Fehmi SALIK
"Ölü bir imparator olmaktansa, yaşayan bir dilenci olmak daha iyidir."
-La Fontaine-
İki güzel varlık. Tadı, bütün meyvelerin tadından üstün. İnsan eliyle gün ışığına çıkartılmış hiçbir madde, karın doyuran hiçbir nimet, o denli sıcak, o denli haz verici olamaz. Atan yüreğin şahdamarı; gören gözün güçlü feri; konuşan dilin damıtılmış balı; işiten kulağın bitmez musikisi; onu tanımlayan kavramlar olsa gerek. Öyle hoş iki varlık ki; gül dalında şakıyan bülbüldeki ötüş gibi; sevgilinin yüzünde gamzeleşen gülüş gibi.
İkiz torunlarımdan söz ediyorum:
Birer çift göz, henüz 'kötüler'i görmemiş; birer çift kulak, henüz 'kem söz' işitmemiş; birer çift ayak, henüz 'batağa' saplanmamış; birer çift el, henüz 'haram' a uzanmamış; birer ağız, henüz 'haram' a değmemiş; birer beden, henüz 'işkence' den geçmemiş...
O doğdukları günün bir sonrasıydı; aldım kalemi elime; ne geldiyse dilime; dökmeye çalıştım ak kâğıda. Serde biraz da "halk ozanlığı" var ya? Nasıl olmasın ki, ta ilkokul çağında Aslı'yı Kerem'in dizlerine yatır; 32 dişini birden çektir. Mecnun'u "Leyla, Leyla" diye çöllerde bağırt. Karacaoğlan'ın karşısında önünü ilikle. Yunus'u bir baştan bir başa hatmet. Hatayi'nin önünde dâra dur. Pir Sultan' la birlikte "darağacını boyla." O koca Mahzuni'yle geceleri sabahlara dek sazda, sözde, özde söyleşide bulun; pir aşkına, ozanlar aşkına kadeh tokuştur. O 'güzellik' bulaşacak elbette; o kaçınılmaz 'alışkanlık' , benim de bedenimi saracak; benliğime, belleğime işleyecek...
Dönelim o ak kâğıda şimdi:
"İki konuk geldi bize
Biri Baran, biri Berçem
Tadı yeter hepimize
Biri Baran, biri Berçem
Mal/mülk bizim neyimize
Güneş doğdu hanemize
İyi bakın bu ikize
Biri Baran, biri Berçem
Sevginin tam tadı, sözü
İkisi de balın özü
Geleceğin gören gözü
Biri Baran, biri Berçem
Hele bakın şu duruşa
Yönleri dönük barışa
Katıldılar bu yarışa
Biri Baran, biri Berçem
Hoş geldiniz siz bebekler
Sizin için bütün renkler
Sevgimize sevgi ekler
Biri Baran, biri Berçem..."
Bunların adı torun; bunların tadını siz gelin bana sorun.
İşte ben "yeni yıl" a bunlarla giriyorum. Ne bir gösterişli otelde sabahlıyorum; ne de o "emekçi"nin "hak arama yeri" olan Taksim de, kimi çapulcuların yeni yıl kutlamalarına ortak oluyorum.
Torunlarım, birer buçuk yaşında henüz.
'Gerçek insan' gibi bakıyor gözleri. Bu kalleş dünyayı saran o pis kire, kine, gıybete bulaşmamışlar daha; işkenceden, acıdan pay almamışlar. Çalandan, talandan haberleri yok henüz; zalimin, mazlumun ayrımını yapacak güçte değiller. Emek sömürücülerinin, inanç bezirgânlarının tırnakları, bedenlerine henüz batmamış; kimi siyasetçilerin büyük yalanları, o temiz kulaklarına girmemiş daha. 'Yıkmak' tan, 'yakmak' tan, 'kıyım' dan, 'kıyam' dan bihaberdirler henüz..
"Keşke büyümeseler" diyorum içimden; "hep böyle kalsalar; bebek kalsalar; çocuk kalsalar; gerçek insan kalsalar" diyorum.
Onlarla oynuyorum ben. Seriliyorum ayaklarının altına.
Birer ak benekli, mor renkli kelebek gibi bazen sırtıma, bazen göğsüme konuyorlar. Dünyalar benim oluyor; mest oluyorum. Bakan, başbakan sıfır kalıyor yanımda. Şah da benim, vezir de.
İşte tam da bu zaman, sokakta çocuklarla aşık oynayan o ünlü Diyojen'e sorulan soru, onun verdiği yanıt geliyor dilimin ucuna:
Soru:
"Koca adamsın. Sokakta çocuklarla aşık oynamaktan utanmıyor musun?"
Yanıt:
"Sizin gibi yalancılarla "hükümet oyunu" oynamaktansa, çocuklarla aşık oynamak daha iyidir..."
''Göz'' de, ''söz'' de buna derim işte.
Ben de torunlarımla oynamayı sürdüreceğim.
Sizlerin de sofralarınızı güzel torunlar doldursun; nice güzel yıllar sizinle olsun&
Fehmi SALIK
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy837 = 'fehmisalik' + '@';
addy837 = addy837 + 'gmail' + '.' + 'com';
var addy_text837 = 'fehmisalik' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';
( '' );
837 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
Alevi Haber - 31 Aralık 2010