Danıştay Başkanı: Laikliği zaafa uğratacak anayasa değişiklikleri kabul edilemez
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu, hükümeti yargı kararlarına uymaması nedeniyle eleştirirken, laiklik ilkesi ve laik eğitim kurallarını dolaylı dahi olsa zaafa uğratacak anayasa değişikliklerinin kabul edilemeyeceğini vurguladı. Çörtoğlu, Avrupa Birliği’nin (AB) yargı organlarını yönlendirme ve etki altına alma girişimlerine de sert tepki gösterdi.
Danıştay’ın 140. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen törende Çörtoğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
AB Türk yargısına saygılı olmalı: Yargıya intikal eden konularda, gerek ulusal, gerekse uluslararası çevrelerce yargı organlarını yönlendirme ve etki altına alma girişimlerini doğru bulmuyoruz. Kendi ülkelerindeki yargı organlarına ve bu organların karar ve dava süreçlerine gösterdikleri saygıyı aynı şekilde, Türk milleti adına karar veren bağımsız Türk yargısına da göstermelidirler.
Üniter yapı korunmalı: Devletin üniter yapısı ve kamu hizmetlerinde birlikteliğin sağlanması, merkezi yönetim örgütünün, yerel yönetim organlarının işlemleri ve parasal kaynakları üzerinde denetim yetkisinin varlığını gerektirmektedir. Merkezi yönetim yerine, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, merkezi yönetimin görev ve yetkilerinin yerel yönetimlere devredilmesi ve idari yapımızla bağdaşmayan bölgesel yönetimlere yer verilmesi üniter yapımızın tartışma konusu yapılmasına zemin hazırlayabileceği ihtimali, gözlerden uzak tutulmamalıdır.
Türban düzenlemesi: Anayasa değişikliğinin, hukuki çerçeve içinde cereyan etmesi, anayasada öngörülen usul ve şekil şartlarına uyulmasının yanında, anayasanın temel ve değişmez ilkelerine ve bu konudaki yargı kararlarına uygun davranılması ile mümkündür. Cumhuriyetimizin özü ve ulusal yaşamımızın temeli olan laiklik ilkesi ve laik eğitim kurallarını dolaylı dahi olsa zaafa uğratacak hiçbir düzenlemenin, iç hukukumuzda bireysel eğitim hakkının sağlanması olarak görülmesine olanak bulunmadığı gibi, uluslararası hukuk ve hukukun evrensel ilkeleri karşısında da koruma ve himaye görmesi söz konusu değildir. Cumhuriyetimizin temel ve değişmez ilkeleri ile evrensel değerlere uygun, toplumun tüm kesimlerini kucaklayıp ihtiyaçlarına cevap veren, insan hak ve özgürlüklerini daha ileriye götürüp güvence altına almayı amaç edinen anayasa değişikliği girişimlerini yerinde görüyoruz. Ancak, anayasal ve yasal düzenlemelerin dış etkenlere bağlı olarak değil, Türk toplumunun ihtiyaçlarına uygun olarak yapılmasına ve uluslararası hukukla uyumlu olmasına önem verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Değişiklik önerilerinin toplumsal uzlaşının sağlanması, sadece belirli konulara odaklanılmaması, değişiklik çalışmalarının başarıya ulaşması için gereklidir.
Son söz yargıya aittir: Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesini benimsemiş toplumlarda son söz yargıya aittir. Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk ilke ve devrimlerine dayanan, anayasal ilkeler ile yönetilen, kurumlar ve kurallar devleti olup, egemenliği elinde tutan organlardan birinin diğerine üstünlüğü söz konusu değildir.
Yargı bağımsızlığı korunmalı: Yargı bağımsızlığı, devletin bağımsızlığıyla eşdeğer, bireyin hukukunu korumada ise en etkili güvencedir. Eğer yasama ve yürütme organlarının işlemlerinin hukuka uygunluğunu denetleyecek yargı yerleri, bu organlar karşısında tam bağımsızlığa sahip değillerse, yargı denetiminden beklenen yarar sağlanamaz.
Yargıyı şikâyetten vazgeçin: Özenli bir üslupla tartışılması gereken yargı kararlarının, siyasi tartışmalara konu edilmesi, bu kararların hükümete karşı bir tavır gibi gösterilmesi suretiyle yargının kamuoyuna şikâyet edilmesini doğru bulmuyor, bu bağlamda Danıştay’a yöneltilen eleştiri ve yakınmalarda haklılık payı görmüyoruz. Eleştirilerde dikkatli ve duyarlı olmak, verdikleri kararlardan dolayı mensuplarını suçlayıcı ve hedef gösterici davranışlarda bulunmamak gerekir.
Kararlar etkisiz kılınıyor: Hâkim ve savcı adaylığına girişte yapılan ve objektif ölçütlere sahip olmadığı kaygısı taşıyan mülakatın bakanlık görevlilere tarafından gerçekleştirilmesi yargı bağımsızlığı ve hâkim-savcı teminatı ilkesi ile bağdaşmıyor. İdari yargı hâkim adaylığı giriş sınavı ve dayanağını oluşturan, ‘Adli ve İdari Yargıda Hâkim ve Savcı Adaylığı Yazılı Sınav, Mülakat ve Atama Yönetmeliği’nin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay’ca verilen kararın sonuçlarını etkisiz kılmaya yönelik 5720 sayılı kanun ile yapılan düzenlemeleri, yargı bağımsızlığı ve yargı kararlarının gereklerinin yerine getirilmesini öngören anayasal ve yasal, ilke ve kurallara bağdaştıramadığımız gibi bu davayı açan Yargıçlar ve Savcılar Birliği ile Danıştay mensupları arasında ilişki kuran ve yargı sürecine etki edildiği hissini uyandıran açıklamaları da doğru ve yerinde bulmadığımızı belirtmek isterim.
Hâkimi HSYK almalı: Hâkim ve savcı adaylığı giriş sınavında, yargı bağımsızlığını gölgeleyecek, yargının siyasallaşmasına yol açacak yöntemlerden uzak durulmalı. Seçme sınavlarında Adalet Bakanlığı‘nın belirleyici olma vasfı sona erdirilerek bu konudaki yetki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) verilmelidir.
Yargıya darbe hazırlığı: Yargı denetimini etkisiz kılmaya, yargı kararlarını uygulamamaya, sonuçlarını bertaraf etmeye yönelik anayasal ve yasal değişiklik girişimlerinin yargı bağımsızlığına ciddi darbe indireceği gibi toplumda huzursuzluğa da yol açabileceği ihtimali hiçbir zaman gözlerden uzak tutulmamalıdır. Yargı dışındaki güçler, yargı üzerinde egemen olma, yargı mensuplarına yönelik maksatlı yorum ve nitelendirmelerde bulunmak suretiyle yargı faaliyetini kontrol etme ve bu yolla yargı mensuplarının hür iradeleri ile karar vermelerini etkileme, hatta engelleme yanılgısına düşmemelidirler.
Cumhuriyet - 11 Mayıs 2008