Siyasallaşan İslamcılar en sonunda türbanı Anayasa değişikliğiyle yasal duruma getirdi. Bu saatten sonra çene altına bağlanacak, çene üstüne bağlanacak komikliği hiç inandırıcı değildir. Yasaya konduktan sonra böyle bir saçmalığı kimse dikkate almaz.
“Hizmet alan türban takacak, hizmet veren takamayacak”mış! Böyle sahtekarlık mı olur? Bu ayrım yapılabilir mi? Bugün hizmet verenler çatır çatır takıyorlar türbanlarını. Gidin bakın bütün devlet hastanelerinde, belediyelerde, okullarda türbanıyla çalışan yığınla doktor, hemşire, öğretmen ve diğer çalışanlar vardılar, varlar.
Türban yıllardır bir dini gereklilik olarak gösterildi ve bu şekilde örgütlenildi. En sonunda küresel sermaye destekli siyasal İslamcıların sembolü, bayrağı olarak tescillendi. Dolayısıyla “Türban kişisel hak ve özgürlüklere girer” demek ikiyüzlülükten başka bir şey değildir. Çünkü bu artık bireysel olmaktan çıkmış, uluslararası sermayenin bir oyunu olarak masaya sürülmüştür. Türban bir tuzaktır ve bu tuzağa bu toplum düşürülmüştür.
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Bugün Irak’ta bir milyondan fazla Müslüman katledildi. Camilere girip ibadet eden Müslümanları öldürdüler. 13-14 yaşındaki Müslüman kız çocuklarına Hıristiyan Amerikan askerleri önce tecavüz edip sonra da ailece katlettiler. Bu insanlık dışı duruma türbancılar, daha doğrusu siyasal İslamcılar ne dediler? “Biz ABD’nin ortağıyız” dediler.
Bu ülkenin ulusal varlıkları uluslararası sermayeye peşkeş çekilirken, siyasal İslamcıların tutumu ne oldu? Ne olabilir ki? Zaten bu satışları kendileri yaptılar.
Ve bu siyasal İslamcılar, yani tarikatlar; milyonlarca insanımızın gözlerini türbanla bağlayarak, bu haksızlıklara karşı çıkmalarını önlediler. O nedenle türban takan ve bunu savunanlar, bu zulümlere sessiz kaldılar.
Kısacası türban yıllardır insanlarımızın başına değil, gözlerine ve beyinlerine bağlandı. Toplumun algılama kodları değiştirildi. Yanlışlar doğru, doğrular yanlış olarak algılanır oldu.
Bugün işsizlik sorun olarak bilinçlerde gerilere ötelendi. Yolsuzluklar ve yoksulluklar görülmez oldu. Ülke kaynaklarının paylaşımındaki dengesizlik algılanamadı. Ülkenin borç yükünün artması ve bu alınan borçlarla kimlerin zenginleştiği düşünülemez oldu. Bu borcun yükünün; bu paralara sahip olanlara değil, halka kesileceği gözlerden kaçar oldu. Sırf sendikalı olduğu için işten çıkartılan emekçilerin haklılığı görülemedi. Eğitimde fırsat eşitliğinin kalktığı, parası olanın iyi bir eğitim alma şansına sahip olduğu, parası olmayanınsa cahilliğe mahkum olduğu gerçeği görülmez oldu. Ülkenin ABD’den ve Bürüksel’den yönetildiği, Ankara’nın bu merkezlere göre davrandığı önemsizleştirildi. Her gün sendikasız, sigortasız çalıştırılan emekçilerden birinin veya birkaçının cinayet gibi iş kazalarıyla öldüğü, aslında bu ölümlerin önlenebilir olduğu gerçeği görülmez oldu.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Hepsini yazacak olsak sayfalar yetmez. Şimdi kimse kendisini aldatmasın! Artık bu ülkede uluslararası emperyalist sermaye, böyle giderse istediğini yapabilir. İsterse ülkeyi karıştırır, isterse barıştırır. Bugün işçisinden işsizine, öğrencisinden öğretim elemanına, esnafından çiftçisine kadar herkes bölünmektedir.
Türbanın ne anlama geldiğini anlamak için onu toplumun gözlerine kimlerin sardığına ve arkasındaki güçlere bakmak gerekir. Yoksa türbanı takan ve böylece kendisini daha Müslüman sanan kadınlarımıza, kızlarımıza bakarak karar veremeyiz. Onlar bu oyunun birer kurbanıdırlar. Öyle olmasaydı yukarıda saydığımız haksızlıklara da karşı dururlardı.
Bugün türbanı ABD ve AB desteklemektedir. Yani arkasında emperyalist bir destek vardır. Soros’un ülkemizle ilgili sözlerini yeniden hatırlamak gerekir. Ayrıca, ülkemizde Soros’un fonlarıyla beslenenlerin türban konusundaki tutumuna dikkatle baktığımızda; türbanın ülkeyi iç savaşa götürecek bir tuzak olduğu daha net görülmektedir.
Enver Şat
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy12809 = 'enversat' + '@';
addy12809 = addy12809 + 'mynet' + '.' + 'com';
var addy_text12809 = 'enversat' + '@' + 'mynet' + '.' + 'com';
( '' );
12809 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
EVRENSEL - 11 Şubat 2008