Sevilay YÜKSELİR / Sabah
Cumartesi sabahı kendisi de benim gibi Alevi kökenli olan bir avukat arkadaşımdan cep telefonuma gönderilen SMS'de, Taraf Yazarı Rasim Ozan Kütahyalı'nın, "Yüksek yargı Alevilerin elinde mi?" başlıklı yazısını şiddetle okumam tavsiye ediliyordu.
Yargıtay Onursal Üyesi Cevdet İlhan Günay'ın, akıllara durgunluk veren, "Hâkim arkadaşlarımız derler ki, bir yere gelebilmek için TSE damgalı olmak lazım. TSE ama açılımı Türk Standartları Enstitüsü değil. Onun açılımı 'Tunceli-Sivas-Erzincan'dır!" şeklindeki açıklamalarından yola çıkıp, yargı ve Aleviler arasındaki bağların geçmişine dair son derece isabetli bir tespit yapmış Kütahyalı.
Bugün bir Ergenekon tertibi olduğu anlaşılan ve 23 Alevi'nin katliyle sonuçlanan Gazi Mahallesi Davası'nı örnek göstererek, sürekli Alevileri aşırı milliyetçi, statükocu ve darbe şakşakçısı gösteren çakma liberallere, Alevileri Dernekleri Federasyonu Başkanı Doğan Bermek'in koyduğu argümanlardan yola çıkarak açık açık seslenmiş.
"Madem yüksek yargı Alevilerin elinde. O halde Gazi Davası'ndan neden sonuç alamadılar? Dava neden kasıtlı olarak Trabzon'a kaydırıldı? Dava sürecinde mağdur yakınları taşlanırken, toplam 18 ay cezayla sonuçlanırken neredeydi o yüksek yargıdaki Aleviler?"
Kütahyalı'nın ortaya koyduğu bu önemli ayrıntıyı bıraktığı yerden alıp, meseleye dair kalem oynatma sırası şimdi bende.
Belki içinizden hatırlayanınız vardır. 15 ve 18 Mart 2009'da Gazi Davası'na ilişkin iki yazı yazmıştım. Ve yargının en tepesindeki isim olan Alevi kökenli eski Adalet Bakanı Mehmet Moğultay'a en azından vicdanını rahatlatmak adına konuşması, o tarihlerde olan biten her neyse bildiklerini, yaşadıklarını anlatması çağrısını yapmıştım. Moğultay'dan gelen cevap ise inanılmaz şaşırtıcıydı; "Yargının bağımsızlığına şiddetle inanan bir bakan olarak Yargıtay'ın verdiği o karara müdahale etmem yanlış olurdu. O gün böyle düşünüyordum. İnanın ki, bugün de olsa, aynı tavrı göstermekte bir an olsun tereddüt etmezdim!" (Arşiv-20 Mart 2009)
Peki gerçekten öyle miydi acaba?
Gerçekten Moğultay ve onun gibi Alevi kökenli siyasiler bağımsızlığa olan inançlarından dolayı mı 23 Alevi'nin ölümüne neden olan davanın sumen altı edilmesine göz yummuşlardı?
Tabii ki değil!
Oradaki inisiyatifsizliğin ya da görmezden gelmenin bir tek nedeni vardı. O da Kütahyalı'nın da işaret ettiği gibi mevcut sistemle barışık olmak için, derin ve kirli ellerin Aleviler üzerinde oynadığı Bizans oyunlarına karşı Alevi felsefesinin öngördüğü şekliyle tavır alamamaktı!
Meselenin özü budur yani!
O nedenle, her daim yüksek yargıda görev yapan Alevilerden hareketle milyonlarca insanı hedef alıp, acımasızca yazılar yazan çakma liberallere bir kez daha sesleniyorum;
Ortada bir hata, kusur varsa, bunu insanların köklerinde aramayın! Bırakın kökler üzerinden ayrımcılık falan yapmayı da, aklınızı başınıza alıp insanların köklerine bakmadan onları maşa gibi kullanmayı başaran bu sistemi sorgulayın! Biliniz ki, sadece yüksek yargıya değil, devlet kademesinin her yerine sirayet etmiş bu kafalara yanlış yaptıranlar kökleri, kökenleri değil, uyarına geldiğinde Sünni'nin de, Alevi'nin de, Ermeni'nin de kafasını ezmeyi kendisine şiar edinmiş sistemin ta kendisidir!
