Din dersi 'seçmeli' olur mu?

BARIŞ YARKADAŞAKP hükümeti "sivil anayasa" taslağı tartışmaları çerçevesinde, 12 Eylül rejiminin kalıntılarından...

BARIŞ YARKADAŞ

AKP hükümeti "sivil anayasa" taslağı tartışmaları çerçevesinde, 12 Eylül rejiminin kalıntılarından biri olan "Zorunlu Din dersi"ne yine dokunmadı, dokunamadı.

Üzerinde fırtına koparılan "sivil anayasa" taslağının bazı bölümleri ortaya çıktıkça, AKP'nin de devletin "din dersi" konusundaki tutumundan farklı bir yol izleyemeyeceği anlaşıldı. "Statüko"nun bizzat kendisi olan AKP, belli ki; okullardaki "arka bahçe"sini kendi eliyle yok etmek istemiyor. Çünkü; "zoraki" okutulan din dersi, AKP'nin istediği insan tipini, daha 6 - 7'li yaşlarda hazırlamaya başlıyor.

Bu tartışmalar ışığında, pek demokrat ve özgürlükçü geçinen "liberal" yazarlarımız ise, yine "dut yemiş bülbül" misali, "İyi ama özgürlük bunun neresinde?" sorusunu bir türlü soramıyor. Bunun yerine, eleştiriler yine "eyyamcı" bir tavırla, "Din dersi seçmeli olamaz mıydı?" denilerek geçiştiriliyor.

O halde, onların soramadığı soruyu biz soralım ve cevabını da yine kendimiz verelim:

- "Din dersi seçmeli olur mu?"

- "Olmaz, olamaz!"

Çünkü; bir kere bunu sistemin "esas sahipleri" istemez. Dogmatik düşüncelerle yetişmesi garanti altına alınacak bir nesil yerine, bilimin ve aklın aydınlığında yetişecek bir kuşağa, "statüko" tahammül edemez. Öyle ki; 1968'lerin sonunda, sol hareketlerin gelişmesi karşısında paniğe kapılan statüko, muhalif gençliği sırf bu yüzden "balyoz"la ezdi.

Eleştiren, sorgulayan, karşı çıkan, bilimin ışığında aklın gücüyle hareket eden gençlik, 1971 darbesinin ardından, askerin, bizzat Orgeneral Muhsin Batur'un davetiyle yurt dışından çağrılan gerici Necmettin Erbakan'ın insafına terk edildi. Erbakan'ın yetmediği noktalarda ise, devreye Fethullah Gülen'ler, hocalar, şeyhler, şıhlar girdi.

12 Eylül, gençliğin dinci gericiliğe teslim edilmesinin başat noktasıydı. Darbeci Kenan Evren, ilk iş olarak, din derslerini zorunlu hale getirdi. Sünni İslam'ın "zoraki" öğretildiği kuşak, sistemin karşısına yirmi yıl sonra, RP, FP, SP ve AKP olarak çıktı. Bugün sistem, kendi evlatlarıyla "kapışıyor." Elleriyle yetiştirdikleri nesil, "Atatürk'ün zamanı çoktan geçti" diyor. Yani; "Evlatları, devrimi yiyor."

Gençliği, "soldan koparmak" için beslenen tarikatlar, Erbakanlar, Kara Ses'ler, bugün sistemin temel "iç güvenlik" meselelerinden biri olma özelliğini koruyor. AKP işte bu gerçeği bildiği için, siyasi anlayışını devam ettirecek olan yeni nesle "zoraki" din dersi okutmayı gerekli görüyor. Bu hem de "Dinde zorlama yoktur" safsatasının en çok konuşulduğu bir dönemde yapılıyor.

Din dersini "seçmeli" bile yapamayacak denli özgüvensiz bir sistem, gençliğin aklın ve bilimin yoluna girmesinden korkuyor. Sünnilikten başka hiçbir düşünce ve anlayışa tahammülünün olmadığı bir kez daha açığa çıkan AKP; 12 Eylül'ün emanetine de böylece sahip çıkıyor.

"Seçmeli" din dersi konsa bile, herkesin din dersini "seçeceğini" daha doğrusu "seçmek zorunda kalacağını" bilen AKP, işi buna rağmen, yine de sıkı tutuyor. Mevcut konjonktürde, dinci-gerici kadrolaşmanın üst boyuta çıktığı bir süreç yaşıyoruz. AKP de biliyor ki; hiçbir öğrenci, dinci - Fethullahçı kadrolaşmanın yoğunlaştığı okullarda, "din dersine girmiyorum" deme "lüksü"nü gösteremez. Bunu dediği taktirde, diğer derslerden kalması "garanti"dir. Din dersinin seçmeli olması, bu derslere girmek istemeyenler üzerindeki "mahalle baskısı"nı da artıracaktır.

Kendi deneyimlerimizden de biliyoruz ki; Sünni Arap öğretisini önemsememek; gerici kadroların hedefi olmanız için yeterli bir sebeptir. Bugün binlerce öğrenci de bu sebepten dolayı, "Din dersine girmiyorum" diyemez.

İşte bu yüzden, "sivil anayasa" adı altında "Din ve Vicdan Özgürlüğü"nü garanti altına almak istediğini iddia eden AKP, işe "zorunlu" olan din dersini kaldırmakla başlamalıdır.

AKP bunu yaptığı taktirde, okullardaki türban sorunu da çözülecektir. Çünkü; böylece, devlet eliyle, "hormonlu" bir şekilde artırılan "türbanlı öğrenci sayısı" yıllar içinde zaten düşecektir. Ayrıca, inanç ve inançsız olma özgürlüğünün tam anlamıyla hayata geçtiği bir sistemde, "dini simgeler" tehdit olmaktan çıkacaktır. Toplumun tüm katmanları da birbirlerinin tercihlerine "saygı" duyacaktır. Çünkü; her ikisi de bilecektir ki; düşünceleri "özgür" bir ortamda şekillenmiş ve tercihler de ona göre yapılmıştır.

Ancak; bu söylediklerimizi AKP'nin hayata geçirebilmesi mümkün değil. Çünkü; AKP, bırakın din dersini zorunlu olmaktan çıkarmayı, dinsel öğretiyi hayatın her alanına yaymaya çalışıyor. "Öteki dünya" umuduyla yaşamaya başlayan geniş kitleler, ne IMF'yi, ne dış borcu, ne de yaşam standartlarının yükseltilmesini umursuyor. İşte bu tablo, AKP'nin hayat bulduğu "hormonlu iklim"in süresini uzatıyor. AKP, 12 Eylül'ün dincilere hediye ettiği "anti - laik" ortamdan sonuna dek faydalanıyor.


BARIŞ YARKADAŞ

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy21532 = 'baris' + '@';

addy21532 = addy21532 + 'gercekgundem' + '.' + 'com';

var addy_text21532 = 'baris' + '@' + 'gercekgundem' + '.' + 'com';

( '' );

21532 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku