Abbas TAN
Her ülkenin kendisine göre kuralları vardır. Bu kurallar ülke insanının refahı, saadeti, mutluluğu için konulan kurallar olur ama bizim ülkemizde öyle olmuyor. Yöneticiler nasıl isterse kural o oluyor ve o kurallar çerçevesinde de yaşıyoruz. Artık zaman değişti ve insanlar nasıl istiyor ve nasıl yaşamak istiyorsa öyle de yaşıyor.
Eskiden Nüfus cüzdanlarında insanların Dini ve mezhebi yazılırdı, ama bunu yazarlarken sormazlardı; “Sen hangi dine mensupsun? Mezhebin nedir?” demezler ve resmen "Dini İslam, mezhebi Hanefi" yazarlardı. Kimse de ses çıkartamazdı ama öyle olmadı, sonunda mezhep kimliklerden çıkartıldı.Bu defa Din hanesi sorun olmaya başladı.
İnsanlar İslam dini mensubu olmadığını söylemesine rağmen Nüfus memuru verilen emri yerine getiriyor ve “Dini: İslam” diye yazıyordu.
Gerek Alevilerin büyük bir kısmı, gerekse aydın Sünniler ve ateistler bu rahatsızlıklarını dile getirince iktidarlar bunu ciddiye almadılar ve yollarına devam ettiler. Elbette İslam dini milyarları bulan mensuplarının yaşattıkları bir dindir ve bu dine kimsenin bir şey söylediği yoktu, sadece İslam olmayanlar ya da kimliklere dinleri yazılarak insanlar inançlarından dolayı devlet tarafından ayrıma maruz kalıyorlar/kalıyoruz anlayışına karşı çıkıyorlardı. Başta ABF ve bileşenleri bu uygulamaya karşı mücadele vermeye başladılar. Sonuçta İzmir Konak Belediyesinde çalışan Sinan Işık isimli alevi bir insan nüfus cüzdanına dini sorusunun karşısına “İslam” değil “Alevi” yazılmasını istedi ve sonuç alamayınca konu yargıya intikal etti. Yerel mahkeme Aleviliğin din olup olmadığı konusunda bilirkişiye baş vurmayıp Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan görüş istedi. Elbette DİB her zaman ki yaptığını yaptı ve Alevilik bir din değil Sünniliğin alt kolu olarak görüş bildirdi ve Sinan Işık davayı kaybetti. Davayı AİHM ne taşıdı.
AİHM kararını açıkladı: "kimliklerde din hanesinin bulunmasının insan hakkı ihlali olduğunu, devletin din konusunda tarafsız olması gerektiğini, kimliklerden din hanesinin kaldırılmasına" karar verdi.
Sinan Işık'ın istediği tam yerini bulmadı ama herkesin istediği oldu, aslında sayın Işık'da belki böyle istiyordu ama yasaları zorlamanın, hak alma mücadelesinin yöntemi gereği böyle bir dava açmıştı. Yoksa, Sinan Işık alevi bir insan ve alevi öğretisi almış, yetmiş iki millete bir nazarla bakmasını öğrenmiş birisi kendisi için zaten bir farklılık da istemez. Yeter ki İslam olmadığı halde kimliğine İslam yazılmasın.
BUNDAN SONRA NE OLACAK
Bundan sonra Hükümet, dolayısıyla Başbakan kararı uygularsa T.C. vatandaşı insanlar dinsiz kimlik taşıyacaklar.
Henüz karara itiraz süresi bitmiş değil, belki Türkiye devleti adına yetkililer bu karara itiraz edecekler ve kimliklere İslam yazmanın gerekçelerini bir kez daha kendi mantıklarına göre savunacaklardır.
Aslında savunulacak hiç bir yanı yoktur bu davanın. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini zamanında imzalamış, AİHM de AİHS gereği bu kararı veriyor üstelik bu karara mahkemenin tek Türk üyesi de oy veriyor ve kendi ülkesinin uygulamasını haksız buluyor. Ama yargılama sürecinde bütün hukuk yolları kapanana kadar taraflar uğraşılarını vereceklerdir. Devleti yönetenlerin bir şeyi göz ardı etmemesi gerekiyor. Anayasanın 90. maddesine göre uluslararası antlaşmalar (dolayısıyla AİHS) ulusal hukuktan üstün sayılıyor. O halde yapılacak bir şey kalmadı sadece işi uzatmak için yasal süre vardır o süreyi kullanacaklar ama itiraz dahi edilse o süre haziran ayı sonuna kadar ya da Temmuz ayına kadar sürecek ve sonunda uygulamaya geçmeleri gerekecek.
Geçmişte de AİHM, Türkiye aleyhine kararlar verdi ama hükümet bu kararları uygulamaya koymadı.
Hatırlanacağı gibi AİHM, "Din Kültür ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunlu olarak okutulmasını haksız buldu, Sünni din pratiğinin Sünni olmayan birisine Alevilere öğretilmesinin AİHS'ye aykırı olduğuna karar verdi" ama devleti yönetenler bu kararı uygulamaya koymadı.
