Türkiye'de bitmek bilmeyen en çetrefilli tartışmaların başında etnik ve mezhep tartışmaları geliyor. Ülke bu tartışmalarla hem zaman hem de enerji kaybediyor. Hele ki bu tartışmaları oranlara vurup, pergelle ayırır gibi yönetim ve idare kadrolarına oranlamak ve böyle açıklamak tam bir cahillik.
Daha açık yazalım, tartışmayı kurumlar bazında öznelleştirip sayısallaştırmaya çalışmak amiyane tabiriyle kör kuyuya kova bırakmaktır, yani ırkçılıktır. Her seferinde aynı tantana, sonuç değişmiyor. Elimizde boş bir kova ve boşa harcanan efor ya da emek kalıyor. Kısaca kurum ve kuruluşlara etnik ve mezhep köken ve ülkedeki oranlara göre yerleştirmeyi kafada minimalize etmek faşizmin kalem kuşanmış halidir...
Sabah gazetesi yazarı Emre Aköz, mevzu bahis kör kuyuya kova sallayanların listesine ismini sokmayı başaranların en sonuncusu. Aköz, son yazısında HSYK krizini isim vermeden bir mezhebe bağlıyor. Biz isim koyalım Alevileri hedef gösteriyor. Aköz, "Nüfusun yüzde 15'ini oluşturan bir mezhep üyelerinin, yüksek yargıdaki koltukların diyelim ki yüzde 50'sine oturmaları normal mi?" diye soruyor. Sorusuna cevap vermeden önce biz de kendisine uyarak bir kaç soru soralım istiyoruz.
- Genelkurmay'da görev yapan personelin kaçta kaçı Kürttür?
- Polis teşkilatında görev yapan memurların kaçta kaçı Laz, çerkes, Arap, Rum hatta Ermeni'dir?
- MİT'te görev yapan personelin durumu nedir?
- Ve en can alıcı soru, ülkedeki oranlarına göre, emekli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gündel'in fikri hamallığına soyunan Aköz'ün belirttiği gibi ülke nüfusunun yüzde 15'ne sahip Aleviler, örneğin Diyanet İşleri'nde yüzde kaçta kaç görev alabilmişlerdir?
Soruları uzatabiliriz.
Ancak, bu işin içinden böyle çıkamayız.
Demokratik ve modern ülkelerde bu tartışmalar yapılır mı? Yapılmadığını biliyoruz... Ancak, emin olduğumuz, modern ve çağdaş ülkelerde baştacı edilenin etnik köken, mezhep ve bölgelerin değil, zekanın olduğudur. Siz, eğer zekayı etnik köken ve mezheplerin gerisine atarsanız, vay halinize!
Aköz'ün de yaptığı budur!
Elbette Türkiyede görev atamalarında siyasal iktidarların ve devlet ideolojisinin etkisi zaman zaman skandallar düzeyinde ortaya çıkıyor. Ancak buna karşı çıkarken, ayrımcı ve insani olmayan arayışlara girmek de pek akıl karı değil.
Kısaca, kurum ve kuruluşlarda görev yapan personel sayısını ülkedeki etnik, mezhep ve bölge oranına göre ayarlamaya kalkışmak tek kelimeyle ırkçılıktır diyoruz...
Gazeteport - 23.07.2009