DOĞU KARADENİZ’İN EN ‘HIRÇIN KENTİ’ TRABZON
BİRGÜN GAZETESİ DİZİ YAZI VE ARAŞTIRMA DOSYALARI / MAHALLE BASKISINDAN DEVLET BASKISINA
Beş yıldır Trabzon’da çalışmakta olan bir ilaç mümessili; evinin kapıcısı tarafından çöplerde çıkan içki şişeleri nedeniyle “Abi içmesen ne güzel olur, haramdır” diye zaman zaman uyarıldığını anlattı...
Bazıları da içki alırken, mahallesindeki bakkal yerine kent merkezindeki büfeleri tercih ediyor. Ev tutmak da bir dert, kiracı adayları ev sahiplerinin içki sorularına muhatap oluyor. Kiracılar da yalan söylüyor...
Trabzon’da örnek teşkil etmesinden dolayı il merkezine yakın olan Vakfıkebir, Tonya, Akçaabat ve Maçka ilçelerinde çalışma yapıldı. Tüm veriler ışığında ifade edilmesi gereken en önemli unsur, bir dönem Fazilet Partisi’ne mensup Asım Akyan (Halen AKP Trabzon milletvekili) başkanlığındaki belediyenin CHP’li Volkan Canalioğlu’na geçmesiyle birlikte kentte belirgin bir normalleşmenin yaşanması…
Görüşülen kesimlerin ortak tespiti, ilde geleneksel bir mahalle baskısının var olduğu ancak bunun dinsel nedenlerden kaynaklanmadığı yolunda. Karadeniz bölgesine özgü bir muhafazakârlığın kente damgasını vurduğu belirtilirken, değişen siyasi iktidarlara göre bu muhafazakârlığın değişebildiği, görece Trabzon’un gelenekselliğinden kaynaklanan unsurların da göz ardı edilmemesi gerektiği vurgulandı.
Kentte yerel yönetimin yarattığı pozitif havaya rağmen, merkezi iktidarın muhafazakâr olmasının etkileri yadsınamaz bir gerçek. Örnek olarak cuma namazları gösterildi. Cuma namazı saatlerinde camilerin avlularından sokaklara taşan manzaraların AKP hükümeti ile birlikte arttığı, ‘Cuma’nın önem kazandığı belirtildi.
Kentte Nakşiler, Nurcular ve Kadiri cemaatlerinin etkinliği hayli fazla. Bu cemaatlere mensup kişilerin iletişim yeteneğinin güçlü olduğu, halka inebildiği ifade edilirken, geleneksel yapının muhafazakârlaştırılmasında bu tutumun öneminin altı çizildi. Bu konuda görüş bildiren kentin kanaat önderlerinden birisi, “Trabzon’da tarikatçıları cübbeli-sakallı-sarıklı düşünmeyin. Normal, hatta modern denilebilecek giysilerle halkın arasında yer alırlar. Bu insan karşınıza, kimi zaman gittiğiniz bir berber olarak çıkabilir kimi zaman yemek yediğiniz lokantanın sahibidir” tesbitinde bulundu. Yapılan görüşmelerde; yerel yönetimin CHP’li olmasının geleneksel davranışların “yobazlığa” da engel olduğu tesbiti çarpıcı biçimde dile getirildi. Bu değerlendirmenin yanında, bazı davranış motiflerinin gözle görülür biçimde yaygınlaşmasına yine de vurgu yapıldı.
Örneğin, Karadeniz bölgesinde görülmeyen kafa tokuşturarak selamlaşma biçiminin giderek yaygınlaştığı, bunun artık gündelik bir parça haline geldiği belirtildi. Bazı iş görüşmelerinde “Namaz kılar mısın?”, “Oruç tutar mısın?” sorularına muhatap kalındığı da anlatıldı.
