ‘Hikmet kavramını fark eder’ , ‘Felsefe ve hikmet arasında bağ kurar’ kazanımlarına yer veriliyor. Felsefe ve Hikmet kazanımı olarak da öğretmenlere, “Hikmet kavramının kökeni belirtilip kadim düşünce çevrelerindeki (Hint, Çin, Pers, Yunan, Türk vb.) yansıları kısaca vurgulanmalıdır”, “Felsefe ve hikmet arasındaki etkileşim ve ilişki açıklanmalıdır” uyarısında bulunuluyor. Hikmet kavramının, çok sayıda kaynakta, “Allah katından gelen vahyin öğretildiği bilgi, Tanrı’nın insanlar tarafından anlaşılamayan amacı ve eski dilde felsefe” anlamlarına geldiği belirtiliyor.
‘Hikmetsiz felsefe olur mu?’
Müfredatta öğretmenlere verilen örnek etkinliklerde de hikmet konusuna ilişkin, öğrencilere bir parça okutularak, ‘Felsefe ve hikmet arasında nasıl bir etkileşim vardır?’, ‘Felsefesiz hikmet, hikmetsiz felsefe olur mu?’ sorularının yöneltilmesi isteniyor. Öğrencilere konuya ilişkin okutulması önerilen “İmajoloji, Felsefe ve Hikmet” başlıklı örnek parçada da “Bir bilgiye sorular sorabiliyorsak orada felsefe vardır. Bu sorular aklımızı ve vicdanımızı kullanarak sorduğunuz sorular ise orada hikmet vardır”, “Hakikati ve gerçeği aramadan karar vermek ve harekete geçmek insanı alt türlere yaklaştırır. Hikmet ise insanın duyarlı olmasına yardımcı olur” ifadeleri yer alıyor. Ali Öztürk’ün müfredatta yer verilen yazısının da yer bulduğu ‘İmajoloji’ kitabının tanıtım yazısı şöyle:
“Kavramlar batı çıkışlıdır. Bu bilinçle onların oyununa katılan bizlerin hangi tiyatro sahnesinde olduğumuzu kendimce anlamaya ve çözmeye çalıştım. Yani imajoloji disiplini aracılığıyla insanın macerasını batı laboratuarından çekip alma gayreti içinde oldum.”
Sekiz ünitenin yer aldığı Felsefe müfredatında, daha önce dördüncü ünitede işlenen bilim felsefesi son üniteye alınırken, din felsefesi de iki basamak ilerleyerek, altıncı ünite içine girmeyi başardı. Din felsefesi ünitesinde kazanımlar bölümünde Varlığın sırrı etkinliği kapsamında, “İnanan bir varlık olarak insan, akıl emanetinin taşınması ve kullanımı, Tanrının varlığı, evrenin yaratılışı, vahyin imkânı, ruhun ölümsüzlüğü gibi konuların felsefi temalar olarak nasıl tartışılabileceği gösterilmelidir” ifadelerine yer verildi.
Felsefeciler tepkili
Felsefeciler Derneği Başkanı Yaşar Küpeli, yeni müfredatı şöyle değerlendirdi: “Açık bir şekilde muhafazakârlaşma hissediliyor. Batı felsefesinden uzaklaşılmış. Yeni müfredat Türk İslam sentezinin felsefeye yansıması olmuş. Felsefeye giriş ‘Felsefe-Hikmet tartışmasıyla başlamaz. Bu felsefenin ruhuna aykırıdır. Felsefenin temel problemlerini atlayan ve belirsizliğe iten bir içerik var. Örneğin, sanat felsefesinde, sanat eserlerine örnek verilirken ilk akla gelen cami olmuş. Tabiki cami konmasın demiyorum ama çok iyi niyetli bir yaklaşım da değil.”
BETÜL KOTAN / Radikal - 07.01.2010