Ne zaman AKP’den yolsuzluk haberi gelse, Erdoğan ‘Haberleri kesin yoksa başınıza gelecekler var’ mesajı veriyor. Deniz Feneri öncesinde Unakıtan ve İSMEK skandallarında olduğu gibi...
İSTANBUL - “Medya bu konuda kendini fazla yormasın. Medyanın ileri gelenleri de, köşe yazarları da kendilerini yormasın. Attıkları birçok iftiranın yalan olduğu ortaya çıkıyor. Ve bunun bir şeyler karşılığında olduğunun farkındayız.” (1 Mart 2006)
“Kendi menfaatlerinizin, gayrimeşru menfaatlerinizin önü kesildi diye bu haberleri yaptığınızı millete anlatacağım. Hangi talebiniz geri çevrildi diye bu haberleri yapıyorsunuz? Bunlar çıkacak meydana.” (1 Temmuz 2006)
“AK Parti, alışılmış partilerden biri değil. Tayyip Erdoğan da bu alışılmış başbakanlardan biri değil. Onlar Aydın Doğan ile pazarlığa oturmuş olabilirler ama Tayyip Erdoğan’ı pazarlığa oturtamadığın için bu çılgınlıkları yapıyorsun ve bütün kampanyaların arkasında olan gerçek bu.” (6 Eylül 2008)
Farklı tarihlerde ama aynı içerikte olan bu cümleler, Başbakan Tayyip Erdoğan’a ait. Erdoğan’ın öfkesini kontrol edemeden, medyaya ve özelde de Doğan Grubu’na karşı ‘haberleri kesin, yoksa başınıza gelecekler var’ şantajına başvurduğu her dönemin ilginç bir ortak noktası var. Erdoğan ne zaman medyaya şantaja başvursa, mutlaka öncesinde ya AKP’li bir bakan, belediye yolsuzluğa bulaşmış oluyor ya da AKP’ye yakın Albayraklar ya da Kanal 7 çevresi ihya edilirken açık verilmiş oluyor.
Unakıtan’ın yumurtası
2006 yılının şubat ayında Başbakan Erdoğan’ın “Kemal abi” diye hitap ettiği Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın yumurtacılık yapan oğlunun ithal ettiği mısırlarla ilgili usulsüzlük gündeme geldi. CHP’nin Unakıtan hakkında gensoru vermesine de neden olan kayırmacılık şöyleydi: Abdullah Unakıtan’ın 4 Ağustos 2003’te tavuklarına yedirmek için 4 bin ton mısır ithal etmesinden tam dört gün sonra vergi oranı yüzde 20’den yüzde 70’e çıkarılarak 366 milyar YTL haksız avantaj sağlanmıştı. Yine hükümet sıvı yumurtada, KDV’yi 18’den yüzde 8’e düşürerek ek bir avantaj vermişti. Unakıtan’a avantajlar bununla sınırlı kalmamış, şirkete 2.6 milyon YTL KDV istisnalı teşvik verilmişti.
1 Mart 2006 öfkesi
Unakıtan ailesiyle ilgili bu iddialar, Maliye Bakanı tarafından “Mısırlar tavuklar için ithal edildi?” diye geçiştirilirken, asıl tepki Başbakan Erdoğan’dan geldi. Erdoğan 1 Mart 2006’da doğrudan medyayı hedef aldı:
“Kemal bey gerekli cevabı vermiştir. Ben de gerekli cevapları vermişimdir. Bakın çok açık ve net bir şey daha söylüyorum. Şunu bilmeniz lazım; AK Parti iktidarı kendi kararını kendisi verir. Biz ne zaman nasıl adım atacağımızı biliriz. Medya bu konuda kendini fazla yormasın. Medyanın ileri gelenleri de kendilerini yormasın. Köşe yazarları da kendilerini yormasın. Attıkları birçok iftiranın yalan olduğu ortaya çıkıyor. Ve bunun bir şeyler karşılığında olduğunun biz farkındayız.”
