Kapıdan çıkıyordu. Akşam saat 10 civarı. Uzatılmış kapı önü konuşmamız sırasında çantasını açtı ağır ağır. İçinden bir şey çıkardı. Konuşmaya devam ederken çantasını kapattı. Siyah, küçük, silindir ‘şeyi’ elinde evirip çeviriyordu. Baktım, baktım anlamadım. Lafını kesip “Ne o elindeki?” dedim. Güldü:
“Eau de Pepper!”
“Neymiş o?” dedim. Cevap verdi:
“Yeni parfümüm. Türkiyeli kadınların yeni tercihi! Rakipsiz!”
Dalga geçiyordu, ama elinde tuttuğu “biber gazıydı”. Dedi ki:
“Artık böyle. Bunsuz sokağa çıkılmıyor. Çünkü güneş battıktan sonra sokağa çıkan, ‘kapalı’ olmayan kadınlar için av yasağı süresiz kalktı biliyorsun!”
Taşlı sopalı ‘baskı’
Aylin Aslım, müzisyen. Aylin Aslım, kızgın. Memleketin haline kızgın. Çoğumuz gibi. Söz ‘yeni parfümünden’ açıldı ve kapı önü konuşması başka bir hikâyeyle devam etti.
Aylin, 7 Mayıs’ta İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi kampusunda bir konser vermiş. Kampusa pek de yakın olmayan bir camide ezan okununca emrivaki bir şekilde konserine ara verilmesi istenmiş. Gerekçe şöyle:
“Ara vermeyince taşlı-sopalı gruplar saldırıya geçiyor.”
Aylin önce sadece kendisinin zarar göreceğini düşünerek “Gelecekleri varsa görecekleri var. Ben şarkımı söylemeye devam ediyorum arkadaş!” demiş. Ezanı ve kimsenin ibadetini engellemeyecek bir mesafede olduklarını söylemiş. Ama organizasyonu yapanlar, öğrencilere saldırı olacağını söyleyince ara vermiş. Öğrencilerin “mahalle baskısı”nı daha o baskı fiili olarak oluşmadan kabullenmesine epey canı sıkılmış ve demiş ki:
“AKP’ye, bu baskılara boyun eğiyorsunuz! Yapmayın böyle.”
Konser sonrası, ekşi sözlük’te bu konuda yazılanların ilginç olduğunu söyledi, baktım. Hakikaten dünyanın en normal şeyiymiş gibi, sanki ezan sırasında bir konsere ara verilmezse konser alanına taşlı sopalı saldırı düzenleyenler haklılarmış gibi bir-iki yorum. “Fatih gibi bir semtte” böyle nasıl yapılırmış? Falan filan.
Adını koyalım
Sosyal Sorunları Araştırma ve Çözüm Derneği (SORAR) bugün Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda “mahalle baskısı” kavramını tartışacak. Kavramı ortaya atan Şerif Mardin “Ne demek istedim?” başlıklı bir konuşma yapacak. Prof. Binnaz Toprak, Prof. Yaşar Sarıbay, Prof. Fuat Keyman, Dr. Hidayet Şefkatli Tuksal, Doç. Necdet Subaşı’nın katılacağı toplantıyı gazeteci Ruşen Çakır yönetecek.
Umarım “mahalle baskısı” kavramıyla belirsizleştirilen, silikleştirilen ve odağı dağıtılan toplumsal gerçeklik bu toplantıda biraz olsun netleşir. Şu işin adını, düşünce ve siyaset hayatına egemen olan entelektüel ve politik baskılardan azade koyalım:
Yaşadığımız gerçeklik, tutucu çevrelerce gerçekleştirilen ve iktidar tarafından da desteklenen ama onun kontrolünden çoktan çıkmış yaygın bir insan hak ve özgürlükleri ihlalidir. Bu ihlal, yerleşikleşip meşrulaşarak öncelikle ve kesinlikle kadınları hedef almıştır. Bunun adı İslamofaşizmdir. Ne antidemokrat Kemalistlerin ne ‘tek başına demokrat AKP’nin dedikleri umurumda:
Bu, sokağın gerçeğidir. Kadınlar, bu ülkede, bu ülkenin sokaklarında sıfırlanmıştır.
İslamofaşizmi “eau de pepper”larla kaçıramıyoruz. Örtülü olmadığımız için, yanımızda bir erkek olmadığı anlarda ve bilhassa güneş batmışsa bizi ‘avlamak’ istiyorlar. Biz, en meşru av hayvanıyız.
Aylin, sokağa ‘silahsız’ çıkamıyor. Var mı gerisi?
Ece Temelkuran
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy49807 = 'ecetem' + '@';
addy49807 = addy49807 + 'hotmail' + '.' + 'com';
var addy_text49807 = 'ecetem' + '@' + 'hotmail' + '.' + 'com';
( '' );
49807 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
MİLLİYET - 23 Mayıs 2008