EŞİT
YURTTAŞLIK HAKKINA DAİR
ALEVİ TALEPLERİ İÇİN
ÇÖZÜM ÖNERİSİ -III
Namık Kemal KAYA
6) Diyanet İşleri Başkanlığının kaldırılması Talebi
3 Mart 1924 tarihinde 429 numaralı kanunla kurulan <<Diyanet İşleri Başkanlığı>> Kuruluş amacı doğrultusunda, Temel İlkeleri ve Hedefleri;
1) Laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek (Anayasa md. 136), İslam Dini'nin inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek. (633 S.K. md.1).
2) Toplumu din konusunda aydınlatırken dinin iki temel kaynağı olan Kur'an ve Sünnete dayalı sağlam bilgiyi esas almak, Müslümanların 14 asırlık dinî tecrübesini göz önünde bulundurmak, modern hayatı ve insanlığın ortak birikimini de göz ardı etmemek.
3) Din konusunda mezhep, anlayış ve uygulama ayrımı yapmadan vatandaşlık esasına göre hizmet sunmak.
4) Sürekli bilgi üretmek, bilgiyi toplumla paylaşmak ve güncel sorunlar hakkında yerinde ve zamanında açıklama yapmak.
5) Engelli, kimsesiz, yaşlı, yoksul, hükümlü ve tutuklu gibi ilgi ve desteğe muhtaç vatandaşlarımızın yanında olmayı din hizmetinin ayrılmaz bir parçası kabul etmek.
6) İslâm'ın itikadî ve amelî ilkelerini özümsemiş, eğitim ve kültür seviyeleri yüksek, kendisiyle ve toplumla barışık, beşerî ilişkilerde topluma öncü, muhatabını anlayan ve dinî sorunlarına pratik çözümler üretebilen, dinî ve ilmî verileri birlikte kullanabilen, söz ve davranışlarıyla örnek bir hayat sergileyebilen din görevlilerine sahip olmak.
7) Yurt dışındaki vatandaşlarımızın asimile olmadan, kendi öz kimliklerine bağlı kalmalarına ve yaşadıkları toplumla uyum içinde olmalarına katkı sağlamak.
8) Yurt dışında Türkiye'nin dinî alandaki tecrübe ve birikiminin tanıtılmasını, İslâm Dini'nin doğru anlaşılmasını sağlamak.
9) Gerek AB ülkelerinde gerekse Türkiye'de var olan din anlayışları ve uygulamalarıyla ilgili tartışmaları yakından izlemek ve bu konuda Batı kamuoyuna sağlıklı bilgiler sunmak, olsa da, Sünni İslam anlayışının hakimiyetinde gelişme göstermiş ve kuruluş amacının dışında işlevler üstlenmiştir.
Bu işlevler sırasıyla;
1) Sünni İslam anlayışını gerek toplumda ve gerekse Devlet kademelerinde etkili kılmak için çalışmalarda bulunmak,
2) Cumhuriyeti kuranları ve savunucularını İslamiyet ’e karşı düşman olan, dinsizler olarak gösteren dini eğitimlere öncülük etmek, ya da bu yöndeki eğitimlere göz yummak,
3) Resmi olmasa da Zaman zaman Devlet İşlerine karışarak, siyaseti yönlendirmeye çalışarak doğrudan Laikliği ihlal etmek,
4) Kendisinin dışındaki inançları yok saymak, küçümsemek, aşağılamak ya da onlarla ilgili tanımlamalarda bulunmak,
5) Devlet adına özellikle Alevilere ve Aleviliğe karşı asimilasyon politikalarının hazırlayıcısı ve uygulayıcısı olmak,
6) Devletten ayrılan bütçeyi sadece ve sadece Sünni İslam anlayışı için kullanarak, mescit, camii ve Külliye yapmak,
7) Sünni İslam anlayışını yaymak ve geliştirmek için kuran kursları açmak, imam hatip liselerinin açılması için Milli Eğitim Bakanlığından talepte bulunarak açılmasını sağlamak,
8) Zorunlu Din derslerinin İlköğretim okullarında okutulması için görüş belirterek, anayasada yer almasını sağlamak,
9) Devlet kademelerinde kurduğu hakimiyetle, Kendisi dışındaki inançlara yaşama şansı tanımamak,
10) Mescit, Cami ve Külliyelerdeki ısıtma, su ve elektrik ihtiyacını devletin bütçesinden karşılamak,
11) Devletin televizyon kanallarında inançlara tanınan yayın hakkını tamamen kendi amacı doğrultusunda kullanmak,
12) Sünni İslam anlayışını yaymak isterken hazırlayıp verdiği çağdışı eğitim biçimiyle, inançlar arası kin ve nefret duygularını geliştiren ümmetçi ve biat eden toplum tipini yaratmak,
13) Sünni İslam’ı geliştirmek ve yaymak için personel yetiştirmek ve onları devlet memuru statüsünde maaş vererek barındırmak,
14) Her yıl artan devasa bütçesi ile, 100.000 Camisiyle edindiği mal varlığı, 117.000 maaşlı personeliyle (imamıyla) Cumhuriyeti ve Laikliği tehdit eden, en büyük örgütlü yapı haline gelmiştir.
Dolayısıyla Misyonu ve vizyonu itibarıyla seksen-dört yıldır kurumlaşan Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldırmak adeta ateşten gömlek haline gelmiştir. Hiçbir siyasetçi Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldırmak şurada dursun, bunu teklif edecek cesareti bile gösteremez. Bunu ancak Alevi Örgütleri teklif edebilir.