Erdoğan’ın basına yönelik bir diğer tehdidi, 22 Haziran 2006’da Radikal Gazetesi’nin İstanbul Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları (İSMEK) ihalesinin ‘adrese teslim’ yapıldığını ortaya çıkarmasıyla yaşandı. İSMEK için açılan milyonlarca YTL tutarındaki ihale öyle şartlar içeriyordu ki, adeta kazanacak şirket tarif edilmişti. Şartnameye göre, ihaleyi kazanacak şirketin 2 bin 421 personeli, 11 binek otosu, bir kamyoneti, 100 bilgisayarı, 50 ütüsü, 50 ütü masası, 4 bin 400 masa ve sandalyesi, 50 saç kurutma makinesi ve 2 bin metre tül perdesi bulunmalıydı. Bu şartları haiz olan ise Atlas Pazarlama ve Merkez Medya adlı şirketlerin kurmuş olduğu ortaklıktan başkası değildi. Dolayısıyla bu ortaklık, 29 milyon YTL+KDV tutarındaki ihaleyi de kazanmıştı. Ortakları AKP ve Erdoğan’a yakın isimlerdi. Şirketin ortakları arasında RTÜK Başkanı ve eski Kanal 7 yöneticisi Zahid Akman, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, Kanal 7 Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Çelik, Kanal 7 Reklam ve Mali İşler Müdürü İsmail Karahan ve
Numan Usta gibi isimler vardı. Haberin ardından AKP’den Radikal’e sert tepkiler geldi.
1 Temmuz 2006 öfkesi
İSMEK’teki skandalın yazılmasına en çok öfkelenen yine Erdoğan oldu. 1 Temmuz 2006’da Kastamonu’da yine şantaja başvurdu: “Hortumcular rahatsız oldukları için feryat ediyorlar. Hani bazı gazetelerden haberler duyuyorsunuz ya. Bu haberleri yapan gazetelere tekrar hatırlatıyorum: Bu haberleri yapmanızın gerçek sebebini açıklayacağım günler yaklaşıyor. Bunu açıklayacağım. (...) Kendi menfaatlerinizin, gayrimeşru menfaatlerinizin önü kesildi diye bu haberleri yaptığınızı millete anlatacağım. Hangi dosya, hangi talebiniz geri çevrildi diye bu haberleri yapıyorsunuz? Bunlar çıkacak meydana.”
Fener’deki karanlık
Deniz Feneri davasında da AKP’ye yakınlığıyla bilinen Kanal 7 yöneticeleri, Albayraklar ve Beyaz Holding yöneticileri hakkında soruşturmanın sürmesi medyada haber olunca Erdoğan yine öfkelendi. Erdoğan’ı öfkelendiren üç gelişme daha vardı. AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli’nin Silivri’de bir araziyle ilgili iş takibi için 1 milyon dolarlık bir anlaşma yaptığı belgesiyle açığa çıkmış, Batman’da AKP il başkanı aranır duruma düşmüş, Gaziantep’te partisine yakın bir işadamının 14 milyon YTL’ye aldığı bir arsayı 87 milyona sattıktan bir ay sonra söz konusu arsada imar değişikliğine gitme girişimleri açığa çıkmıştı. Hepsi de iktidara yakın medyanın dışındaki gazete ve televizyonlarca duyurulmuştu.
Eylül 2008 öfkesi
Yolsuzlukların haber yapılması, Başbakan Erdoğan’ın 5 ve 6 Eylül 2008’de partisinin ilçe kongrelerinde öfke patlamasına neden oldu: “Bunu Doğan Medya Grubu, yani açık söylüyorum Aydın Doğan grubu üstlenmiş vaziyette. CHP’yle beraber bu kampanyayı sürdürüyor. (...) Sizin bu telaşınız niye? Bu saldırganlığınızın arkasında ne var? Siz asıl onu söyleyin, onu açıklayın. Bunun altında bir şey muhakkak var. Açıklamadığınız bir şey var. Bunu ben biliyorum da siz açıklayın. Açıklayın bunu. Bir hafta süre, önümüzdeki hafta cumartesi-pazar kongreler için gene İstanbul’dayım. Açıkladın açıkladın, açıklamadın ben açıklayacağım. ”
Radikal - 09.09.2008