Etiler-Fatih iç içe
Bardakoğlu, "Erzurum, İstanbul fark etmez, kimse ötekinin hayatına müdahale etmesin. Bir kimse ötekine içki içtiği için, veya içmediği için baskı yapamaz" dedi
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Türkiye'nin şeriata kaymasının mümkün olmadığını ve laikliği hücrelerine kadar özümsediğini belirterek "Türkiye'de ne din elden gider, ne de baskıcı din anlayışı empoze edilir" dedi.
Bardakoğlu, "Demokrasi ile çatışan İslam yok. Demokrasi ile arası iyi olmayan, şiddeti destekleyen Müslüman var" dedi.
Batı'nın "ılımlı İslam" tanımıyla manipülasyon peşinde olduğunu öne süren Bardakoğlu, bu tür kavramlarla İslamı uzlaşmaz radikal göstererek yeniden dizayn etmek gibi bir yanlışın içinde olunduğunu kaydetti.
Malezya korkusu reel değil
Bardakoğlu Milliyet'e konuştu:
Batı, 'Kavgacı İslam' tanımlamasıyla manipülasyon yapıyor. Ilımlı İslam doğru değil, uluslararası projenin parçası. Batılı, İslamı radikal ve uzlaşmasız göstermek istediği için onu yeni baştan dizayn etmek gibi bir yanlışın peşinde.
Malezya tartışması gülünç ve onur kırıcı. Malezyalaşma ve İran korkusu, reel değil. Tarihi derinlikten yoksun ve özgüvenin olmadığı gibi bir anlam çıkıyor. Bu dinle ilgili bir tartışma değil, başka kanallardan beslenen, başka alanların tetiklediği bir sorun.
Etiler ve Fatih İstanbul'un belli bölgeleri. Etiler ve Fatih gibi bölgeler, daha öne çıkarak, ama hiçbiri diğerinin içinde eksik olmaksızın bir arada yaşadı. Asırlardır çoğulcu hayat tarzını yaşıyoruz ve yaşayacağız. Türkiye o kadar zengin bir laboratuvar ki, zıt yönlerde örnek bulmak çok kolay.
Klonlama rahatsızlığı
Yapay hücre, klonlama ve gen üzerindeki oynamalardan kiliseler ve İslam dünyası rahatsız. İşin mahiyeti ayrıntılı bilinmiyor. Uzmanlarımızla bu konuda çalışma başlattık, bu alanda çalışan doktorlarla görüşüyorlar, durumu kavramaya çalışıyorlar.
Ekranlarda kirlilik var. İnsanların ar damarlarının çatladığını, utanma duygusunun yok olduğunu görüyorsunuz. İnsanı insan yapan edeptir, utanma duygusu ve medeniyettir. Dünyada önemli bir ahlakilik sorunu yaşanıyor. Kilise de aynı sıkıntıyı yaşıyor. Toplumdaki ahlaki boşluk kaygı verici.
'İçki' baskısı yapılamaz
Erzurum, İstanbul fark etmez, kimse ötekinin hayatına müdahale etmesin, yargılamasın, suçlamasın. Bırakın, insanlar tercihlerini yaşasın.
Baskı iki yönde de olmaz. Bir kimse ötekine içki içtiği için veya içmediği için baskı yapamaz. İnsanların kendilerini din koruyucusu gibi görüp, bir başkasının dindarlığı üzerinde tahakküm kurması doğru değil.
Türkiye'de mahalle baskısı yok. Diyanet, Türkiye'de namaz kılanlarla kılmayanların çetelesini tutmuyor. Hatta, kendi merkez teşkilatımızdakilerin de...
Türkiye dindarlaşma süreci yaşamıyor, dinden uzaklaşma süreci de yok. Çok renkliliği bir arada yaşıyor. Herkesin dindar olmasını bekleyen bir insan gözüyle bakarsan, camiye gitmeyen, dinle alakası olmayan çok insan var ve kıyamet yaklaşmıştır. Öteki açıdan bakarsan, camiler dolmuş, Türkiye nereye gidiyor, ne olacak bize, namaz kılmayan bunaltılacak mı deniyor. İkisi de yersiz.
Demokrasi ile çatışan radikal şiddeti savunan İslam yoktur, demokrasiyle arası iyi olmayan, şiddeti onaylayan Müslümanlar vardır. Hıristiyanlarda olduğu gibi... Kişiler İslam adına konuştuklarında, hatta İslam adına fetva verdiğinde, aslında dine yaklaşımlarını ortaya koyarlar.
Türkiye'nin mevcut sosyal yapısı fazla değişmez. Osmanlı teokratik bir devlet değildi. Din ve devlet işlerini ayırmıştı. Türkiye, Osmanlı'dan bir gelenek devraldı, din ve devlet işlerini ayırarak laiklik ilkesini benimsedi. Türkiye'de ne din elden gider, ne de baskıcı dini uygulama topluma empoze edilebilir.
ÖNDER YILMAZ Ankara
15.10.2007 - MİLLİYET