* DİLİPAK : Beş kez yargılandığım günler oldu. Ben acıların en ağırını çekerken bu ülkeyi terk etmeyi düşünmedim. Fazıl Say şimdi ülkeyi terk edecekmiş! En kısa sürede Kuran kursu açıp kendimi ihbar edeceğim
* ERGİL : İktidarlar kendi laiklik anlayışını topluma empoze etmeye çalışır. Her iktidarın kendi laikliği var ama laikleşme bir süreç. Türkiye’de laiklik daha çok dini süreci kontrol etme kaygısı üzerine kurgulanıyor. Son iktidar döneminde laiklik açısından iki yöne doğru da gidiş var!
ARKA PLAN - Röportaj
Biri kendini “solcu” olarak tanımlayan bir akademisyen, diğeri ise İslami kesimin keskin kalemlerinden kabul edilen bir yazar! İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir dizi etkinliği için bir araya geldi. Bundan böyle her ayın son cumartesisi Prof. Doğu Ergil ve Abdurrahman Dilipak Sultanahmet’teki Kızlarağa Medresesi’nde “Yurttaşlık Dersleri” başlıklı oturumlarda vatandaşlık ve demokrasi kavramları üzerine konuşacaklar. Etkinlikler herkese açık.
Biz de cuma günü Sky Türk’e Ergil ve Dilipak’ı davet ederek yeni projeleri ve son gelişmeler ile ilgili görüşlerini konuştuk. İslami kesimin sivri gazetesi Vakit’in yazarı Dilipak yer yer gazetesini eleştirdi. Elimi sıkmayınca “Ben gericiyim” diyerek kendi ile ilgili espri yapabilme gücünü gösterdi. İmam Hatipli kız öğrencilerin ayrı otobüsle taşındığı haberine tepki göstererek “Sarıyer’de de benzer uygulama var. Cuma günleri özel otobüs tahsis ediliyor. Oranın belediye başkanı CHP’li. Bu yüzden haber olmuyor. Bunlar toplumda yaşamı kolaylaştıran uygulamalar. Medya toplumsal korku yaratmaya çalışmasın” dedi. Doğu Ergil ise gerçek laik bir sistemde “Müslüman toplum” gibi betimlemelerin yanlış olduğunu belirterek “önemli olan herkesin kendini aynı derecede temsil ediliyor hissetmesi” yorumunda bulundu.
Vakit Gazetesi, bir takım sivil toplum örgütlerinin yeni anayasa için önerdiği laiklik tanımını taşıdı cuma günü. O tanımda laiklik devletin bütün din ve ideolojilere karşı eşit mesafede olması gerekir” deniyordu. Siz katılır mısınız bu tanıma?
Abdurrahman Dilipak: Laikliğe tanımı devlet getirirse burada sorun var demektir. Bence özgürlükleri tanımlama zorunluluğundan vazgeçen bir hukuk anlayışına ihtiyaç var. Sınırlandırılması gereken taraf devlet olmalı. Vakit’in haberindeki tanımı paylaşıyorum. Herkes kendini istediği gibi ifade etmeli ve bunu yaparken başkasına açık tehdit oluşturmamalı.
Doğu Ergil: Laiklikle laikleşme hep karıştırılıyor. Laiklik bir politikadır. Bir iktidar kendi laiklik anlayışını topluma empoze etmeye çalışır.
Her iktidarın kendi laikliği mi var? Laikleşme yolunda Türkiye şu an nerede?
Ergil: Evet her iktidarın kendi laikliği var ama laikleşme bir süreç. Türkiye laikleşememiş bir toplum. Kentlerde bir ölçüde laikleşme var ama kırsal kesimde laiklik tanımı hiçbir zaman geçerli olmadı. Laikleşmiş bir toplumda inançlar ve inançların aktarılması bireylere bırakılır.
Türkiye’de laiklik hangi anlamda kullanılıyor?
Dilipak: Tamamen siyasi manipülasyon aracı olarak. İktidarların dine karşı tavırlarını belirleyen bir manivela.
Tek dinlilik üzerine mi kurgulanıyor laiklik?
Ergil: Daha çok dini süreci kontrol etme kaygısı üzerine kurgulanıyor.
Dilipak: Bir insanın laik olması dinsiz olduğu anlamına gelmez. Laik olmak kilise hiyerarşisi içinde yer almamak demektir.
Başbakan, ‘Bireyler değil devletler laik olur’ diyor.
Dilipak: Tam tersi. Laikos ruhban olmamak demektir. Devlet laik sistemde bir kanadı temsil eder. Devletin kilise karşısında tavrı olduğu için laikliğin taraflarından biridir.
Ergil: Yönetenleri derse çağıralım mı? Kavramları tam tersinden kullanıyorlar?
Son iktidarı ele alırsak! Laikleşiyor muyuz, yoksa laiklikten uzaklaşıyor muyuz?
Ergil: İki yöne doğru da gidiş var.
Dilipak: Siyasalın kendini sivil zannettiği bir ortamda kimi nereye oturtacaksınız? CHP kendi ideolojisini dinleştirerek seküler teokrasiyi örgütlüyor.
Kamuoyunun bir kesimi laikleşme yolunda geri gidiş olduğu kaygısı taşıyor. Yeni YÖK başkanının türbana karşı özgürlükçü bir tavrı, İmam Hatipli kızlara özel otobüs tahsis edilmesi gibi gelişmeler de bu kaygıyı tetikliyor.
Dilipak: Bu tartışmaların çok yüzeysel, derinliği olmayan, ahlaki değer de içermeyen tartışmalar olduğunu düşünüyorum. Bu şizofrenik davranışlar toplumsal barışı tehdit ediyor.
Bir kesime “ o varken ben var olabilir miyim?” kaygısı hakim. Bu haklı bir kaygı değil mi?
Dilipak: Böyle bir tehdit algılaması içindeysem bunun yolu yargısal süreç olmalı. Şimdi Sarıyer Belediye Başkanı CHP’li. Cuma günü Sarıyer’e cumaya gelenlere özel otobüs tahsis ediyor. Bu bir tehdit algılaması olarak görülmüyor. Aynı şey bir sinagog için de yapılabilir.
Benim acılarımı haber yapmadı
Evet ama ortada bir gerçek var: Kendini laik olarak adlandıran bir kesim “İslamcı” dediği bir kesimden korkuyor. Bu korkunun kaynaklarından biri de “İslami” olarak adlandırılan yayınların dili. Vakit gazetesi agresif bir dil kullanıyor, Vitali Hakko’nun ölümünün ardından “Kısa sürede köşeyi dönen Yahudi işadamı” yazıyor, misyoner evlerini Türkiye’nin dört bir yanını sardığını söylüyor. Bu ötekini hedef göstermek değil mi?
Dilipak: Benim eşim ortaokul mezunu. Kızım, kız kardeşim, yeğenlerim de okuyamadı. Ben bunu hiçbir zaman düşmanlığa dönüştürmedim ama toplumun belli kesimlerinde infial oluştu.
Engellemeler mi öfke yarattı?
Dilipak: Evet, ben kimseye vurmadığım, çalmadığım halde günde 5 kez yargılandım. Kimse benim acılarımı haber yapmadı. En ağır acıları çekerken bile bu ülkeyi terk etmeyi düşünmedim. Fazıl Say şimdi ülkeyi terk edecekmiş! Bütün bunlar olurken hâlâ İmam Hatipli öğrencilerin otobüsü ile ilgili tehditler karşısında insanlar soruyor, neden? Kuran kursu düzenleyip kendimi ihbar ettireceğim! Karşı apartmanımda misyoner bir okul açılıyor, evime gelen Kuran hocası karakola götürülüyor.
Vakit’in haberlerini doğru mu buluyorsunuz yani? Bu, hedef gösterme değil midir?
Dilipak: Vakit’in politikası beni ilgilendirmez. Ben orada bir yazarım ama dini yaymak suç. Kuran kursu okutulamaz, diye yasa yaptılar. Aynı şey Hıristiyanlar için de geçerlidir herhalde. Kızların kürsüden indirilmesi karşısında sessiz kalan medya harembüs diye manşet çekiyorsa bu provokasyondur.
ALEVİ AÇILIMI OPORTÜNİZM
Vakit’in agresif çizgisine sebep diğer yayın organları mı?
Dilipak: Agresif yayınları örgütleyen psikolojik harp bunu istiyor.
Kamplaşma güçleniyor mu?
Dilipak: Hayır, toplumda böyle bir şey yok.
Fazıl Say’dan karşı kamp gibi bahsettiniz ama.
Ergil: Toplumu kendi haline bıraksanız gerilimden kaçar. Bırakırsanız eninde sonunda bir yerde uzlaşırlar.
Diğer bir gerilim sebebi de Aleviler ile ilgili AKP’nin açılımı. Siz nasıl görüyorsunuz Aleviler ile ilgili gelişmeleri?
Dilipak: Günü kurtarıyorlar, yumuşak geçiş yapmak istiyorlar. Bu oportünizmdir. Öncelikle Aleviliğin doğru tanımını yapmak lazım.
Nagehan ALÇI - 17.12.2007 - AKŞAM