Özellikle de kentte artan işsizliğin cemaatlerin ekonomik yardımlarından almak isteyen kesimleri oruç tutmaya, namaz kılmaya, kadınları da kapanmaya zorladığı pek çok görüşmede dile getirildi. İl merkezindeki görüşmecilerden bir çoğu kendini “modern tutucu” diye ifade etti. Genele uyum gösterme gibi kaygılar normal koşullarda yan yana gelmeyecek iki kavramı birlikte kullanılır duruma getirmiş. Bir de kentin, Rahip Santoro Cinayeti, Hrant Dink Suikasti nedeniyle Türkiye’nin gündemi haline gelen Trabzon’da yaşanan “mikro milliyetçilik” eklendiğinde şu değerlendirme yerli yerine oturmaktadır: “Trabzon’da hakim hava mikro milliyetçilik; lümpenlik ve kışkırtılmış milliyetçilik ile iç içedir”
Ramazan’da oruç tutmayıp, sigara içene müdahele eden bir Trabzonlu’nun da oruç tutmadığının ortaya çıkması bu durum için çarpıcı bir örnek. Trabzon’da kente hâkim olan duygunun (özellikle gençlerde) “en vatansever insanlar Trabzonludur”, “En cesur insanlar Trabzonludur”, “Trabzonsporluk bir onurdur” sözleriyle ifade edilmesi yine bu lümpenlik ve kışkırtılmış milliyetçilik ile açıklanabilir.
TRABZON’DA YABANCI OLMAK ZOR
Görüşülen kesimlerin pek çoğunun tespit ettiği gibi, gerek öğrenciler için gerekse kente çeşitli nedenlerle gelenler için Trabzon’da yabancı olmak gerçekten zor.
Örneğin, Trabzonlu bir genç saçını uzattığında ya da küpe taktığında tepki görmüyor ama dışarıdan gelen bunları yaptığında tepki görüyor.
Kentte ne fiili Kırmızı Bölge durumu ne de alkol kullanımı konusunda belediyenin CHP’li olmasından dolayı belirgin bir sıkıntı yaşanıyor. Ancak ilçelere geçildiğinde bu konu önemli bir sorun olarak aktarılıyor. Örneğin Sürmene ilçesinde bir tane bile içkili mekân bulunmadığı aktarıldı. Verilen örnekler çerçevesinde Maçka-Zigana ve Tonya ilçelerinde alkol konusunda belirgin bir rahatlık göze çarparken Vakfıkebir ilçesinde “açık içki” gerekçesiyle büfecilere yönelik baskıların arttığı, Akçaabat’ta ise sahil boyundaki restoranların gelen türbanlı, muhafazakâr gruplar nedeniyle içki servisini tümden kaldırdığı vurgulandı. Ramazan’ın; diğer Anadolu kentlerinde olduğu gibi alkollü mekân ve açık lokantalar açısından Trabzon’u da etkilediği sıklıkla ifade edildi
Kentin eski içkili restoranları gelen Rus kafileleri gerekçe göstererek Ramazan’da faaliyete devam ederken, “sosyal demokrat mekân sahipleri”nin CHP’li belediye ile birlikte Ramazan’da mekânlarını açık tutmaya özen gösterdiği anlatıldı. Ancak yine de Ramazan’da kent merkezindeki çay bahçelerinde iftar saatinden önce herhangi bir şey yemek ve içmenin mümkün olmadığı, kentteki öğrenci nüfusu nedeniyle kapanmayan lokantaların da camlarını gazeteyle örttüğü bildirildi. Cuma namazı saatinde kentte Uzun Sokak olarak adlandırılan ve trafiğe kapalı olan alışveriş noktasında daha az olmakla beraber pek çok dükkânın kapandığı anlatıldı.
KARADENİZ’E GÖRE ÖRTÜNME
Kadınların giyim kuşam konusundaki ortak tespiti, diğer kentlerdeki gibi türbanın giderek Trabzon’da da yaygınlaştığı yolunda. Ancak burada altı çizilen husus, bir kadın görüşmecinin dediği gibi “Başında türban var, biçimi biraz Karadeniz kadınının başını örtmesine benziyor; Saçlar bone ile sıkı sıkıya örtülü, ama altında Diesel marka kot var” Bildiğimiz tesettür giyimi taşıyan kadın sayısı yaygın değil ama, başı kapatmak genel durumu kabullenip ona uymakla açıklanabilecek bir yaygınlık taşıyor. CHP’li olmasına karşın belediyede türbanla çalışan kadınların varlığı ise Trabzon’un durumunu net biçimde ortaya koyuyor.
Kamuda özellikle şef ve amirlerden destek gören kadınların türban takabildiği vurgulandı. Buna örnek olarak ise özellikle kamu hastaneleri ve sağlık ocakları gösterildi. Bir de amirinden, şefinden destek alamayan hemşireler kliniklerde ameliyathane boneleriyle çalışıyorlar.
Kamudan verilen bir başka örnek ise; bazı kesimlerin erkek nikah memuru değil, kadın nikah memuru istemesi… Bazı nikah törenlerinde de Kuran-ı Kerim okunacağı zaman kadınların dışarı çıkarıldığı anlatıldı.
EV TOPLANTILARINDA HEDEF KADINLAR
“Türban geleneksellik ve neredeyse Müslüman kadının temel özelliği gibi sunulduğu için yaygınlaşıyor” diyen kadınlar, kent merkezinde türbanlı ile normal giyinen kadının birlikte dolaşabildiği ifade edildi. Kentte kara çarşaflı kadınlara çok sık olmasa da rastlandığı bildirildi. Giyim kuşam konusundaki Trabzon’da kadının rahatlığının biraz da Karadeniz bölgesine özgü olduğu vurgulanırken, ev toplantıları yoluyla belli çevrelerin kadınlara örtünmeyi tavsiye ettiği de anlatımlar arasında yerini aldı. Nakşiler, Nur ve Kadiri cemaatlerinin ev toplantılarının yaygın olduğunu anlatan kadınlardan bazıları mahallerinde bu toplantılara davet aldıklarını ifade ettiler. Özellikle kamuda çalışan kadınlar, birkaç ısrardan sonra toplantılara katılmayı reddedince dışlandıklarını anlattılar.
Trabzon’da aile ve çevrenin önemli bir unsur olduğunun altını çizen kadınlar, giyim kuşama yönelik aleni bir tepkinin yaşanmamasını ise kentteki ailelerin genişliğine bağladılar. Burada altı çizilen husus, giyiminden dolayı bir kadına sataşıldığında, bunun karşılığını göreceği endişesi ile açıklanıyor. Aynı nedenle, Trabzonlu bir genç kızın daha rahat olduğu, ama dışardan gelen bir üniversite öğrencisinin aynı rahatlığı yaşayamadığı belirtiliyor.
RUS VE GÜRCÜ KADINLARIN ETKİSİ
Giyim kuşam açısından Trabzon’un kendine özgü yanlarından birisi olarak da; Ruslar gösterildi. Ruslar’ın ve son yıllarda sayısı artan Gürcü kadınların modern giyimlerinin kentte bir özenti yarattığı, türbanın tesettüre dönüşmesini bu durumun engellediği ifade edildi. Tüm bunlara rağmen, açık giyinen bir kadının bakışlarla baskı altına alınmak istendiği özellikle vurgulandı.
Genelde ifade edilen bu rahatlığı karşın Trabzon’da kadınların gece sokağa çıkmasında kaygılar bulunuyor. Yanında erkek olmadığında kadınlar gece dışarı çıkmıyor.
