Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 5-8 Ekim 2014 tarihleri arasında düzenlenen Kobani eylemlerine ilişkin yürüttüğü soruşturma kapsamında 7 ilde 82 kişi hakkında gözaltı kararı verdi. Soruşturma kapsamında o tarihte Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında olduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı.
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Genel Merkezi yazılı bir açıklama yayınlayarak, gözaltılara tepki gösterdi.
“HALKLARIN ZULME KARŞI AÇTIKLARI VİCDAN KAPISI KIRILMAK İSTENMEKTEDİR”
Yapılan açıklamada, demi sessiz bırakmayın, demi bilenlerin sesi yükselmez ise, zulümkar sadece kendi sesinin peşinden gider (Deme, be deng nehelin, denge demdara bilind nebe, neheq tene pe denge xwe tere) denilerek, şunlar aktarıldı:
“Zulümkarlar sonlarına yaklaştıkça, zulmün türlüsünü iktidarlarına siper ederler. Hakikatten o kadar uzaklaşmışlardır ki, saraylarında yankılanan seslerini duyarlar ancak. Bu ses korkunun, nefsin zulüm çağıran sesidir. Birlikte yaşamın kamilane kapısı örtüldükçe, ölüm kusan zulüm, sığınacak vicdanı kalmadığını görerek kendi ölümüne, acı ölümüne tanık olacağını tüm zamandan öğrenmiş ve görmüştür. Bugün Türkiye halkları zulmün tezgahlarından biri ile sabaha uyanmıştır. IŞİD’e karşı halkların dayanışma duygusunu tekrar mahkum etmek, Kobane’de IŞİD zulmüne karşı direncin halen hazmedilmediğinin göstergesidir. Halkların zulme karşı açtıkları vicdan kapısı kırılmak istenmektedir. Unutulmamalıdır ki bu vicdan kapısı biz Alevilerin korumak istediği bir kapıdır. Herkese bir gün lazım olacağını yaşayarak bildiğimiz bir kapıdır. Halkların ahlaki politik değerleri araladığı kapıdır.”
“İKTİDAR, DEMOKRATİK DİRENÇ DEĞERLERİNE SALDIRARAK KENDİLERİNİ AYAKTA TUTMAK İSTEMEKTEDİRLER”
“İçerde ve dışarda hata üstüne hata yapan, her alanda sözü yukarda tutup, çiğneyemeyeceği lokmayı yutmaya çalışanlar, başaramayınca halklara ve demokratik direnç değerlerine saldırarak kendilerini ayakta tutmak istemektedirler” ifadeleriyle devam eden açıklamada şunlar dile getirildi:
“Salgınla mücadele etmek yerine, salgını ölüm ve zulüm aracına dönüştürmüştür. Ekonomi güzellemeleri her gün bir bir yıkılırken, dincilik, ırkçılık hamasetleri ile ekonomik zulmün faturası halklarımıza, emekçilere mal edilmektedir. Halklar her gün fakirleşmekte. İşsizlik, zulümden başka iş üretmeyen güvenlikçi, savaş çığırtkanlığına sosyal, ekonomik zulme dönüşmektedir. Suriye savaşından kalan Selefi bakiye her geçen gün Türkiye halkları için görünür tehlike olduğu gibi, dış politikada da yalnızlaşma sebebi olmaktadır. Halktan topladığı ilacının parasını bile ödeyemeyen, ilk eğitim-öğrenim gününde fiyaskoya dönmüş eğitim sistemi ortadayken, Dolar – Euro karşısında her gün değer kaybeden ekonomi ortadayken, Libya’da, Suriye’de, Akdeniz’de başarısızlıklar silsilesine dönmüş, edilen her cümle yutulmuşken, zulümkar içeri dönüp Halkların vicdan kapısını aralayan demokratik güçlere saldırarak gündemi dincilik ve ırkçılığa havale ederek kapatmak istemektedir.”
“KENDİ HAKİKATİ İLE YÜZLEŞMEMİŞ HİÇBİR GÜÇ NE İÇERDE NE DIŞARDA GÜÇLÜ OLAMAZ”
Açıklamada son olarak şunlar paylaşıldı:
“Hakikat şudur ki Türkiye asıl gündemi olan demokrasi mücadelesi ile diktaya karşı direnme gündemine dönmek zorunda kalmıştır. Kendi hakikati ile yüzleşmemiş hiçbir güç ne içerde ne dışarda güçlü olamaz. Türkiye demokratik direnç kanallarına ve bu kanalların başında sürekli mücadele inancı ile direnmekte olan HDP’ye, ekolojistlere, kadın hak savunucularına, özgür basına, birlikte yaşama inanan vicdan sahiplerine saldırı bir bütün başarısızlıkların manipülasyonu hedefidir. Biz Demokratik Alevi Dernekleri olarak bu zulmü kabul etmiyoruz. Özgürlükleri kısıtlanan canların derhal yaşamlarına dönmesi gerekmektedir. Tüm demokratik kamuoyu bu zulme karşı ortak bilinç ve demokratik bir Türkiye ısrarı ile birlikte karşı durmak, birlikte yaşamımız için elzemdir.”
(HABER MERKEZİ)