(...) Bu, şaşırtıcı değildir. Susurluk’tan sonra yapılan ‘1 Dakika Aydınlık’ eylemine ‘glu glu dansı’ diyenler bugün ne herkesin siyaset yapma hakkını savunabilir ne de ortaya atıp kaçtıkları Ergenekon’u araştırabilirler. AKP’nin hâlâ ‘Türkiye’deki statükonun yıkılmasında devrimci güç’ olduğunu söyleyenlere şunu sormak isterim:
Eğer bu siyasal hareket, Türkiye’de bir şeyi hakikaten devirmeye çalışıyorsa (ki hiç sanmıyorum) yerine ne koyacak? Hastanelere gaz bombası atılan yeni bir Türkiye mi? Sadece ılımlı siyasal İslamcıların olduğu bir Türkiye mi? Kadınların dövüldüğü, kızların 14 yaşında evlendirildiği bir Türkiye mi? Kürtlerin Türk, Alevilerin Sünni, işçilerin kuzu gibi olduğu bir Türkiye mi?
Ece TEMELKURAN : Glu glu dansından demokrasiye: Ilık ılık siyasal İslam
Geçen hafta 2 Mayıs tarihinde ABD’nin en nüfuzlu gazetelerinden Washington Post’ta bir başyazı yayımlandı. Son paragrafında şöyle deniyordu:
“ABD’nin Türk demokrasisinin ve Türkiye’yi yönetmekte olan ılımlı İslam partisinin başarısında hayati çıkarı vardır.”
Böylelikle Washington Post, AKP’yi “ılımlı İslam” kategorisinde tasnif ettiğini, keza AKP’nin başarısını Amerikan çıkarları ekseninde gördüğünü artık saklama ihtiyacı görmüyor.
Daha önce eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrooke’un ağzından kaçırdığı gibi:
“Daha çok demokratik ılımlı İslam ülkesine ihtiyacımız var.”
Türkiye’yi, dünyaya da bakarak izleyenleri için bunlar yeni değil. Bunun, taşralı teorisyen yavuzluğuyla imal edilmiş “demokrasiden korkan elitist Kemalistler” söylemiyle savuşturulamayacak kadar gerçek bir durum olduğunu da kafası çalışan herkes biliyor. Bir uluslararası projenin sadece nesnesi olmalarına rağmen “Batılılar bizi seviyor” coşkusuyla kendini hakikaten demokratik sanan AKP’nin bayram çocuğu haline de 1 Mayıs olaylarından sonra ancak gülebiliriz.
Totalitarizmin tahammülsüzlüğü
Haklarıdır. Türkiye’nin bir ılımlı İslam ülkesi olmasını arzu edenler elbette siyaset yapacaklar. Elbette yurtdışında lobi faaliyetleri yürütecekler. Fakat bazı yalanların da en azından karşı tarafça ortaya konulması gerekiyor. Herhalde şüpheye yer kalmamıştır, ben AKP’nin karşı tarafındayım. Ama partinin kapatılmasına kesinlikle ve bütün içtenliğimle karşıyım. Yine de AKP’nin Türkiye’de ve yurtdışında yerleştirmeye çalıştığı “demokrasi havarisi” yalanını da her seferinde ifşa etmek isterim.
AKP’ye sadece sağcı, siyasal İslamcı bir ülke tesis etmeye çalıştığı için karşı değilim. Esas nedenim, AKP’nin, kendisinin dışında hiçbir şeye, hiç kimseye tahammülü olmaması ve bunun yarattığı fiili otokratik, otoriter düzen. Her seferinde işaret etmek gerekir ki bu memleketin tek demokratik gücü olduklarını ülke içinde ve dışında reklam edenlerin bir demokrasi kültürü yok. Nasıl olsun?
Onlara göre en saygın isim olan Fethullah Gülen, vaktiyle, kocalarının belli hallerde “karılarına vurabileceklerini” söylemiş olan bir zat. Bugün ana akım Batı medyasında Gülen’in en etkili isimler arasında sayılması onun bu yaptığını aklamaz. Aklaması da gerekmez. Çünkü Amerikan dış politikası için Türkiye’deki insanların tam demokratik bir ülkede yaşaması ya da yaşamaması önemsiz bir ayrıntıdır.
Onlar için önemli olan, Batılıları öldürmeyen ve uluslararası finans kurumlarıyla ilişkisini kesmeyen bir Türkiye’dir.
Bu Türkiye’de kadınların dövülmesi ya da hastanelere bomba atılması ehemmiyetsizdir. Onlara, anlaşmalar yapmaya geldiklerinde ‘drink’lerini alabilecekleri’ birkaç beş yıldızlı otel yeter.
Tuzla’daki ittifak fotoğrafı
Önceki gün muhafazakâr basında bazı yazarlar şöyle yazıyordu:
“Sendikalar neden siyasete müdahale ediyor?”
AKP’yi savunan yazarların, hatta partinin ideologlarının demokrasi kültürü bu kadar. Cahillikleri o düzeyde ki sendikaların siyaset yapamayacağını sanıyorlar. Birkaç gün önce Tuzla Tersanesi’nde oluşan fotoğraf ilginçtir. Avrupa’da satmaya çalıştıkları ‘AKP, Türkiye’deki militer statükoyu yıkmaya çalışıyor’ mavalının saçmalığı o fotoğrafta en kör gözlere bile görünmüştür. AKP ile militarist düzen arasında bir problem yoktur. Bir gün önce sendikacıların dövülmesini emredenler, ertesi gün Tuzla’da asker şapkası giyip orduyla birlikte, alkış tutan bindirilmiş kıta işçileri arkalarına alarak poz veriyorsa Türkiye’deki militer statüko ile AKP arasında bir problem olamaz. Bu fotoğraf, Türkiye’deki demokrasi güçlerine ve yoksullara karşı bir ittifak fotoğrafıdır.
Glu glu dansından Ergenekon’a
Bu, şaşırtıcı değildir. Susurluk’tan sonra yapılan ‘1 Dakika Aydınlık’ eylemine ‘glu glu dansı’ diyenler bugün ne herkesin siyaset yapma hakkını savunabilir ne de ortaya atıp kaçtıkları Ergenekon’u araştırabilirler. AKP’nin hâlâ ‘Türkiye’deki statükonun yıkılmasında devrimci güç’ olduğunu söyleyenlere şunu sormak isterim:
Eğer bu siyasal hareket, Türkiye’de bir şeyi hakikaten devirmeye çalışıyorsa (ki hiç sanmıyorum) yerine ne koyacak? Hastanelere gaz bombası atılan yeni bir Türkiye mi? Sadece ılımlı siyasal İslamcıların olduğu bir Türkiye mi? Kadınların dövüldüğü, kızların 14 yaşında evlendirildiği bir Türkiye mi? Kürtlerin Türk, Alevilerin Sünni, işçilerin kuzu gibi olduğu bir Türkiye mi?
Siz böyle bir Türkiye mi istiyorsunuz?
Ece Temelkuran
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy57103 = 'ecetem' + '@';
addy57103 = addy57103 + 'hotmail' + '.' + 'com';
var addy_text57103 = 'ecetem' + '@' + 'hotmail' + '.' + 'com';
( '' );
57103 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
MİLLİYET - 7 Mayıs 2008