Dün akşam, Devletin resmi kanalı, Madımağın yıl dönümü yaklaşırken “Faili Meçhul” adlı sözde belgesel çalışmasıyla failleri belli olanları korudu, kolladı, akladı… Sadece sanık (katillerin) avukatlarıyla ve kelle sağcılarla (Hüsnü Tuna, Mumtazer Türköne, Nazlı Ilıcak, Hüseyin Gülerce(zaman gazetesi) Cüneyt Toraman, Necati Ceylan) yapılan bir Sivas çalışması ne kadar objektif ne kadar etik, ne kadar vicdani olabilir? Olmadı zaten…
Programın senaristi, yapımcısı, yönetmeni “aklama” makamı gibi hareket etmişler. Belediye başkanı Temel Karamollaoğlu’nun “yatıştırıcı konuşması bile etkili olmadı” diyerek söze başlamışlar. Belediye başkanının konuşması diye verdikleri; muhtemelen bir sivil polisin, artık dağılın çağrısı. Bir arabanın megafonundan bu çağrıyı yapıyor. Belediye başkanının sesi ve tavrıyla alakası yok. Bilmiyorlarsa, yaptıkları kaynak çalışmasında, İHA ve Polis kamera kayıtlarında başkanın sözlerini “kaçırdılarsa” hatırlatalım; Karamolla’nın halkına yaptığı konuşma aynen şöyleydi; “ evvela bunların ruhuna bir Fatiha okuyalım… Gazanız mübarek olsun… O heykelide hemen oradan kaldırtıyorum…” Karamollayı aklayacaksanız, kendi kurduğu sözcükler üzerinden aklayın, herhangi birinin sözlerinden değil. Anlatım aynen şöyle devam ediyor; “heykel, nasıl olduysa valilik deposuna gidecekken meydana geldi ve kırıldı, heykel parçalarına, kırılmış parçalara çarpan bazı kişiler yaralandı.” Kırıldığı ve birilerini yaraladığı için, heykelde suçlu…
Bari inandığınız allahınızdan korkunuz olsun, Temsili Pir Sultan ve Ozanlar anıtını, şeriat sloganlarıyla meydana getirenleri, hırsını alamayıp kafa atan gerizekalıların görüntülerini ve sloganlarını neden veremediniz? Belgesele göre itfaiye 20.05 te otelin önüne gelmiş ama geç kalmış… Bizim anlatımlarımızı boş verin yukarıda isimlerini saydığım kamera görüntüleri, itfaiyenin saatlerce önce orada olduğunu, yaklaştırmamak için tekerlerinin önüne yatıldığı, hortumlarının kesildiği, itfaiye eri Halil İbrahim Düzbiçerin (baş sanıklardan biri) yangına su sıkmaya gelen itfaiye eri gibi değil, o şeriatçı güruhun eri gibi çalıştığını, Aziz Nesini, merdivenden nasıl attığını niye anlatmıyorsunuz. Var olan görüntüleri nerenizle izlediniz? Önce 37 kişi zehirlenerek öldü diye manşet atıp kaldı ki 33 sanatçı, 2 otel görevlisi olmak üzere 35 kişidir Madımakta hayatlarını yitirenler. Diğer ikisi Oteli yakmış olmalarına rağmen katliama doymamış iki katildir.
Bu nasıl ciddiyetsiz bir araştırmadır ki bu önemli detay bile atlanmıştır. Üstelik, zehirlenerek ya da yanarak öldüler manşetinden sonra Avukat Cüneyt Toramanın 4, diğerlerinin 2 diye tutturduğu ve otelin içinde kurşunlanarak öldürüldüğü ve bu cinayetin üstünün kapatıldığı yalanı… Balistik diye bir bilim var; otelde Arif Sağ dışında kimsede silah yoktu ve ben 8 saat otelin içinde tek silah sesi duymadım, kaldı ki Sağ da olduğu söylenen silahı görmedim, bilmiyordum, katliamdan sonra haberim oldu. Balistik çalışma ile bu silahın kullanılıp, kullanılmadığı çok rahat bulunabilirdi.
Konuşmacılardan Rıza Zelyut; Doğukan Öner’in (Sivas emniyet amiri) kendisini aradığını, gelmemesinin isabetli olacağını, “toplumsal gerilim yüksek, şartlar uygun değil” diyerek, uyardığını söylüyor. Doğukan Öner ve Rıza Zelyut bu konuda açıklama yapmak zorunda değiller mi?
Avukat Hüsnü Tuna, Başbağlar’ı yakmak için Erzincan ve Tunceli’den adam toplandığını, Sivas’ın bu yüzden yakıldığını ifade ediyor. Avukat Cüneyt Toraman; otel önündeki göstericilerin otel yakıldıktan sonra polisin açtığı bir el ateşle herkesin güvenlik güçlerine mukavemet göstermeden dağıldığını söyleyebiliyor… Güvenlik güçlerinin neden 8 saat müdahale etmediğini, itfaiyenin neden çalışmadığını, belediye başkanının tüm bunları orkestra şefi gibi yönettiğini söyleyemiyor. Söz de belgeselin finali, 1 Temmuz gecesine kadar içen bir alkolikle, raporlu 2 delinin bu işi başlatıp bitirdiğinin altını çizip bitirdiler.
Yanan Madımak görüntülerini ve şehitlerimizin morg görüntülerini katilleri savunucuları her konuşması arkasına koyarak. Yani bizi tekrar tekrar kanatarak, kabuk tutmayan yaralarımıza tuz basarak… Katillerimizi, aklayarak…
Tüm devrimci-demokrat, Alevi, Sosyalist, Kürt, Türk, Ermeni; ben insanım diyen herkesi TRT yi boykot etmeye davet ediyorum. Devletin, 18. yıl dönümde Madımağı TRT aracılığıyla tekrar tekrar yakmış olmasına “seyirci” kalmayalım. Daha kararlı, şehitlerimize dün gibi yakın olmak için, 2 Temmuzda Sivas’ta yapamadıkları “utanç müzesini” yüzlerine vurmak için Madımağa bir yudum su götürelim… Dostlarımızın halen yanan gülüşleri için…
Saygılarımla…
26 Haziran 2011
Serdar DOĞAN*
* Madımak Katliamı’nın tanığı, yaşamını yitiren Serkan Doğan’ın abisi