Konunun önemi açısından bir karşılaştırma yapmak gerekirse; << Anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez kapsamındaki ilk üç maddenin değiştirilmesi söz konusu olabilir ama Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması söz konusu olamaz >> konumuna getirilmiştir. Bu yaklaşım bile cumhuriyet ve laiklik için, başlı başına büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Alevilerin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması konusundaki talebi, ilgili kurum ve kesimde sarsıcı ve şok edici bir travmaya sebebiyet vermektedir. Seksen-dört yıllık dokunulmazlık zırhı ile yapılanan bir kurumun bu travmatik durumu, Aleviler için de şaşırtıcı olmamalıdır.
Bu vesileyle, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması konusunda bir yanlış anlamayı düzeltmek gerekmektedir. Aleviler, bu talepleri ile Sünni İslam’a yada herhangi bir inanca karşı olumsuz bir düşüncede olmadıklarını herkesin anlaması gerekmektedir. Bu talep, tüm inançların serbest ve denetimsiz bırakılması anlamına gelmemelidir.
Bu Konuda Çözüm Şu Olmalıdır;
Çağdaş Dünya Devletlerinin yönetim anlayışları ve temel ilkeleri demokratik, laik ve insan haklarına saygılı olmaktır. Bu vesile ile Dünyanın birçok ülkesinde din işleri devlet işlerinden ayrılmıştır. Din işleri vakıflara devredilmiştir. Ancak devlet denetimi yine mevcuttur. İslamiyet’in çıkış noktası olarak bilinen Suudi Arabistan’da da aynı şekilde din işleri vakıflara devredilmiştir.
Avrupa’nın pek çok ülkesinde devlet vatandaşından vergi toplarken sorar, bir inanca aktarılmak üzere vergi vermek istiyor musun? İstiyorsan tahsil edeceğimiz verginin hangi inanca aktarılmasını istiyorsun? Eğer kişi, inanç için vergi vermek istemiyorsa zorlanmıyor. Ancak kişi inanç vergisi vermek istiyorsa, talebi doğrultusunda ilgili inanca bu vergi aktarılır. İnanç kurumlarına aktarılan bu vergiler aynı zamanda devletin görevlileri tarafından denetlenir. İlgili inanç merkezleri tüm giderlerini bu vergilerden karşılamaktadır. Bu anlamda aynı bayrak altında yaşayan farklı inançların, karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörü kültürleri daha erken gelişmiş ve toplumların daha çok kaynaşmasını sağlamıştır.
Türkiye cumhuriyeti devleti, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın mevcut hali ile devam etmesi durumunda asla ve asla laiklik ilkesini tam anlamıyla uygulayamaz. Diyanet İşleri Başkanlığı bu haliyle anayasal düzeni hem ihlal eden, hem de tehdit eden konumundan çıkarılmalıdır.
Din işlerinin yürütülmesi her inanç adına kurulan vakıflara verilmelidir. Devlet bu vakıfları her yönüyle denetleme yetkisinde olmalıdır. Vatandaştan toplanan vergi, kendi isteği doğrultusunda ilgili inanç merkezlerine aktarılmalıdır. Bu vesile ile inanç merkezleri kendi giderlerini bu vergilerden yada bağışlardan karşılamalıdır. Anayasada her inanç için tanınan haklar eşit olmalıdır.
Devletin dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nın teklifi ara çözüm olabilir. Bu ara çözüm diğer inançların diyanetin bünyesinde temsil etme yetkisi olarak önerilebilir. Bu çözüm asimilasyona yönelik bir çözümdür. Ve en büyük tehlikedir. Çünkü Sünni İslam yapılanmanın hakim olduğu bir kurumda eş temsiliyet olamaz, olsa olsa, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağımlı çalışan yetkisiz, sözde inanç önderleri olur. Bu çözüm Alevilik için sonun hazırlanışı, şeriatın ise başlangıcı olur.
7) Nüfus Cüzdanlarının üzerindeki din hanesinin kaldırılması Talebi
Nüfus cüzdanlarının üzerindeki din hanesi ibaresi, gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve gerekse Anayasanın kişi din ve vicdan özgürlüğüne aykırılık teşkil etmektedir. Dolayısıyla bu uygulamadan derhal vazgeçilmelidir.
8) Madımak Otelinin Müzeye dönüştürülmesi Talebi
2 Temmuz 1993 yılında Sivas’ta Madımak otelinde cumhuriyete ve onun savunucularına karşı gerici ve şeriatçı güçlerce gerçekleştirilen çağdışı katliamın bir kez daha yaşanmaması için, insanlık tarihinin hafızalarında kalması gerekmektedir. Bu çağdışı katliamın yaşandığı sırada devlet güçlerinin müdahale etmemesi ve asıl katillerin bu güne kadar yakalanmaması devleti zan altında bırakmıştır.
Bu Konuda Çözüm Şu Olmalıdır;
Devlet Madımak Otelini tamamen satın almalı ve oteli Uluslar arası düzeyde düzenleyeceği proje yarışması ile müzeye dönüştürmelidir. Ve bir kez daha yaşanmaması için, insanlık tarihinin hafızalarında kalması gereken bu müze devletin denetimi ve koruması altında tutulmalıdır.
Namık Kemal KAYA
Alevihaber.com - 3 Aralık 2008