Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Ayvalık Şube Başkanı Vedat Tekten, Alevilerin Almanya’daki kamu tüzel kişiliği kazanımını, bu sürecin ülkemize yansımaları ve Alevi kurumlarının kamu hizmeti ile ilgili yerel yönetimler ile olan ilişkisini PİRHA’ya değerlendirdi.
Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Parlamentosu’nun Alevilerin bir inanç topluluğu olarak kabulü kararının değerli olduğunu kaydeden Tekten, Türkiye’de hala tanınmamakta diretilen Alevi inancının diğer kamu hizmetlerinden de faydalanamadığının altını çizdi. Tekten, ayrıca Alevi kurumlarının kamu hizmeti ve destek amaçlı yerel yönetimlerle olan siyaset ilişkilerinin yola zarar verdiği eleştirisinde bulundu.
“DOĞRU OLAN ALEVİLİĞİN ÖZGÜN BİR İNANÇ OLARAK KABULÜDÜR”
Alevilerin Almanya’daki kamu tüzel kişiliği kazanmasına dair, “Bu konuda hassas bir dengede durmak gerekiyor” diyen Tekten, gerekli olanın Aleviliğin kendine özgü bir inanç olarak tanımlanması ve resmiyette bunun onaylanması olduğuna vurgu yaptı.
Tekten, “Alevilik ayrı bir dinmiş gibi kabul edilerek literatüre bu şekilde geçiyor ise şayet gelecek açısından iyi bir hal değil. Alevilik budur, şudur gibi tanımlamalar ile resmi kayıtlarda tescillenir ise bunu zaman içerisinde doğru yola oturtmak miskin bir haldir. Doğru olan Aleviliğin kendine özgü bir inanç olarak kabulü ve o inancın gerektirdiği şekilde resmi makamlarca onaylanmasıdır. Hindistan’daki Sihistlerin, Avustralya’daki Aborjinlerin, Kolombiya’daki Mayaların kabulü gibi ayrı bir inanç ve kendine özgü halleri, ritüelleri vardır gibi bir kabul doğru olandır. Aleviliği din düzleminde bir perspektif ile tartışmaya açar isek, orada İslam’ın karşısında yaşadığınız bazı zorlukları diğer komşu inançlara karşı da yaşamaya devam ederiz. Temel doğru atılıp bina öyle çıkılmalı” diye konuştu.
“KARARIN TÜRKİYE’DE UYGULANMASI ÜTOPYA”
Tekten, Almanya Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Parlamentosu’nun Aleviliği bir inanç toplumu olarak en üst seviyede tanımasının sevindirici olduğunu söyledi.
Bu kararın Türkiye’de uygulanmasının bu hali ile bir ütopya olduğunu ifade eden Tekten, “Diğer yandan bu kabul ile birlikte Aleviler diğer inanç sistemlerine göre bir yere yükselmiştir. Türkiye’de bunu düşünmek ise ütopya. İnancımız, ibadetimiz ve cemevlerimizin kabulü ile kamu imkanlarından faydalanma elbette önemlidir. Avrupa’da kiliselerin bakımı yerel yönetimlerin, gönüllü kuruluşların finansörlüğünde oluyor. Devlet ayrıca bir bütçe ayırmıyor. Bu imkanlardan diğer inançlar gibi faydalanmak olması gerekendir aslında” diye belirtti.
“YEREL YÖNETİMLER ALEVİLERE ‘KAZAN KAZAN’ MANTIĞI İLE YAKLAŞIYOR”
Alevilerin de vergileri oluşan kamu kurumlarından Alevilerin hiçbir şekilde pay alamadığına işaret eden Tekten, ayrıca yerel yönetimlerin Alevilere kazan-kazan mantığı ile yaklaştığının çizdi.
Kamu hizmeti alamayan Alevi kurumlarının destek amaçlı yerel yönetimlerle olan siyaset ilişkilerinin yola zarar verdiği eleştirisinde bulunan Tekten, şunları kaydetti:
“Türkiye’de yaşayan Alevilerin vergileri ile oluşturulmuş Diyanet’ten veya diğer resmi kurumlardan Aleviler herhangi bir şekilde pay alamamaktadır. Yerel yönetimler ise kazan-kazan mantığı ile bizlere yaklaşmaktadır. Yani sosyal demokrat belediyeler bizlere destek olmaya yakınlar ama onun karşılığında ise ‘Aleviler biz size arsa verip cemevleri yapalım, siz de seçimde bizi görün’ diyen bir hal ile karşılaşılıyor. Türkiye’deki cemevlerinin mürşit kapısı belediyeler olmuştur. Sıkıştıklarında belediyelere gidip sorunları çözmeye çalışıyorlar. Geçmişte olduğu talibin verdiği lokma ve gönüllü destek ile ayakta durmak yerini, bu tür yaklaşımlar aldı. İnsanlar cemevlerini gördüklerinde mutlu oluyor. Sayısı giderek artan devasa cemevi silsileleri ve bunun işletme handikabı ister istemez dernekleri ve yönetimlerini bu yola mecbur kılıyor.”
“İLK HEDEF CEMEVİNİ AYAKTA TUTMAK VE GENÇLERİ EĞİTMEK”
Vedat Tekten, Alevi kurumlarının kendini yürütebilmesinin ancak öz gücü ile oluşacak yol ve yöntemlerle var olabileceğine vurgu yaparak, “Keşke mümkün olsa geçmişte olduğu bizler ibadetimizi belli yerlerde yaptığımız cemevlerinde toplanarak yapsak, diğer yerlerde Hakk’a yürüme, lokma gibi hizmetleri yapacak küçük üniteler ile bu işleri yapabilsek daha iyi bir yol, yöntem olur. Maalesef açılmış olan bu yolu da döndürmenin imkanı yok. Bütün derneklerin önüne koyduğu ilk hedef bir cemevi yapmak ve onu ayakta tutmak olmalı. Biz elbette ibadetimizi boşlamayacağız. Eğitime, gençlerimize önem vereceğiz. Ama maalesef bunlar hep ikinci plana atılmış oluyorlar” ifadelerini kullandı.
Ersin ÖZGÜL/İZMİR