Çorum Katliamı; Vatan, Millet, Devlet, Din ve Allah Adına Yapılan Bir Katliamdır.
28 Mayıs 1980’de başlatılan saldırılar dönem dönem kesintiye uğrasa da, 4 Temmuz’a kadar sürdü. Maraş Katliamının baş sorumlularından birisi ve MHP Genel Başkan yardımcısı olan Gün Sazak’ın öldürülmesini bahane eden halk düşmanı faşistler, 28 Mayıs Çarşamba günü, Çorum’da saldırıya geçtiler. Çorum’un en merkezi yerinden başlayan saldırı dalga dalga yayılmaya başladı. Hedef her zaman olduğu gibi yine Aleviler ve devrimcilerdi. Zalim Yavuzun yolundan yürüyenlere göre Alevilerin ve devrimcilerin katledilmeleri onlara verilmiş bir haktı. Bu haklarını kullanmak için halkı cihat etmeye çağırdılar. Ülkücü Gençlik adına yayınlanan bir bildiride bakın neler söylüyorlar:
“Büyük Türk Milleti... Son bağımsız Türk devleti üzerinde oynanan hain oyunları, komploları, planları görmemek için artık kör, hatta hain olmak gerekir... Müslüman Türk Milletini bataklığa sürüklemek isteyen komünist cinayet çetelerine karşı uyanık olalım... Ülkücü Türk Gençliğin’e destek olalım. Büyük cihada hazırlanalım... Kanımız aksa da zafer İslam’ın. Yolumuz Allah’ın yolu.”
Faşistler bu bildirileri dağıtarak katliamın hazırlıklarını yaptılar. Çorum Vali’si ve emniyeti katliamın yapılacağını baştan biliyordu. Faşistlerin bir direnişle karşılaşmamaları için, Alevilerin yoğunlukta olduğu mahallelere operasyon yapıyorlardı. Devrimcileri tutuklayarak halkı savunmasız bırakıyorlardı. Bu operasyonlar olurken, faşistler tepelere mevziler kurup ağır makineli tüfeklerini yerleştiriyorlardı. SSK hastanesini üs olarak kullanıyorlardı.
Bu arada “Müslüman Gençlik“ de boş durmuyordu. Onlar da bildiriler yayınlayarak halkı cihada çağırıyorlardı. Kan ve ölüm kokuyordu bildirileri:
“… Ey Müslüman,... Namazını kıl, orucunu tut yeter; karışan mı var diyen gafil Müslüman sen de düşün... Düşün ki, haddini bilmeyenlere bildirelim haddini. Şu hadisi- Şerifi asla unutma, haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır. Ne mutlu canı ile, kanı ile , malı ile cihat edenler. Müslüman Gençlik. ”
Katliam ortamı bu tür bildirilerle oluşturuldu. Sıradan halk din adına cihat yapılıyor yalanlarıyla kandırıldı. Bu yalanlara inanarak, yıllardır kapı komşu olduğu insanlara karşı katillerin yanında yer aldı.
29 Mayıs sabahında sanki kan bulutları çökmüştü Çorum’un üstüne. Kurt ulumaları yankılanıyordu sokaklarda. Katliamcılar tüm sokak başlarını tutmuşlardı. Çorum’un mazlum insanları, bu gelişmelerden habersiz bir şekilde evinden çıkıp işine, okuluna gidiyordu. Ceylanın avcısına yaklaştığı gibi yaklaşıyorlardı katillerine. Nereden bileceklerdi ki sokaklarda onları ölüm mangalarının beklediğini... Faşistler bu savunmasız insanları dövüyor ve esir alıyorlardı. Solcu ve Alevilere ait olan iş yerlerini yağmalıyor, tahrip ediyor ve yıkıyorlardı. Saldırıya uğrayanlar devletin kolluk güçlerine başvurduklarında katliamın suç ortaklarından şu cevabı alıyorlardı:
“Toplumsal olaydır, müdahale edemeyiz.”
Bunu söyleyen kim? Orada devleti temsil edenler. Bu söylem bize neyi gösteriyor? Devletin katliamı yapan güçlerin içinde olduğunu!
Katliamın ikinci ve en korkunç aşaması 1 Temmuz’da başladı. Salıyı Çarşambaya bağlayan gece faşistler Alevi mahallerini kuşattılar. Çorum’a gelen tüm yolları tuttular. Çarşamba günü, köylüler Çorum’da kurulan pazara geliyorlardı. Yolları silahlı faşist çeteler tarafından kesildi. Faşistler araçları durdurup kimlik kontrolü yapıyorlardı. Alevi ve solcuları alıp kendi karargahlarına götürüyorlardı. Bu katliam merkezinde insanların ellerini, ağızlarını bağlayarak işkence ediyorlardı. Ardından bazılarını kurşuna dizerek katlediyorlardı. Mahallelerde saldırı altındaydı. Katliam başlamış ve sürüyordu. Tarihler 4 Temmuzu gösterdiğinde onlarca can katledilmiş, yüzlerce can yaralanmıştı. Fakat yinede Çorum bir Maraş olmadı. Milönü Mahallesi halkı başta olmak üzere, halk çeşitli semtlerde barikatlar kurup faşistlere karşı kahramanca direndi. Faşist katiller halkın direnişiyle karşılaştıkları için istedikleri sonucu alamadılar.
Sonuç olarak, Çorum katliamı, emperyalist güçler ile işbirlikçi uşakların birlikte planladıkları bir katliamdı. Amaçları, Alevi-Sünni çatışması yaratmaktı. Halk bunu baştan bildiği için, bu oyuna gelmedi. Saldırıdan ve katliamdan faşizmi sorumlu tuttu.
Aleviler yapılan bu zalimlikleri asla unutmamalıdır! Eğer unutursak hatırlatırlar!
Aleviler hiçbir şey adına bu insanlık düşmanlarıyla barışmamalıdır!
Hasan Subaşı