Trabzon’da kadın konusunda ilginç olaylardan birisi de, kentte toplu ulaşımın büyük kısmını yürüten minibüslerde erkeğin yanına kadın oturtulmaması. Konuyla ilgili yaşadıklarını anlatan kadınlar, minibüs şoförünün bir kadının bir erkeğin yanına oturmak zorunda kalması durumunda, erkeğin yerini değiştirdiğini, şayet minibüste yer değiştirme imkanı yok ise erkek yolcuyu almadığını söylediler. Kadınların dikkat çektiği bir diğer nokta ise; fuhuş. Rusların gelmesi ile birlikte kentte fuhuşun yaygınlaştığı genel kanaat. Örneğin kentte Rusların kaldığı otel ve eğlence mekânlarının bulunduğu Çömlekçi semti, kadınların tepkisini çeken yerlerin başında geliyor. Hiçbir kadın bu semte girmek istemiyor.
‘DIŞARDAN GELEN’ GENÇ OLMAK…
Hem Trabzonlu gençlerle hem de üniversite nedeniyle dışarıdan gelen öğrencilerle görüşüldü. Kentteki en önemli sıkıntı olarak cemaat yurtları gösterildi. Görüşülen pek çok öğrenci cemaatlerden davet aldıklarını vurguladı. Ev toplantılarına davet alanların bu davete icabet etmemeleri durumunda dışlandığı anlatıldı. Benzer biçimde ev toplantılarına gelmeyenlerin ev sahiplerine ihbar edilerek, evlerinden çıkarıldığı anlatılan olaylar arasında. Öğrencilerin oturduğu Kalkınma Mahallesi ile ilgili anlatımlar, cemaatlerin yerel milliyetçi gençlerle ortak hareket ederek, uzun saçlı, küpeli, içki içen öğrencilere baskı uyguladığını ortaya çıkardı. Kent merkezinde cafe ve barlara rahat girip çıkan öğrenciler, mahalle aralarında tekel büfesi bulunmadığını, tek tük de olsa görülen büfelerden ise alışveriş yapmadıklarını, marketlerin büyük kısmında içki bulunmadığını, alışverişlerini kent merkezinde büfelerden ya da bilinen zincir marketlerden yaptıklarını dile getirdiler. Bazı Trabzonluların da anlattığı çerçevede gençler büfelerden içki satın alırken bunun mutlaka gazeteye sarıldığının altını çizdiler. Öğrenci evlerine kız arkadaşlarının gelmesi ya da içki içildiğinin anlaşılması durumunda komşuların polise ihbarda bulunduğunu anlatan öğrenciler, Kalkınma Mahallesi dışında öğrenciye pek ev verilmediğini, çoğu zaman da Trabzonlu kefil istendiğini anlattılar.
Kampusta giyim kuşam açısından pek sorun yaşamayan öğrenciler özellikle Türk Dili öğretmenlerinin küpe ve uzun saç konusunda sorun yarattığını vurguluyorlar. Kampusta de giyim kuşam açısından ortak alanlarda sorun çıkaranların ülkücüler olduğunun altı çiziliyor.
Ramazan’da kampusta yemekhanelerin açık olduğu belirtilirken Akçaabat ilçesindeki Eğitim Fakültesi’nde yemekhanenin kapatıldığı belirtildi. Türk İslam Sentezi’ne yakın kadroların işbaşında olduğu Eğitim Fakültesi ile kampus arasında önemli uçurumlar bulunduğunun altını çizen öğrenciler, Eğitim’dekilerin daha ciddi baskılar yaşadığına dikkat çekiyor.
DÖRDÜNCÜ MURAT UYGULAMALARI
Trabzon’da eğlence hayatına ilişkin Fazilet Partisi’ne mensup belediye döneminde içkili restoranlara yönelik adeta “taciz politikası” izlendiği anlatılırken, ilginç bir olay aktarıldı. Buna göre, belediye başkanı, yanına kamera ve kameraman alarak içkili mekânlara gider, denetim yapar, daha sonra da bu görüntüleri belediyeye yakın tv kanallarında yayınlatılırmış. Ruhsat konusunda önemli sorunlar yaşanırken, CHP’li belediye ile birlikte ruhsat sorununun ortadan kalktığı ifade edildi.