***
Ekrem Dumanlı'ya açık uyarı!
Hani başka bir gazete, Cevdet İlhan Günay'ın, son derece abuk ve anlamsız bulduğum, "Yargıda bir yere gelebilmek için Tunceli-Sivas-Erzincan kökenli olmak lazım" açıklamalarını taşısaydı sayfalarına, "Geç Sevilay! Üzerinde durma!" diyecektim.
Ama bütün Alevi toplumunu hedef alan bu tahrikkâr açıklamaları kamuoyuyla paylaşan gazete Zaman gazetesi olunca duramadım.
Çoğu kez şahit olduk hep beraber, isteğe ya da talimata göre kalem oynatan, açıklamalar yapan kişilerin Ergenekon Süreci'ne dair yorumlarında, "Bu senaryo, Emniyet'teki F tipi kadrolaşmanın ya da yapılanmanın bir ürünü" dediklerini...
Peki nasıl oluyor?
Yani, Gülen Cemaati'nin eline geçtiği söylenen polis teşkilatının tüm uygulamalarından tamamıyla kendilerinin sorumlu tutulamayacağını her fırsatta dile getiren Zaman gazetesi yöneticileri, tüm Alevileri hedef alan ve onları inciten bu tür açıklamaları sayfalarına ne için, hangi amaçla taşıyor?
Yani bilmiyorlar mı bu tür haberlerin ve açıklamaların aslında, geçmiş zeminlerini kaybettikleri için yeni bir zemin arayışında olan ırkçı-bölücü ve kafatasçı tezgâhtarların ekmeğine yağ sürdüğünü.
Bilmiyorlarsa çok yazık!
Bilerek yapıyorlarsa daha da yazık!
Belki farkında, belki değil ama Zaman gazetesi bu yayın politikası ile sayıları 10 milyondan fazla olan Alevilerin fena halde antipatisini kazanıyor!
Ayrıca uyarmak zorundayım ki, gazetenin Alevilere bu yaklaşımı cemaatin lideri Fethullah Gülen' in yaklaşımıyla da hiç örtüşmüyor!
Daha açık söyleyeyim...
Ekrem Dumanlı bu yayın politikası ile Fethullah Gülen ile adeta zıtlaşıyor!
Şaka yapmıyorum...Tamamen bir gerçeği haykırıyorum!
Bakın Gülen diyor ki bir açıklamasında: "Bir yönüyle (Sünnîler ve Alevîler) Türk toplumunun iki kesimi. Eğer bunlar vuruşturulmak isteniyorsa, birbirine düşürülmek isteniyorsa, en azından bir yanı itibarıyla vuruşma düşüncesini kırarsak, ayağımızın altına alırsak, karşı taraf sallayacağı yumruğu boşa sallamış olur, buna meydan vermemiş oluruz. Ben, Alevî vatandaşlarımızdan çok ciddî civanmertlik gördüğümü söyleyebilirim. Çok azını istisna edebiliriz. İcabında caminin yanında Cemevi de yapabiliriz. Kimi okumak, kimi düşünmek istiyorsanız söylersiniz."
İnanmıyorsanız, Fethulllah Gülen'in adını taşıyan internet sitesine bir göz atın derim. (http://tr.fgulen. com/content/view/226/141/)
Özetle; Bilerek ya da bilmeyerek, Zaman gazetesi son dönemde Alevileri hedef alarak yaptığı bu haberlerle tarihsel yanlışlara imza atıyor. Ve en kötüsü de, "Ben insan olma özelliğini taşıyan herkesi seviyorum ve kucaklamak istiyorum" diyen Fethullah Gülen'in bu söylediklerinde gerçekten samimi olup olmadığına dair, çakmalar arasında değil ama gerçek liberal ve demokratlar arasında şüphe uyandırıyor!
Sabah - 14 Nisan 2010