AİHM’nin bu kararından sadece Sinan Işık ya da Alevi Kurumları memnun değil birçok insan da böyle bir kararın verilmesinden memnun olmuşlardır. Zaten başta ABF ve bileşenleri olmak üzere birçok alevi, kimliklerden Din hanesinin çıkartılmasını talep etmekteydiler. Benzeri bir uygulamayı diğer ülkelerde görmediklerini söylemekteydiler. Din hanesi bölümüne de ısrarla Alevi yazılmasını zaten istemiyorlardı. Ama Aleviliğin bir inanç olduğunu söylerlerken bazı sözde Alevi kurumları Aleviliği başka yerlere (İslam) yamalamaya çalışıyorlar.
Gerek din konusunda gerekse Alevilik konusunda sıkışan herkes Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan görüş istemekte ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın cevabı hiç değişmemektedir. İnsanlar ben İslam değilim dediğinde DİB, "hayır sen kendini bilmiyorsun ama biz seni senden iyi biliyoruz sen Müslümansın, İslamsın" diyor.
Bunu söyleyen ya da bu konuda fetvalar veren Diyanet İşleri başkanlığı bizim ülkemize artık yük olmaya başladı. Ondan görüş alanlar hep haksız çıkmaya başladılar.
Alevi kurumları uzun zamandır her alanda bağırarak Diyanet İşleri başkanlığı kaldırılmalı dedi ve demeye de devam ediyorlar, artık Alevilerin bu konuda haykırmalarına gerek yok, AİHM zaten Laik Demokratik HUKUK DEVLETİNDE Diyanet gibi bir kurumun olmaması gerektiğini bildirmişti ama birileri bu kurumun ortadan kaldırılması için AİHM ye baş vursa sanırım bu konuda mahkemeden davacıyı haklı çıkartacaktır.
KİMLİKTE DİNİ İSLAM YAZILMASI NEYE YARIYOR?
Aslında insanları zorlamanın dışında dini İslam yazılmasının devlete kazandırdığı pek bir şey de yoktur. İslam olmayana da, dinsiz olana da aynı ibare kullanılınca aslında dini İslam olanların tepki göstermesi gerekirdi,beni dinsizlerle, Alevilerle bir görüyorlar halbuki ben onlardan farklıyım demesi gerekmez(miy)di.
Bu ülkede ne kadar nüfus cüzdanı var ise o kadar İslam kimlikli insan var diye övünmenin dışında sadece dediğim gibi karşıdakileri ezme politikası vardı. Hiç bir yerde ver bakalım kimliğine hangi din mensubusun denilmiyor ama doğum yeri neresi,memleketi neresi diye özellikle bakarak karar verilmektedir,ona göre işe alınmaktadır insanlar.
Yakında bir değişik kimlik mücadelesi daha başlayabilir. Benim kimliğime doğduğum yer ve nereye kayıtlı olduğum yazılmasın diyen birisi çıkacak ve mahkemelik olacaktır.
Tahkikat için doğum yeri ve memleketi yazılacaksa zaten bilgisayardan onu anında bulup sorguluyorlar, kimin kim olduğunu en az Diyanet İşleri Başkanlığı kadar biliyorlar.
ALEVİ ÇALIŞTAYI BU KARARIN NERESİNDE KALDI
Sözde Alevilerin sorunları konusunda çalışmalar yapan ama Aleviliği yok etmek için her türlü yolları deneyen ve bu işi kimlerle bitirebilirim diyen ve birkaç kişinin dışında özellikle seçtikleri isimlerle aylardı tüm kamuoyunu oyalayan, farklı görüşler ortaya atarak insanların kafalarını karıştıran Alevi Çalıştayı bundan sonra nasıl bir tavır alacaktır.
Çalıştaylara katılan ve kameralar karşısında iş başarmış edasıyla poz verenler şimdi Başbakana ve onun elçilerine ya da temsilcilerine görüş bildirsinler.
Nüfus Cüzdanlarına dini İslam yazmaya devam edelim AİHM bize bir şey yapamaz demeliler. Nasıl olsa tek tip insan modeli oluşturmanın en güzel örneğidir bu kimlik ve dünyanın hiç bir ülkesinde böyle bir uygulama olmadığına göre örnek olarak Dünyada tekiz, bu da bir ayrıcalıktır demeliler.
Bakıyorum da Nüfus kayıtlarına göre yetmiş iki milyon nüfuslu ülkede yetmiş iki milyon İslam yaşıyor ve bizim ülkemiz yetmiş iki millete bir nazarla bakarak herkesin dinlerini tekleştirmiş ve yetmiş iki millete bir kimlikten bakmasını da iyi becermiş.
Avrupa ve İslam ülkeleri dahil sanıyorum Türkiye'den başka hiç bir ülke, kendi vatandaşlarının ne kadarının hangi dine mensup olduğunu bilemez ama Türkiye resmen belgeliyor; Ülke nüfusunun tamamı İslam.
KAYNAK : Alevihaber.com - 06.02.2010