Ece TEMELKURAN : Subaylar konuşsun tabii!

Subaylar konuşsun tabii!...Sıra ne zaman tekrar babalara geldi?Ama konuşsunlar tabii. Subaylar konuşsunlar. Hepimiz onları dinlemek istiyoruz. Diyarbakır Cezaevi'nde...

Subaylar konuşsun tabii!

...Sıra ne zaman tekrar babalara geldi?

Ama konuşsunlar tabii. Subaylar konuşsunlar. Hepimiz onları dinlemek istiyoruz. Diyarbakır Cezaevi'nde neler oldu? Mamak'ta? 16 yaşında asılan Erdal Eren hakkında ne düşünüyorlar? İşkenceleri kim yönetti? Yüzlerce kayıp insan nereye gömüldü? İşkence eğitimi nerede, nasıl alındı?

Subaylar konuşsunlar. Çok konuşsunlar.
 
Tek tek her dövülmüş çocuğun acısı geçene kadar konuşsunlar. Hiç susmasınlar...

Subaylar konuşsun tabii!

Öğlenden sonra 3.30 İstanbul'da taksicilerin şoför değişim saatidir. Saat 4'e kadar taksi bulmak için ya çok şanslı ya da epey yırtıcı olmanız gerekir. Hele bir de yağmur yağıyorsa... Sizi alan şoföre "iyi insan" nişanı vermek gelir içinizden. Üstüne bir de "sizli-bizli" konuşma adabı varsa, bir de radyoda Safiye Ayla çalıyorsa... Bu, iyi bir hikâyenin içine düştünüz demektir...

"Aliş'imin kaşları kare..." diyordu Safiye Ayla'nın sesi takside. Dolayısıyla yağmur, içli içli ağlar gibi yağıyordu:

"Sen düşürdün beni bu derde..."

Cihangir'den geçiyorduk. Kimse bize yol vermiyordu. Şoför bey, bir-iki iç geçirdi. Bu yavuzluk, bu aşırı girişkenlik karşısında efendi gibi beklemeyi tercih ediyordu her seferinde. İç geçirmeleri birikti, birikti ve nihayet bir cümle ağzında sızladı:

"Eskiden böyle değildi buralar."

'İçim bir hoş oluyor'

Ne onaylayan bir ses bekledi ne de dikiz aynasında meraklı bir bakış aradı. Devam etti:

"Doğma büyüme Cihangirliyim ben. Şimdi Beykoz'da oturuyorum ama buradan her geçişimde..."

Dikiz aynasına baktı, efendi gülümsedi:

"İçim bir hoş olur."

Sarayarkası Sokak'a girdik, biraz durakladı:

"Şuradan aşağıya inilir. Fındıklı Lisesi, gördünüz mü? Ne anılarım var orada."

Baktım, şoför kırklarında. Dolayısıyla Fındıklı Lisesi günleri 1980'lere filan düşer, diye düşünmeye kalmadan:

"12 Eylül zamanıydı. İhtilal yeni olmuş. Duvardan atladık bir-iki arkadaş. Benim çanta bir tarafa düştü, ben öteki tarafa. İnzibat aldı çantayı. Ne yapacaksın? Gittik almaya. Bir sopa, bir sopa..."

"Kötü günlerdi değil mi?"

"Çoook! Daha çocuktuk biz. Bizim lisede de Dev-Sol hâkim. Özeniyoruz biz de. Çocuğuz daha, ne bileceğiz boykot moykot. Ama abiler yapıyor ya, biz de yapıyoruz. Bir gün, unutmuyorum hiç, ders sırasında geldi askerler, beş kişinin ismini okudular. Daha çocuğuz... Öğretmenin önünde hem de, eşek sudan gelene kadar dövdüler hepimizi. Daha çocuğuz."

Farkında değil kaç kere tekrar ettiğinin. Kaç kere "Daha çocuğuz" dediğinin farkında değil.

"Sonra aldılar bizi Hasdal'a götürdüler. Binlerce adam, bir de biz. Ben de erken gitmişim okula, daha on beş yaşındayım. On beş gün tuttular bizi orada. Bizi dövmeyen kalmadı. Herhalde on beş gündü. Daha çocuğuz, zaman uzun geliyor belki. Sonra bir astsubay geldi 'Ne işiniz var lan sizin burada?!' Falan filan çıkardılar bizi. Niye girdik, niye çıktık, onca dayağı niye yedik, kimseye soramadık tabii."

'Öfkeyi çağırıyorlar'

"Bu ülke çok dayak yedi" dedim ben de. "Çok dayak yedik" dedi şoför.

Yenilmiş dayaklarının hesabını soramayan çocuklar büyüyebilir mi acaba?

Babası elini kaldırdığında o eli havada tutup artık kendisine vurulamayacağını söyleyememiş, söylemese bile o eli tutmamış çocuklar "adam" olur mu?

Nasıl adamlar olur öyle çocuklar?

Subaylar konuşsun mu konuşmasın mı, bu konuşuluyor bugünlerde. "Onların da konuşma özgürlüğünü savunmalıyız" diyenler var. "Konuşmasınlar, savaşı ve öfkeyi çağırıyorlar" diyenler, "Biz ne söylersek söyleyelim onlar zaten konuşur" diyenler...

Ben sadece şunu sormak istiyorum:

Çocuklar konuştu mu ki?

Sıra ne zaman tekrar babalara geldi?

Ama konuşsunlar tabii. Subaylar konuşsunlar. Hepimiz onları dinlemek istiyoruz. Diyarbakır Cezaevi'nde neler oldu? Mamak'ta? 16 yaşında asılan Erdal Eren hakkında ne düşünüyorlar? İşkenceleri kim yönetti? Yüzlerce kayıp insan nereye gömüldü? İşkence eğitimi nerede, nasıl alındı?

Subaylar konuşsunlar. Çok konuşsunlar.
 
Tek tek her dövülmüş çocuğun acısı geçene kadar konuşsunlar. Hiç susmasınlar...

Ece TEMELKURAN

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy67963 = 'ecetem' + '@';

addy67963 = addy67963 + 'hotmail' + '.' + 'com';

var addy_text67963 = 'ecetem' + '@' + 'hotmail' + '.' + 'com';

( '' );

67963 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->

 
MİLLİYET - 21.11.2007

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku