ORAL ÇALIŞLAR
Alevilerin bir kesiminin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) kapatılmasını istemeleri bazı çevreler tarafından hayali bir talep olarak görülüyor. Bu talebi gerekçeleşemez olarak görenler DİB’in yeniden yapılandırılmasını savunuyorlar.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ‘Aleviler Ne İstiyor?’ başlıklı yazı dizimiz nedeniyle sorularımıza verdiği cevaplar, DİB’in yeniden yapılanma konusunda ne kadar sorunlu olduğunu gözler önüne seriyor. DİB, ülkemizdeki resmi İslam’ı temsil ediyor. Başbakanlığa ve devlet bağlı bir İslam bu.
Tabii böyle olunca DİB’nin kendi başına bağımsız fikirler ileri sürmesi mümkün olmuyor. Örneğin cemevlerinin ibadethane olup olamayacağını soruyoruz, DİB, cami, kilise, sinagogu ibadet yerleri olarak gördüğünü cemevlerini bu kategoriye almasının mümkün bulunmadığını belirtiyor.
DİB’nin bu konuda bir karar mercii olarak kabul edilmesi acaba ne kadar doğru? Çünkü sonuç olarak Aleviler veya başka bir inanç grubu, kendisine bir yeri ibadet yeri olarak kabul eder ve demokratik bir devlet bunu tartışmaz, hizmetlerini nasıl yapacağını kararlaştırır.
DİB’e göre Müslümanların bir tane ibadet yeri vardır o da camidir. Başkasını bilmesi ve kabul edip bir yere koyması mümkün değildir. Çünkü onun bağlı olduğu Sünni inancına ve fıkhına göre cami dışında başka bir ibadet yeri yaratması onun inanç ve kavrayış sınırlarının ötesindedir.
Çağdaş dünyada, çok değişik inançların yaygınlaştığına tanık oluyoruz. Bu inançlar, günümüzün ihtiyaçlarına göre değişik ibadetler, tapınma ritüelleriyle yeni yollar geliştiriyorlar. Alevilik tabii bu yeni inanç akımlarıyla karışlaştırılmasa bile devletin önüne değişik hak talepleriyle çıktıkları için yeni bir durumu da yansıtıyor.
DİB böyle bir talepler zincirine çözüm üretemez, ama demokratik devlet çözüm üretmek zorundadır. Almanya’daki Alevi dersleri demokratik uygulamanın örneklerindendir. Almanya’da resmi yetkililer dahil kimse gidip de Katolik ya da Protestan kiliselerinin merkezlerine Alevilik bir mezhep midir diye sormuyor. Çünkü böyle bir soru o ülkede abes karşılanır. Doğrusu, belli sayıdaki bir insan topluluğu belli bir inancı olduğunu, buna ilişkin bazı hizmetler ve eğitimler yapılması gerektiğini talep ediyorsa, bu talepler kabul ediliyor.
Bizdeki anormallik, devletin bir din işleri örgütünün bulunmasıdır. Bu din işleri örgütü olan DİB, yalnızca Sünni inançlı yurttaşlarının din hizmetlerini karşılamakla kalmıyor, tıpkı Osmanlı İmparatorluğu döneminde olduğu gibi fetva veriyor. Örneğin Aleviliğin bir mezhep olup olmadığını devletin yetkili kurumları dahil herkes onlara soruyor.
Aleviler kendilerini bir mezhep olarak görüyorlarsa iş bitmiştir.
Bunun herhangi bir resmi kurum tarafından onaylanması gerekmiyor. Ne DİB’in ne de devletin böyle bir yetkisi olması da kabul edilemez. Burası din devleti değil ki!
“Zorunlu din derslerinin kaldırılması için ne düşünüyorsunuz?” diye soruyoruz ve eğer din derslerinin içeriği değişecekse buna Alevilerin de katılması gerekiyor mu? diye soruyoruz ve aldığımız cevap içinde yaşadığımız açmazları çok güzel özetliyor.
DİB’in “Bilimsel ve objektif yaklaşım dışında kişiler, örgütler veya kurumların bir tanımlama yapması sağlıklı bir sonuç doğurmayabilir” cevabını nasıl anlamalı? DİB’e göre din dersi konusunda ‘bilimsel ve objektif’ yaklaşım nedir? Bu noktada Sünni-Hanefi yaklaşımın egemen olduğunu kim reddedebilir? Namaz beş vakit kılınacak, cami Müslümanların tek ibadet yeri sayılacak. Onlar Müslümanlığı böyle anlıyorlar. Aleviler ise böyle anlamıyor, o zaman din dersi kitabına ne yazılacak?
İşte burada Alevilerin nasıl tanımlanacağı konusu gündeme geliyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Alevilik konusundaki katkısı bu kitaplara şimdiye kadar şöyle yansıdı: “Alevi, Ali’yi sevenlere denir.”
Oradan ötesini kendi anlayışı içinde ifade etmesi mümkün görünmüyor.
Bu ülkede uzun yılların çalışmasının ürünü olarak hazırlanan 10 bin sayfalık İslam Ansiklopedisi’nde Alevilik birkaç satırla açıklanıyor. Gerisini siz düşünün.
Alevilerin nerede, nasıl ibadet edecekleri, mezhep olup olmadıkları, devletin herhangi bir kurumunun ya da DİB’in vereceği bir karar değildir. O Alevilere ait bir konudur. Devlet onlara hizmet etmekle ve ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. El koyduğu Hacı Bektaş Dergâh’ını da onlara bir an önce teslim etse iyi olacak...
ORAL ÇALIŞLAR
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy47148 = 'oralcalislar' + '@';
addy47148 = addy47148 + 'gmail' + '.' + 'com';
var addy_text47148 = 'oralcalislar' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';
( '' );
47148 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
RADİKAL - 16.11.2008