Geçmişe göre biraz daha rahat olduğunu vurgulayan içkili mekân sahipleri Rus turistler gerekçesiyle yapılan polisin “Huzur Operasyonları”ndan yakındı. Belediyenin CHP’ye geçmesinden sonra bu baskınların artığına dikkat çekilirken, uygulamanın taciz amaçlı olduğu vurgulandı. Sümela Manastırı’nın olduğu bölgede sadece bir otelde içki servisi yapıldığı, Akçaabat sahilinde, Seragölü denilen mesire yerinde içkili mekân bulunmadığı belirtildi.
‘ALKOL İÇMEK YASAKTIR’ TABELASI
Turistik Uzungöl’de yakın bir zaman içki mekân açıldığı belirtilirken, Trabzon çevresindeki yaylalarda “Alkol İçmek Yasaktır” tabelalarının sıklığına dikkat çekildi. Tüm bu tabloya rağmen, yerel yönetimin CHP’ye geçmesinin kentteki içkili mekânlara yönelik baskıları azalttığı belirtildi.
Trabzon’da geçmişte insanların gerek mekânlarda, gerek evlerinin balkonlarında oturup rahat hareket edebildiği vurgulanırken şimdi çevrenin etkisiyle gizliliğe özen göstermeye başlandığı kaydedildi. Bu konuyla ilgili görüşülen bir kişi; mahallesindeki bakkaldan içki almak istemediğini eve gelirken kent merkezindeki büfeleri tercih ettiğini, teşhir olmak istemediğini söyledi. Benzer sıkıntıları yaşayan insanların özellikle Trabzon ilçelerinde içkili mekân sorunu olmayan yerleri terci ettiği anlatılırken, yer yer apartmanlarda komşular arasında alkol konusunun gündeme geldiği anlatıldı. Beş yıldır kentte çalışan bir ilaç mümessili; kapıcısı tarafından çöplerde çıkan içki şişeleri nedeniyle “Abi içmesen ne güzel olur, haramdır” diye zaman zaman uyarıldığını anlattı. Bir başka kişi ise ev sahibinin içki içip içmediğini sorduğunu, evi tutmak için yalan söylediğini belirtti.
***
Rumlar’a ‘hoşgörü’, papaza kurşun
Trabzon’daki Rum azınlığa ilişkin sorularda ise, Trabzon’da yaşayan azınlıkların-Rumların Rahip cinayeti dışında kentle bütünleştiğine vurgu yapıldı. Rahip cinayetinin ise “karanlık bir cinayet” olduğu anlatılıyor. Yörede herhangi bir kahvede yan masada Rumca konuşulması hoşgörü ile karşılanıyor. Trabzon’un Tonya ilçesinde Rumca konuşulması hayli yaygın. İlçenin eğitim düzeyinin yüksekliği bu konuda herhangi bir sorun yaşanmasını engelliyor.
Karadeniz Bölgesi’nde Oğuzlar’ın bir boyu olarak kabul edilen Çepniler yaygın. Çepniler’in de Alevi olduklarına yönelik değerlendirmeler bulunmakla birlikte bölgedeki Alevilerin var olan toplumla bütünleştiği yapılan tespitlerin başında geliyor.
Sistemli bir asimilasyondan söz edilmemekle birlikte; kentte bir Cemevi bulunmuyor. Alevi olanların da bunu gizleme ihtiyacı duyduğu aktarıldı. Görüşülen kişilere Alevilerle ilgili sorular sorulduğunda, kendisini doğrudan Alevi olarak ifade eden bir tanıdığı olmadığı cevapları alındı. Bir görüşmede ise, görüşülen kişi, 20 yıllık arkadaşının kendisine çekinerek Alevi olduğunu söylediğini anlattı. CHP’li yerel yönetim ile birlikte kentte bir Cemevi girişimi olmuş ancak, yıllardır Alevi kimliğini gizleyen bu kesimin deşifre olmamak için bundan vazgeçtiği anlatıldı.
BİRGÜN - 7 Mart 2009